Osmanlı kiliseleri veya Abdulhamid sinagog yaptırm - Haber Arşivi 2001-2011
30 Kasım 2024 - Հակական տոմար - Տարի : 4517 / Ամիս : Տրե / Օր : Գիշերավար / Ժամ : Ճառագայթեալ

Haber Arşivi 2001-2011 :

31 Ağustos 2004  

Osmanlı kiliseleri veya Abdulhamid sinagog yaptırm -

Osmanlı kiliseleri veya Abdulhamid sinagog yaptırm

Osmanlı kiliseleri veya Abdulhamid sinagog yaptırmıs mıydı? Osmanlı toplumu tabiri aslında bugun zannettigimizden cok daha genis ve biraz da karısık bir manzara arz etmekteydi. Bugunku daraltılmıs ufkumuza sıgmamakta direnen bu kavimler kazanında bir de gayrimuslimler vardı ki onları nedense Osmanlı baslığı altına yazmak gelmez icimizden. Hatta bir mimarlık tarihi sempozyumunda Osmanlı kiliseleri terimi ortaya atılınca kızılca kıyamet kopmustu: Vay nasıl olur da Osmanlı ile kiliseyi yan yana getirirsin? Neden gelemez peki? Osmanlılar doneminde yapılan camilere Osmanlı camileri diyoruz da yine Osmanlı yonetiminde baska dinlerin mabetleri yapılınca onları Osmanlı olmayanlar yani uzaylılar mı yapmıs oluyor bu hesapca? Nasıl bu kadar kısır bir Osmanlı yorumuna saplanıp kaldığımıza her gun biraz daha sasıyorum. Oysa daha 100 yıl oncesinde hem de dindarlığı ile one cıkan bir Osmanlı padisahı İstanbul da yaptırılan bir Musevi ibadethanesini koruması altına almıstı. Aynı arsaya talip olan Rumların saldırıları karsısında II. Abdulhamid in ozel himayesi altında insa edilen bu sinagoga (1899) Yahudiler Hemdat İsrael Sinagogu adını verdiler. Hemdat İsrael ne demektir bilir misiniz? İsrail in Hamdi (sukranı) ve İsrail in Hamid i (Sultan Hamid i kastediyorlar). Yani Osmanlı sultanına Yahudi Ulkesinin Padisahı demektedir Yahudiler. Bir Musevi sinagogu belki de tarihte bir ilktir bu bir Musluman hukumdarın adını sukran nisanesi olarak mabedinin ismine koymustu. Osmanlı biraz da buydu sevgili okur; ve bu olmaktan cıktıktan sonradır ki onun engin ufukları bir balon gibi sonup havsalamız uzerine cokmeye basladı. Yani anlayacağınız Osmanlı cokmeye devam ediyor; zihinlerimizde elbette. Belki de asıl basarılmak istenen sey buydu. Basardılar mı dersiniz? Gorelim bakalım… Kır zincirlerini Osmanlı kadını! Osmanlı toplumunda bir Ermeni veya Rum ailesinin bunyesi ile bir Musluman Turk ailesinin bunyesi tahminimizden daha fazla benzerdi birbirine. Bir İngiliz gorgu sahidi Lucy M. Garnett Hanım 1911 de basılan kitabında 20. yuzyılın baslarındaki Osmanlı kadınları hakkında su iceriden bilgileri veriyor: Garnett ısığa duskunlukleri ve acık havaya olan meraklarının Osmanlıları Avrupalılara gereğinden fazla pencereyle donatılmıs gibi gorunen aydınlık evler yapmaya sevk ettiğini soyluyor. İslam her ne kadar erkeğe dort kadınla evlenme ve sayısız cariye alma hakkı tanımıssa da diyor ve ekliyor: Bir Osmanlı evi hicbir sekilde efendisine kadınlık yapan disilerin cirit attığı bir yer değildir. Aslında Turkler arasında tek-eslilik (monogamy) gecerlidir ve cok-eslilik istisnaidir. İslam hukukunun kadınlara verdiği yasal haklar oldukca fazladır ve bunu anlamak icin onların durumlarını Yahudilik ve Hıristiyanlık idaresinde yasayan diğer kadınlarla karsılastırmak gerekir. Garnett i okuyunca insan bu kadını Turklerin parayla tutup ona kendilerini oven bir kitap yazdırdıklarını zannediyor. İste bizi boyle dusunmeye sevk eden bir baska sozu: Turk kadını halen genel olarak Avrupa kadınınkinden ustun değilse bile kendilerini onlarla esit hale getirecek butun yasal kisisel ve mulkî haklara sahiptir; dahası kadınların haremin sınırlamalarından kurtulmalarına yonelik itirazlar seriattan cok orf ve adetler ile onyargıların eseridir. Ermenilerde kac goc Rumlarda recim cezası! Yazar Arnavutluk ta Musluman mahallelerinde oturan Hıristiyan kadınların da pece takıp carsaf giydiklerini belirttikten sonra Ermeni kadınlarına getirir sozu. Ermeni kadınlarının yuzlerine kırmızı yunden bir pece taktıklarını toreler gereği evli bir kadının oğulları oluncaya kadar kaynana ve kayınbabasına hitap etmeye dahi kalkısmaması ve esine anne ve babasının yanında tek kelime etmemesi gerektiğini bunları ancak aile reisinin izin vermesi halinde yapabileceğini belirtiyor (s. 224). Kapadokya ve Cukurova bolgesindeki Ermeni kızların Musluman hemcinsleri gibi erkeklerden uzak durduklarını yani mutlak bir kac goc yasandığını ve nisanlı bir ciftin bile kural olarak birbirlerine birer yabancı gibi davrandıklarını soyluyor Garnett. Bununla birlikte diyor İzmir ve İstanbul Ermenilerinde durum biraz farklıdır ve buralarda yasayan bircok Ermeni ailede Avrupa adetleri etkili olmaya baslamıstır. Onlarda bile nisanlıların her turlu temasları dinen kesin olarak yasaktır. Ya Rumlarda durum nasılmıs? Garnett onların durumunun da Osmanlı idaresindeki diğer Hıristiyanlarınkinden farklı olmadığını soyluyor. Ceyiz hadi neyse ne ama ya su baslık parası uygulamasının Rumlarda isi ne? Yazar varlıklı bir Rum koylusunun kızları icin 30 paunddan 100 paunda kadar baslık parası istediğini soyluyor. Rum kadını kocasının bir dediğini iki etmemelidir. İzmir gibi yerlerde kısmen serbest olan kadınların durumu dıs dunya ile teması olmayan tasra sehirlerinde sıkılasır. Ozellikle Girit in dağ koylerindeki Rum kadınlar İzmirli Musluman kadınlardan bile daha mutaassıptır: [Girit te] kadınların zina yapması hâlâ en sert sekilde cezalandırılmaktadır hatta gecen yuzyılın [19. yuzyılın] basları gibi gec bir tarihte bile zina isleyen kadın olumle cezalandırılırdı. Ne zaman ki diyor yazar Mr. Pashley [Travels in Crete adlı kitabında] evli bir kadının esini aldattığından veya gunahkâr olduğundan suphe edilirse o andan itibaren kadının sayılı saatleri kalmıs demektir ve akıbeti her turlu teessur duygusuna sahip insanı gercekteyse butun normal insanlık kavramlarını altust edecek kadar trajik olur. İnsanın medenî Avrupa nın sınırları dahilinde ve 19. yuzyılda ustelik de bir Hıristiyan halk tarafından bu islemin yapıldığına inanması neredeyse imkânsızdır. İlk basta zina yapan kadının en yakın akrabaları sonra yargıclar sonra da cellatlar onu suclar... (s. 228). Tabii zinayla suclanan Rum kadının oldurulduğunu soylemeye gerek yok. Zihnimizi allak bullak eden bu bilgiler bizim Osmanlı kadınları (kadını değil) hakkındaki onyargılarımızın ulastığı kalınlığı bir kere daha onumuze sermektedir. Pece tam da simdi acılmaktadır. Ama kadının pecesi değil tarihin pecesi... (1) Lucy M. Garnett Turkey of the Ottomans Londra 1911 Sir Isaac Pitman & Sons Ltd. s. 207.




Bu haber kaynağından gelmektedir.

Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı () ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.

Opinions expressed are those of the author(s)-(). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com
+