Sadece tarihcilere bırakmayalım! -
Her yıl 24 Nisan yaklastıkca Ermeni dunyasında hareketlilik artarken Turkiye de rahatsız bir sessizlik egemen olur. Yıllardır canımızı sıkan bir konuda tekrar dusunmek icin elimize gecen bu fırsatı nedense pek kullanmak istemeyiz durumu gecistirmeye calısırız. Eger herhangi bir ulkede bir soykırım yasasının gecisi engellenmisse bunu da atlattık diye seviniriz. Halbuki sorun tum agırlığıyla oylece durur. Bilindiği gibi Ermeni soykırımı iddiaları ilk defa 1985 yılında BM İnsan Hakları Alt Komisyonu nda benimsendi 1987 de Avrupa Parlamentosu nda bu konuda bir karar tasarısı kabul edildi. Bugun Avrupa Parlamentosu basta olmak uzere Vatikan Rusya İtalya Lubnan İsvec Arjantin ve Yunanistan parlamentoları Kanada da Ontario ve Quebec Eyalet Meclisleri Guney Kıbrıs Temsilciler Meclisi Uruguay Senatosu ve Temsilciler Meclisi Avustralya New South Wales Eyalet Meclisi ve ABD nin 30 eyaletinde bu konudaki yasa tasarıları kabul edilmis durumda. Fransa 2001 yılında tartısmalı bir yasayı yururluğe koyarken Aralık 2003 de İsvicre Parlamentosu nun alt kanadı Ulusal Konsey Ermeni soykırımını tanıdığını acıkladı. su gunlerde Kanada Federal Parlementosu nda soykırımı tanıma yasası gorusulmeyi bekliyor. Ote yandan mustakbel ABD Baskanı John F. Kerry in Ermeni soykırımını tanıdığı 2003 yılında artık gelenek haline gelen 24 Nisan konusmasında baskan Bush un soykırım sozcuğunu kullanması icin ABD Kongresi nin 167 uyesi ile birlikte imza verdiği Turkiye nin Ermenistan a ambargo uygulamasına karsı cıktığı Ermeni lobisi tarafından secmenlere gonderilen bir mektuba bakılırsa insanlık tarihinin insanlık dısı yonunun olağanustu delili olan Ermeni soykırımını inkar etmek.... gelecekte baska halkların da benzer bir trajediye maruz kalmasına neden olur dediği anımsanınca onumuzdeki donemin cok kolay gecmeyeceği anlasılıyor. 28 Nisan 2004 de ABD Kongresi nin 60 uyesinin soykırım kurbanlarını anmak icin Washington D.C deki Capitol tepesinde bir araya gelecek olmaları ise Turk tarafının icinde bulunduğu sessizliği muhtemelen bozacak. Aslında son donemde Turkiye nin Ermeni meselesi konusundaki tutumunda bazı değisiklikler goze carpıyor. Artık katı bir inkarın yerini konuyu tarihcilere bırakmak formulasyonu aldı. Bunu Basbakan Tayip Erdoğan da birkac kez soyledi. Bu ilk bakısta cok akıllıca gorunuyor. Tarihsel bir konuyu tarihcilere bırakmayacağız da kime bırakacağız? Ama gercekten de cozum burada mı yoksa Erdoğan hukumeti
topu taca mı atıyor?
Bildiğimiz kadarıyla yıllardır Ermeni meselesi konusunda yazan akademisyen sayısı bir elin parmağını gecmedi. Yazanların da basına gelmedik kalmadı coğu vatana ihanetle suclandılar. Turk Tarih Kurumu (TTK) ise resmi tezin en sıkı savunucusu olarak bu konuda yeni bir acılım getirmekten cok uzak. Ancak diyelim ki AB iliskileri ve bunun hızlandırdığı demokratiklesme surecinin ve hukumetin verdiği cesaretle onlarca tarihcimiz gizli ya da acık sansuru tehditleri toplumsal veya akademik dıslanmayı arastırma masraflarını goze alıp bu alanda calısmaya basladı. Bu yeterli olacak mı? Arsivlerin sonuna kadar acıldığını (ki bunu kim tespit edecek?) butun belgelere ulasıldığını (ki sozlu kararlar varsa ne olacak?) varsayalım. Tarihci dediğimiz kisi ideolojisiz biri olmadığı icin belgeleri muhtemelen belli bağlamlar icinde değerlendirecek. Bazıları tehcirin (zorla goc) donemin zorunlu uygulaması olduğunu bazıları bir insanlık sucu olduğunu bazıları ise soykırım olduğunu soylerse ne olacak kimin hakemliğine guveneceğiz? Nitekim 9 Temmuz 2001 tarihinde altı Turk ve dort Ermeni temsilcinin katılımıyla kurulan Turk-Ermeni Barısma Komisyonu (TEBK) ancak altı ay calısabildi. Gectiğimiz yıllarda ABD nin sikago ve Minneapolis sehirlerinde Ermeni ve Turk aydınlarını biraraya getiren gayri resmi toplantılar da pek verimli gecmedi. 2005 baharında Viyana Universitesi nin onderliğinde konuyla ilgili bir kapalı toplantı duzenlemeyi planlayan Viennese Armenian-Turkish Platform (VAT) adlı yeni bir olusumun planladığı belge değis tokusunun basarılı olup olmayacağını ise zaman gosterecek.
Komsularla sorunsuz
Aslında soz konusu tehcirin 300-800 bin arası kisinin olumuyle sonuclandığı
konusunda en muhafazakar uzmanların bile kuskusu yok. En onemli anlasmazlık tehcir kararının ardında Ermenileri ırk olarak yok etmeye yonelik bir kasıt unsurunun olup olmadığı konusunda. Nazilerin bile geride soykırım belgesi bırakmadığı bilinince tarihcilerden ne beklendiği anlasılmıyor. Orneğin bir donem TEBK uyeliği yapan Gunduz Aktan Londra da katıldığı soykırım konulu bir psikoloji atolyesinden sonra Radikal e yazdığı 2 subat 2002 tarihli yazıda soyle diyor: 1915-16 yıllarında toplumun (Ermenilerin) cok buyuk bolumu tehcire tabi tutuldu. Aileler dağıldı. Birikimler yok oldu. İnsanlar oldu veya olduruldu. Sonunda geriye kalan perisan bir kitle yabancı ulkelere sığındı. Olayların kisisel trajedilerle dolu olduğuna kusku yok. Bu facialar basına gelen insanların bizden nefret etmeleri doğal. Aktan devam ediyor: Panelist sirinyan ın soylediğine gore biz soykırımı kabul etmediğimiz icin Ermenilerin travması hâlâ suruyor; soykırımı inkar etmemiz onları oylesine gecmise cekiyor ki geleceğe donemiyorlar... Yani biz soykırımı kabul etmedikce Ermenilerin gecmisi kapatıp geleceğe donmeleri imkansız. Yazarın bu tespitten sonra Ermenilerin acılarını dindirecek bazı adımlardan soz etmesini bekliyoruz ancak Aktan sempozyumda dile getirilen bazı iddialardan hareketle Ermenilerin tum insanlık tarihinin felaketlerini sanki kendi baslarına gelmis gibi anımsamaları ihtimalinden soz ediyor ve Eğer bu doğruysa Turklerin boylesine mubalağa edilmis bir gecmisin sorumluluğunu ustlenip Ermenileri kurtarması imkansız denecek kadar zor diyerek isin icinden cıkıyor. Aslında bu yaklasım tarihsel gercekliğin tespitinin cozum icin yetmediğini asıl gerekenin iyi niyet ve azim olduğunu gosteren cok tipik bir ornek. Gercekten de Turkiye bugune dek Ermenilerin yaralarını sarmak icin hicbir caba gostermedi ve Ermenilerle Turklerin arası sadece tarih yuzunden değil bugunku iliskiler yuzunden de kotu.
Bilindiği gibi Turkiye 25 Ağustos 1990 da bağımsızlığını kazanan Ermenistan ı 16 Aralık 1991 tarihinde tanıdı ancak o tarihten bu yana diplomatik iliski gelistirmedi. Kısa donemler dısında sınırlar da hep kapalı tutuldu. Bunun nedeni olarak 1990 tarihli Ermenistan Bağımsızlık Bildirgesi nin 11. maddesinde soykırıma atıfta bulunulması devlet armasında Ağrı Dağı nın yer alması ve Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki Dağlık Karabağ sorunu gosterildi. Yani tam bir yumurta-tavuk meselesi ile karsı karsıya olduğumuz ortada. Bugun hukumetin dıs politika danısmanı Ahmet Davutoğlu nun formule ettiği komsularla sıfır sorun politikası ulkedeki muhafazakâr kesimlerin Ermenistan ın gucleneceğini ileri surmesi yuzunden bir turlu sonuca ulasamıyor. Gecen gunlerde Abdullah Gul sınırın acılmayacağını yineledi. Halbuki nufusu 2 -3 milyon civarında olan Ermenistan ın zor bir coğrafyada cok olumsuz ekonomik ve sosyal kosullarla
mucadele ettiği biliniyor. 2003 de halkın yarısının aclık sınırında olduğu gecimlerini diğer ulkelerde yasayan akrabaları ile cesitli diaspora orgutleri ve uluslararası hukumet-dısı orgutlerin gonderdiği yardımlarla surdurdukleri soyleniyor. Bu acıklı tablodan bazılarının garip bir haz duyduğu acıktır ancak vicdan sahibi herkes İran dısındaki tum komsularıyla arası acık olan Ermenistan ın Turkiye nin dostluğuna ne kadar ihtiyac duyduğunu kavrayabilir. Ote yandan sadece 50 -60 bin Ermeninin kaldığı ulkemizde Ermeni vakıflarının mulk edinmesinin onundeki engelleri Agos gazetesine yonelik saldırıları ve 2002 yılı Ağustos ayında Milli Eğitim Bakanlığı nca uygulamaya konulan asılsız soykırım iddiaları programını dusununce bazı Ermenilerin Turkleri neden sevmediğini anlamak kolaylasıyor.
Yakın gelecekte uyelik muzakerelerine baslamayı umduğumuz AB tarafından Ermenistan la iyi komsuluk iliskileri icin zorlanacağımız acıktır. Ermenistan la askeri andlasmalar imzalayan ABD nin ise Buyuk Ortadoğu Projesinde onemli roller bictiği Turkiye ye bu konuda baskı yapması yakındır. Aslında ucuncu taraflara fırsat vermeden hukumet akademik cevreler ve sivil toplum olarak inisiyatifi ele almamız iyi niyetimizi ve ictenliğimizi gostermek acısından cok onemlidir. Sadece gecmisi değil bugunu ve yarını da icine alacak bir butunsellik icinde konuya cesaret ve samimiyetle yaklasmalıyız. Bu olumlu yaklasımın Dağlık Karabağ sorununun halline yardımcı olması bile muhtemeldir. Unutmamalıyız ki Ermeni meselesi ne sadece tarih ne hukuk ne de dıs politika meselesidir. Konu hepsinden ote bir insan hakları ve demokratiklesme meselesidir.
Bu haber kaynağından gelmektedir.
Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı () ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.
Opinions expressed are those of the author(s)-(). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com