Azınlık hakları Ruhban Okulu ve birlikte yasam - Haber Arşivi 2001-2011
30 Kasım 2024 - Հակական տոմար - Տարի : 4517 / Ամիս : Տրե / Օր : Գիշերավար / Ժամ : Ճառագայթեալ

Haber Arşivi 2001-2011 :

28 Ağustos 2004  

Azınlık hakları Ruhban Okulu ve birlikte yasam -

Azınlık hakları  Ruhban Okulu ve birlikte yasam

Azınlık hakları Ruhban Okulu ve birlikte yasam formulu! Gayrimuslim vatandaslarımızın dinî ve kulturel alanda karsı karsıya bulundukları sorunlar Heybeliada Ruhban Okulu nun yeniden acılmasına iliskin girisimler dolayısıyla bir kez daha gundeme geldi. Milli Egitim Bakanının konuya sıcak baktıgını ifade etmesi yasadığımız ulkede herkesin barıs icinde ve ozgur bicimde bir arada yasaması icin caba gosterenleri umutlandırdı. simdi artık yapılması gereken konunun bir kez daha kapanmasına izin vermeden ve cozumu muhayyel bir zamana bırakmadan atılacak adımların neler olduğunu cesaretle tartısmak olmalı. Bunu yaparken gayrimuslim vatandaslarımızın diğer sorunlarını da etraflıca masaya yatırmalı ve cozumun onunde engel teskil eden on kabulleri veya kaygıları da konusmalıyız. Sorunların kokeni aynı: Katı laiklik Ruhban Okulu talebi de dahil olmak uzere gayrimuslim vatandaslarımızın dinî ve kulturel haklara iliskin taleplerinin karsılanmasına soğuk bakanların sanki tartısılmaz gerceklermis gibi sundukları adeta gecerliliği kendinden menkul bazı yargılar var. Aslında bu yargıları ureten ruh halini de mercek altına almak gerekiyor. Gectiğimiz yuzyılın basında ozellikle Ermeniler ve Rumlarla Turkler arasında yasanan acı olayların onların hak talepleri konusunda kuskucu yaklasımları beslediğini goz onune aldığımızda bu yargıların arkaplanını anlamak mumkun gorunmektedir. Ne var ki anlamak hak vermek değildir ve gecmisin acılarının bugun hayatı herkes icin zorlastırmasına izin verilmemelidir. Bunu yapmak bugunku talepleri pesinen kotu niyetli girisimler olarak gorup mahkum ederek tartısmayı bitirmeye sebep olan on kabullerin sorgulanmasını da beraberinde getirecektir. Bu on kabullerden birisi azınlıkların hak talepleriyle ilgili konular ne zaman gundeme gelse resmi duzeyde dile getirilen mutekabiliyet sartıdır. Buna gore orneğin Rum vatandaslarımıza bazı sivil ve siyasi hakların tanınması aynı hakların Yunanistan da yasayan Turklere de tanınmasına bağlıdır. Boyle bir yaklasımın hatası pratik bakımdan Rumların dısındaki gayrimuslim vatandaslarımızın (orneğin Suryanilerin ve Yezidilerin) sorunlarını cozmeye yetmemesi bir yana her seyden once ahlaki bakımdan kabul edilemez bir siyasi tercihi ifade etmesindendir. Devletin kendi vatandaslarının haklarını baska bir devletin kendi vatandaslarına tanıdığı haklara bağlaması konumuz acısından onları Yunanistan daki Turklerin haklarının ihlalini engellemek icin bir pazarlık unsuru olarak kullanması vatandaslar arasında koken ve soy bakımından bir ayrımcılık yapması anlamına gelmektedir; ki boyle bir uygulama insan haklarına saygılı demokratik bir devletin uygulaması olamaz. Dahası artık anlasılması gereken bir diğer gercek de sudur: Turkiye de yasayan Rumlar Yunanistan devletinin buradaki uzantıları değil Turkiye Cumhuriyeti nin vatandaslarıdır; gecmisten gunumuze buradaki toplumun bir parcasıdırlar ve Yunanistan ın ne yaptığından bağımsız olarak hakları iade edilmelidir. Onların sivil ve siyasi hakları Lozan Anlasması veya Tevhid-i Tedrisat Kanunu gibi artık haklara dar gelen cercevelerin otesinde ele alınmalı ve bu haklar değil gerekirse bu cerceveler sorgulanmalıdır. Gayrimuslim vatandaslarımızın yasadıkları sorunlar aslında Musluman vatandaslarımızın yasadıkları sorunlarla aynı kaynaktan gelmektedir. Bu sorun devletin dinler ve inanclar konusunda insan haklarına dayalı bir hukuki ve siyasi yapıyı bastan beri tesis etmemis olmasıdır. İnsan hakları cercevesinde din ve vicdan ozgurluğune iliskin talepler genellikle laiklik gerekce gosterilerek veya milliyetci reflekslerle engellenmekte bu uygulama muslim ve gayrimuslim Alevi ve Sunni dinî inancı olan veya olmayan herkesi cesitli bicimlerde rahatsız etmektedir. Burada temel sorun devletin din ve inanc alanını duzenlemeye ve iceriğini belirlemeye iliskin uzun donemli politikasından kaynaklanmaktadır. Bu anlamda basortusu yasağından Alevi ve Sunni adını tasıyan STK kurma yasağına veya gayrimuslimlerin ve Muslumanların cocuklarına din eğitimi vermelerinin engellenmesine kadar pek cok sorunun kaynağı budur. Gayrimuslimler soz konusu olduğunda egemen laiklik anlayısından kaynaklanan sorunlara bir de milliyetci onyargılardan kaynaklanan sorunlar eklenmektedir. Oysa bu alanın bir barıs ve ozgurluk alanı olması hic de guc değildir. Asıl engel toplum değil İnsan hakları gerektiğinde topluma karsı da savunulması gereken bir değerdir; ancak bu meselede belki buna gerek bile yoktur. Turkiye toplumu sozunu ettiğimiz yakın donemin acılarının golgesine rağmen farklı dinler ve inanclarla barıscıl birlikte yasama geleneğine sahiptir ve ozgurluğe bir sans tanındığında bu geleneğin gucunun yeniden kendisini gostermesi mumkundur. Atina ya cami yapılması girisimine karsı Yunanistan da ortaya cıkan siddetli tepkiye benzer bir tutumun Turkiye de kiliselere karsı soz konusu olmaması onemlidir ve Turkiye toplumunun bu konudaki sağduyusuna guvenmemizi oğutleyen bir ornektir. Kilise ve havra Turkiye toplumunun gozune yabancı gelmeyen yapılardır. Heybeliada Ruhban Okulu da yeni bir okul değil yeniden acılmak istenen bir okuldur. Zaten aslında muslim veya gayrimuslim vatandaslarımızın din ozgurluğuyle ilgili taleplerine karsı asıl tepki de toplumdan değil temelde burokratik yapıdan gelmektedir. Dolayısıyla gayrimuslim vatandaslarımızın dinî ve kulturel hak taleplerini tam anlamıyla tesis edecek bir duzenleme aslında tum inanc gruplarını rahatlatacak bir genel politika değisikliğine ihtiyac gostermektedir. Orneğin Lozan ın guvencelerinin dısında kalan Suryani ve Yezidi grupların din eğitimi veren okullar kurmalarına getirilen kısıtlamalarla Muslumanların din eğitimi veren okullar kurmalarını engelleyen ve onları imam hatipler gibi ara cozumlere zorlayan uygulamalar aynı mevzuattan kaynaklanmaktadır ve nihai cozum her inanc grubu icin kimseyi tatmin etmeyen veya yasal dayanağı zayıf duzenlemelerden ote bu konuda ozgurluğu esas alan yeni bir yasal duzenlemeye ihtiyac gostermektedir. Ancak din ve vicdan ozgurluğune iliskin sorunları cozecek bu temel duzenlemenin kısa vadede mumkun gorunmemesi ozellikle iktidar partisinin bunu yapmak istemesi (orneğin Tevhid-i Tedrisat Kanunu nu tartısmaya acması) durumunda basına gelebileceklere iliskin korkuları goz onune alındığında kısa vadede kısmi rahatlama getirecek duzenlemelerin de kucumsenmemesi ve bu konuda atılacak her adımın desteklenmesi onemli gorunmektedir. Baska bir ifadeyle Heybeliada Ruhban Okulu nun veya bir Yezidi okulunun bir daha tartısmaya gerek kalmayacak bicimde hukuki guvenceye kavusturulması icin asıl yapılması gereken devlet-din iliskilerini ozgurluğu esas alacak bicimde yeniden duzenlemektir; ama bunu gerceklestirmeye calısırken bugun icin sorunu hafifletecek adımlar da desteklenmelidir. Dolayısıyla koklu cozum perspektifi her an muhafaza edilmelidir. Bu konuda iktidarın genel olarak iyi niyetli ve cozumden yana bir tutumundan soz etmek mumkun gorunmektedir. Aslında din ve vicdan ozgurluğune yonelik kronik yasaklardan mustarip olmaları dolayısıyla Turkiye de gayrimuslimlerin durumunu en iyi anlayabilecek olanların onlar olması beklenir ve bu konudaki yaklasımları genel olarak olumlu gorunmektedir. Yasadığımız ulkenin hepimiz icin yasamaya değer ulke olması herkesin hakkını-hukukunu korumaktan gecmektedir ve gayrimuslim vatandaslarımızın hakları da bunun icindedir. GAZİOSMANPAsA UNİVERSİTESİ OĞRETİM UYESİ




Bu haber kaynağından gelmektedir.

Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı () ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.

Opinions expressed are those of the author(s)-(). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com
+