Baydemir ve Kahramanı da Olmayan Ermeniler -
10 Agustos 2004 tarihli Hurriyet gazetesi bas sayfasını kaplayan kapkara dev puntolarla Tahrikciyi aile yalanladı baslıgıyla cıktı. Tahrikcinin kim olduğu hangi aileden soz edildiği spot okununca anlasılabiliyor:
Oldurulen PKK lı teroristin ailesine bassağlığına giden Diyarbakır Belediye Baskanı Osman Baydemir in Oldurulen bekcinin ailesini de ziyaret ettim sozlerinin gercek olmadığı anlasıldı.
Bir gun onceki Hurriyet te de (9 Ağustos 2004) gazeteci değilim gazetecilik de okumadım ama sağduyu gereği eminim ki gazetecilik okullarında objektif haberciliğin ne olmaması gerektiğine dair ornek verebilecek bir dille aktarılıyordu bu haber:
Diyarbakır Buyuksehir Belediye Baskanı Osman Baydemir onceki gun yanına 4 ilce belediye baskanını alarak bir bekciyi sehit edip 2 polisi yaraladıktan sonra oldurulen bir teroristin ailesine bassağlığı ziyaretinde bulundu. 5 belediye baskanının kanlı orgut PKK-Kongra-Gel e mensup teroristin ailesini ziyaret etmeleri tepkilere neden oldu.
Ve soyle bitiyordu: sehit bekcinin cenazesine katılmayan 5 baskanın bir teroristin evine bassağlığı ziyareti yapmaları tepkiyle karsılandı. Bu davranısların terore prim verdiği belirtildi.
Kim belirtti? Kimin nerede nasıl tepkisine neden oldu? Bu soruların yanıtı yok. Ancak ara rejimlerde gorulebilecek durumdan vazife cıkaran basın organlarının kullanabileceği bir haber dili.
Hurriyet iddia edildiği gibi ciddi objektif uluslararası standartlarda bir gazete olsaydı haberi ulke gundeminde isgal ettiği oncelik sırasına uygun bir yerde ve buyuklukte olan biten neyse onu anlatan bir dille verirdi. Yorumu kose yazarı yapar ya da gorusleri alınmak istenen kisilerle roportaj yapılır haberi onlar yorumlardı.
Gazetenin haberi bilinmeyen gizli guclerin ağzından yorumlayarak vermesi de bas sayfada buyuk puntolarla habere konu olan kisiyi suclayıcı alabildiğine de sansasyonel infial uyandırmaya ayarlanmıs bir dil kullanması da Turk basın tarihinde orneklerini bol bol gorduğumuz kan dokulmesiyle sonuclanan kıskırtmaların yeni bir orneği.
Hukukcu da değilim ama yasalarda kimin evine bassağlığı ziyaretine gidilebileceği hangi durumlarda bassağlığı ziyaretinin suc olacağına iliskin bir hukum bulunmadığına gore (valilik savcılığa suc duyurusunda bulunmus ama suc olsa olsa makam arabasının amac dısı kullanımı seklinde formule edilecektir) burada harekete gecmeye davet edilen hukuk mekanizması da olamaz. Dolayısıyla kıskırtılması hedeflenen olsa olsa tarihimizde linclerle diri diri yakmalarla silahlı saldırılar suikastlarla maruf zinde guclerdir.
Turkiye de basın tarihinin utanc sayfaları vardır. Basının nelerden kacınması gerektiğini gosteren orneklerdir bunlar. Ulkenin alnındaki kara lekelerden olan 6-7 Eylul olaylarında da Yahudilerin evlerinin dukkanların yağmalandığı kadınlarına tecavuz edildiği ve binlercesinin varını yoğunu geride bırakarak yok pahasına elden cıkararak yerini yurdunu terk ettiği gunlerce suren 1934 Trakya Olayları diye anılan saldırı ve yağma olaylarında da Akın Birdal ın mucize eseri sağ kurtulduğu suikastta de ve ilk anda akla gelmeyen daha bircoklarında da basının kıskırtması bas rolu oynamıstır.
Aynı gun 9 Ağustos 2004 tarihli Hurriyet te yine basın acısından utanc vesilesi olacak bir baska yazı okumak mumkundu. Yener Susoy un defalarca Ermeni meselesinde Turkiye nin neredeyse en bilgili kisisi hatta Ermeni yi Ermeni den Bulgar ı Bulgar dan cok daha iyi bilen diye tanıttığı tam sayfa roportajı yayınlanan Emekli Buyukelci Omer Engin Lutem Ermeniler gibi cok kucuk milletlerin kahramanı yoktur diyordu.
Hangi milletin kucuk hangi milletin buyuk olduğuna neye gore karar vereceğiz buyukluğu kahramanların sayısıyla mı yoksa sanatı kulturu meslekleri kısacası uygarlık duzeyiyle mi olceceğiz iyi savasan ve iyi oldurene mi buyuk bir sanatcıya buyuk bir bilim insanına mı kahraman diyeceğiz ya da senin icin kahraman olan benim icin katil senin icin asi olan benim icin kahramansa ne olacak ya da mesela yurttasına dıskı yediren Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından bu suctan mahkum edilen sucunu kabul edip tazminat odeyen bir yonetimi icine sindiren ve ona tepki gostermeyen bir millete mi buyuk millet diyeceğiz gibi sorulara hic girmeyelim.
su kadarını soyleyelim yeter: Ermeniler kadar her alanda heykeli dikilecek bireyi bol bir millet icin kahramanı olmayan cok kucuk bir millet gibi cahilane ve ırkcı bir sozu bu memlekette soyleyecek ne yazık ki cok kisi cıkar.
Ama Hurriyet gazetesinin bu sozleri sozun sahibinin onunde defalarca saygıyla eğilen Yener Susoy un ovguleriyle basması yine akla Turk basının utanc sayfalarını getiriyor. Trakya olaylarını kıskırtan gazete ve dergiler de Yahudileri asağılayan yayınlar yaparak Carlık Rusyası nın programlarını aratacak yağma ve saldırı olaylarında bas rollerden birini oynamıslardı. Varlık Vergisi 6-7 Eylul olayları 1964 te Rumların surgunu ve ne kadar milliyetci ırkcı ayrımcı lekemiz varsa bunların coğunda basın da rol oynamıstı.
Halkın baskısıyla değil de uluslararası hukuk normları imza atılan uluslararası ve Avrupa Birliği zoruyla ite kaka insan hakları ifade ozgurluğu gibi konularda cıtayı yukseltmek icin bir seyler yapar gorunen Turkiye de buyuk basın da belki 1934 ya da 1955 le kıyaslandığında bugun daha farklı bir gorunebilir ancak gelenek aynı gelenek: Derin devletin ve sivil uzantısı zinde guclerin sadık sozcusu egemen geri değerlerin yırtıcı bekcisi. (AG/BA)
* Ayse Gunaysu İnsan Hakları Derneği İstanbul subesi Irkcılık ve Ayrımcılığa Karsı Komisyon Uyesi
Bu haber kaynağından gelmektedir.
Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı () ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.
Opinions expressed are those of the author(s)-(). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com