Rapordaki azınlık -
Ulusal bir siyasetin ancak toplumsal tartısma suzgecinden gecen bir ortak irade ile olusabilecegini anlayamadan AB yolunda ilerlemek mumkun olabilir mi? O AB ki zaten tum varlıgı ve olusum sureciyle bu siyaset anlayısının somut ifadesi olarak mevcut. Ne var ki Turkiye kendisine verilmis olan kutsal formata bağlı kalmayı mesru kılan bir kısırdongunun icinden cıkamıyor.
Buna gore Cumhuriyet’in ilk yıllarında ortaya cıkmıs olan siyasi tercihler bu ulkenin geleceğini ilelebet tanımlamıs durumda. Dolayısıyla da soz konusu varolus ilkelerinin birer siyasi tercih olduğu bile itiraf edilemiyor; ve temelde değisen taleplerin gecici toplumsal konsensusu’nu tasımak zorunda olan cumhuriyet sanki ilahi bir oznenin sırtımıza yuklediği yuk haline geliyor.
Bu anlayısın en belirgin ozelliklerinden biri azınlık’ kavramı... Resmi soyleme gore azınlık kelimesi Lozan’a uygun olarak sadece Rum Yahudi ve Ermeni cemaat uyelerini kapsamakta. Kurtler ve Aleviler bu tanımın dısındalar; cunku Lozan onlardan soz etmiyor... Bir ulke kendi kurucu antlasmasını kasten yanlıs yorumlayabilir mi? Ama bizde bu da oluyor; cunku Lozan cemaat adı vermeden tum gayrımuslimlerin azınlık olduğu tanımlamasına dayanmanın dısında doğrudan butun Turk vatandasları icin de birtakım haklara isaret eder. Ve eğer Lozan’daki butun Turk vatandasları’ icin belirtilen hakları ciddiye alırsanız; ne Kurtceye yasak koyabilir ne de Alevilerin ibadetleri uzerinde dolaylı baskılar uygulayabilirsiniz. Kısacası Turkiye Cumhuriyet’in basından bu yana sistematik olarak Lozan’ı gormezden gelmekte...
Oysa gunumuzde azınlık’ kavramı daha da farklı bir cerceve icinde demokrat bakısın uzantısı olarak anlasılmakta. Buna gore bir toplumdaki hakim etnik/dinî/kulturel kesimin dısında duran gucu hakim kesim karsısında yetersiz kalan ve de kendine has bir kulturel kimlik uretebilen her topluluk azınlık’tır. Buna nesnel azınlık’ kriteri demek mumkun cunku soz konusu topluluğa dısardan bir tanım getirmekte. Tabii bir de o topluluğun nasıl hissettiği kendisini nasıl konumlandırdığı ve nerede gormek istediği var: Buna da oznel azınlık’ algılaması diyebiliriz. Siyasi acıdan bir azınlığın ortaya cıkması hem nesnel hem de oznel azınlık olgusunun birlikte bulunmasıyla mumkun. Dolayısıyla isterlerse Kurtler ve Aleviler kendilerini azınlık saymayabilirler; kimse onları azınlık’ olmaya zorlayamaz. Ancak AB’nin gozuyle onlar nesnel olarak apacık birer azınlık... Kendilerine has egemen kulturden bağımsız bir kulturel kimlikleri var ve egemen kulturun altında ikincil konumdalar.
Anlasıldığına gore Turkiye AB Raporu’ndaki azınlık’ ifadesinden rahatsız olarak bazı cumleleri değistirtmis. Kurtlerin ve Alevilerin azınlık olmasından nicin rahatsız olmusuz acaba? Herhalde kadim’ konumumuzdan geri adım atmamak ve Batı’nın mudahale imkanını kısıtlamak icin olacak. Ama ortada garip bir durum var; cunku uluslararası hukuksal tanım gereği azınlıklar kendi kaderlerini tayin hakkına sahip değiller ama azınlık sayılmayan topluluklar sahip. Yani eğer Kurtler azınlık değilse bu onların ya esit’ bir kimlik olarak kabulunu ya da ayrılıkcılık dahil siyaset uretmelerini kabul etmek anlamına gelir.
Cok merak ediyorum Turkiye ne yaptığını ve neyi nicin savunduğunu biliyor mu? Kurtlerin esit’ olmalarını savunan biri olarak doğrusu benim Turkiye’nin pozisyonuna itirazım yok. Ama eğer bunun ne anlama geldiği bilinmiyorsa onumuzde buyuk sorunlar var demektir. Cunku Kurtlerle Alevilere hem azınlık statusu vermeyip hem de onları egemen kimliğin altında tutmak artık mumkun olmayacak.
Bu haber kaynağından gelmektedir.
Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı () ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.
Opinions expressed are those of the author(s)-(). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com