Tarihi okumak - Haber Arşivi 2001-2011
25 Kasım 2024 - Հակական տոմար - Տարի : 4517 / Ամիս : Տրե / Օր : Ցրօն / Ժամ : Մթացեալ

Haber Arşivi 2001-2011 :

18 Şubat 2005  

Tarihi okumak -

Tarihi okumak

Profesor sukru Hanioglu nun Zaman gazetesindeki Ermeni tartısmasını tarihciler mi cozmeli siyasetciler mi? baglamındaki yazısının bir bolumu carsamba gunku yazımda ele almıstım. Hanioğlu nun bu soruya verdiği yanıt acık: Sorunu siyasetciler cozmelidir. Bununla Hanioğlu nun tarihin nasıl yapıldığı ve siyasetin herhangi bir konudaki tarihsel bilgiyi nasıl bir praksise donusturduğunu oylelikle de siyasetin anlam ve islevini vurguladığını belirtmistim. Bu yazıda da Hanioğlu nun uzerinde durduğu ve Turkiye de tarihe atfedilen oneme donuk goruslerini ele almak istiyorum Jon Turkler ve İttihat ve Terakki donemini irdeleyen bu buyuk tarihcimize gore Turkiye de tarih bilgisini ele alısımız iki temel noktada yoğunlasıyor. Oncelikle tarihe gereğinden fazla bir onem atfediyoruz. Daha sonra da tarihin bizim istediğimiz tarih olmasını o sonucları vermesini bekliyoruz. Dominick LaCapra Tarih ve Okuma isimli kitabında bu sorunu cok farklı bir mantıkla değerlendirir. Tarihin esas itibarıyla bir okuma edimi olduğunu one surer. Cunku tarih yasanırken tarih olarak gorulmez. Tarih daha sonra yazılarak yapılan bir seydir. O da ancak bir okuma surecinde gerceğine ulasır. Fakat okuma secici bir eylemdir. Herkesin aynı metinde aynı seyi okuduğu soylenemez. Bırakalım yasanmıs tarih bilgisini bir yana kulturel tarih yani Tocqueville veya Foucault gibi (LaCapra bu iki tarihcinin nasıl okunduğunu irdelemektedir zaten) tarihi yazdıkları kitaplarla tanımlayanların yapıtları bile tasıdıkları anlam butunluğu icinde ele alınmaz. Bu o kadar bir gercektir ki orneğin Aijaz Ahmed Edward Said in cok meshur Oryantalizm kitabını cok farklı bir acıdan ele alıp yorumlamıs buna mukabil egemenlesen ve Said in kontrol ettiği sarkiyatcılık soylemi o elestirinin okunmasını butunuyle imkânsız hale getirmistir. (O arada Said ders verdiği Columbia Universitesi nde Ahmed e karsı fiili bir kontrol de gelistirmisti.) Dolayısıyla burada onem kazanan ana etmen egemen bir soylemin nasıl olustuğu nasıl baskın ve basat hale geldiği ve bilgi nin yani gerceğin nasıl o perspektiften gorulduğudur. Kısacası bilgi ideolojik ve siyasallastırılan bir seydir ve onun icinden gerceklenir. Bu sorun bir baska noktada bilimsel bilgi kavramına ve onun dayanaklarına atfedilen onemle butunlesir. Turkiye de bugun bile gecerliliğini etkisini ve gucunu koruyan ana yaklasım olan pozitivizm bilginin bu ideolojik yanını yok sayan bir yaklasım gibi sunulursa da bu anlayısın doğrudan doğruya kendisinin bir ideolojik surec olduğu gozlerden saklanmıstır. Bizzat Hanioğlu nun mukemmel ve ufuk acan calısmalarıyla sergilediği bir genetik yapı icinde ve 19. yuzyılda ortaya cıkan bu model toplumsal olay ve olguların da somut bilimlerin bilhassa biyolojinin mantığıyla ele alınmasına yol acıyordu. Pozitif bilimlerin anlayısı ne idiyse toplumsal bilimlerin mantığı da o olmalıydı. (Marx bile aynı anlayısın bir baska uzantısıydı.) Fakat tarih bu olusumda baslı basına bir ozgulluğe sahipti. Cunku tarih sadece pozitif bilimlerin mantığı icinde ele alınmakla kalmayacak o mantığın bir uzantısı olarak gosterdiği sonuclarla Hanioğlu nun yazısında değindiği gibi herkesin kabul ettiği bir sonucu emperatif olarak tayin edecekti. Bunun bir on kısıtlama olması ise hic dusunulmeyecekti. Oysa 20. yuzyıl sadece tarihsel bilginin değil iste okumanın da gormenin de ideolojik ve soylemsel olduğunu ortaya koymustu. Boylece su soylenebilir: salt Ermeni-Turk tartısması değil her sey ideolojik her sey siyasaldır. Bunun tersini dusunmek ise tarihi kapatmak tır. Onu asmanın yolu da bir sorunu tartısmak ve onunla yuzlesmektir




Bu haber kaynağından gelmektedir.

Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı () ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.

Opinions expressed are those of the author(s)-(). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com
+