İsa nın Cilesi cileden cıkarttı -
Hz. İsa nın son 12 saati.
Filmin anlatısını İsa nın hayatını konu edinen sayısız filmin anlatılarıyla karsılastırdıgımızda belirgin bir fark yok
Mel Gibson ın son filmi The Passion of the Christ/Tutku: Hz İsa nın Cilesi gosterime girdigi 25 subat tan bu yana ABD de yoğun tartısmaların odağı haline geldi. Ozellikle ABD deki Yahudi cemaati filmin anti-semitizm (en yavan tanımıyla Yahudi dusmanlığı) uzerine kurulduğunu ve bu onyargıyı koruklediğini iddia ettiler. Ne kadar inanclı bir Katolik olduğunu değisik vesilelerle ifade eden Gibson ın babasının ll. Dunya Savası nda Yahudi katliamının gerceklestiğinden suphe duyuyorum ve Dunyayı siyonistler yonetiyor mealindeki acıklamalarıyla sinirlerin ne kadar gerildiğini tahmin etmek zor olmasa gerek.
Film İsa nın Fısıh yemeğinin hemen ardından Sanhedrin Tapınağı rahiplerinin kontrolundeki (Bu gorevi Musa nın kardesi Harun dan aldıklarına inanılan Yuksek Yahudi Uleması) yerel polis tarafından Getsemani bahcesinde yakalanıp once bolgenin Romalı genel valisi Pontiyus Pilatus a oradan yerel kral Hirodes Antipa ya tekrar Pontiyus Pilatus a goturulmesi; Roma valisinin sadece kırbaclatma isteğine karsın Sanhedrin din adamlarının ısrarcı tavırlarının etkisiyle Golgota tepesinde carmıha gerilmesi ve goğe yukselisini anlatıyor.
Aslında filmin anlatısını İsa nın hayatını anlatan sayısız filmlerin anlatılarıyla karsılastırdığımızda hikâyenin akısı kisilerin ve kurumların rolleri acısından belirgin bir farkla karsılasmıyoruz. Bunların arasında ciddi derecede farklı tek yapım olarak; yine bir Katolik olan ve kimi zaman yeni sağcı diye tanımlanmasına karsın koklerine Gibson kadar bağlı olmadığı anlasılan Martin Scorsese nin (Yahudi sermayesiyle yaptığı vurgusunu atlamadan) The Last Temptation of Christ/Gunaha Son Cağrı adlı filmi akla geliyor. Filmin uyarlandığı romanın yazarı Kazancakis in İsa nın insan yonuyle ilgileniyorum dediği bu portrede
İsa (muthis Willem Defoe diyelim hadi) psikotik bir karakter olarak karsımıza cıkmıstı. Garip bir sekilde bu film de Katolik cemaatinden ciddi tepkiler almıs ve pek cok Katolik ulkede yasaklanmıstı.
Bu farklı yapımı bir kenara bırakırsak ister 2000 yıllık İncil de (Matta dan tutun da Yuhanna ya kadar) isterse 20 yıllık Hz İsa nın Hayatı filmlerinde Sanhedrin din adamlarının kıskırtıcılığı ve Yahudi cemaatin Pilatus un Fısıh Bayramı nda bir suclu azat etme oylamasında İsa yerine Barabas ı sectikleri anlatılır. Zira Hıristiyan inancına gore (ki mezhepler
arasındaki ince ayrıntıları gecersek) Tevrat ta İnsanoğlu olarak anılan Mesih İsa nın kendisidir ve Tanrı nın Oğludur. Yahudilik acısından bakacak olursak Tanrı nın Oğlu olma iddiası blasphemy kufre girmektedir (Kufr Arapca imansızlık anlamına gelir -ki kafir in kokeni de budur-). Bazı Yahudilerin İsa ya Yesua ben Pantera dediklerini de akılda tutacak olursak (Pantera nın oğlu İsa: O donemde İsa nın ailesinin bulunduğu ve kendisinin de kısa bir Mısır macerası dısında buyuduğu bolgede gorev yaptığı kayıtlarda tescilli bir Roma askeri); tepkilerin Gibson ın filmine değil de son iki bin yıl boyunca Hıristiyanım diyen herkese karsı olması gerekmez mi?
Gibson ın falsoları
Filmi kafamda dolanan bu soru esliğinde izledim: Mel Gibson in filmindeki fark neydi? Ekran kisiliği Cesuryurek Vatansever Cılgın Max
Olumcul Silah filmlerindeki neredeyse tum dunyanın acısını ceken basrol oyuncusu olmakla ozdeslestiği icin miydi acaba? (Gibson sadece
Payback/Gununu Goreceksin filminde ozellikle kor bir dilenciden para calma sahnesini hatırlayın bir İsa parodisine karısıp sıkı Katolik imajıyla ters dusuyor.) Yoksa baska bir neden mi vardı?
İlk falso filmin İsa nın son 12 saatini ele alısıyla baslıyor. Zira bu son 12 saat en cok cilenin cekildiği zaman aralığı olarak gorulebilir (Bana kalırsa İsa nın colde gecirdiği vakitleri asıl cile vakitleridir ama her neyse). Nadir geri donuslerle İsa nın hayatına tanık olsak da bir Franko Zeffirelli nin Jesus of Nazareth/Nasıralı İsasında olduğu gibi onun sevgiyi nasıl oğutlediğine nasıl mucizeler gerceklestirdiğine tanık olamıyoruz. Gibson ın filminde gorduğumuz dususte olan İsa dır acı cekecek olan İsa! Aslında bir kez olsun herhangi bir Katolik kilisesini gezenler bu acı fikrine fazla yabancı olmazlar; Ortodoks kiliselerindeki ikonalardan kat kat fazladır İsa nın acısı Katolik kiliselerinde. Ancak İsa nın son 12 saatini anlatmak demek bastan sadece acıyı anlatmak ile esdeğerdir. Acıyı anlatmak ise acıyı hissedin demekten baska nedir ki! (Stigmata: İsa nın bedeninde olusan bes yaranın inanclı Katoliklerin bedenlerinde de olusması. Ya da en azından Ortacağ Avrupası nda cilehanelerde cekilen azap.)
Ardından Pilatus un icinde bulunduğu zor durum geliyor. Baskahin Kayafas Pilatus u Roma imparatoruna sikayet etmekle tehdit etmese Romalıların
İsa yı carmıha germeye pek de niyetleri yok aslında. Bu fikrin ve diğer filmlerde antagonizmanın rahipler Hirodes Antipa ve Pilatus arasında paylastırılmasına rağmen Gibson ın filminde kabağın Baskahin in basına patlamasının Yahudilerin tepkisini ceken faktorlerden birisi olduğu su goturmez bir gercek.
Sado mazosist tatmin
Bunlar yetmezmis gibi İsa nın Romalı askerler tarafında dovulusunun tum ayrıntılarına tanık oluyoruz. Filmi The Village Voice (www.villagevoice.com) namlı internet sitesinde yerden yere vuran J. Hoberman ve R.Goldstein isimli yorumcular nedeni soyadlarından da anlasılabilecek bazı saldırıları arasında akla yatkın birkac noktaya parmak basıyorlar: Oncelikle butun bu vahset sahnelerinin bir nevi voyeuristic (gozetleyen) sado mazosist tatmine yol acıyor. Goldstein aynen soyle diyor: Daha once hic İncil filmi izlememis olanlar bu filme kilitlenecekler zira bir adamın diğer insanların sehvetli bakısları arasında baska adamlarca dayak yiyisini gorecekler. Bu sado mazosist tatmin dini hissiyatı kuvvetli Hıristiyanlarda -dinsel vecd olarak tezahur edecek. Her iki durumda da kazanan Gibson oluyor. Gercekten de acıdaki zevkin temasasını yaratmayı basarmıs. Ancak durum en azından sinema icin ikilinin (farklı makalelerde) iddia ettikleri turden bir sapıklık değil; zira sinema bu her iki ozelliği de kapsar. Filme alınan herhangi bir goruntunun voyeuristic ve sado mazosist olmasından ve izleyicide bir vecd hali yaratmasından daha doğal ne var ki! Yok eğer sinema bunu yapmamalı ise hele hele boylesine hassas insani konularda o zaman Yahudi Soykırımı nı anlatan butun filmleri aynı ozelliklere sahip oldukları icin suclamamız gerekir. Ardından Goldstein filmin bu sayede Gibson ın ilham aldığını iddia ettiği Caravaggio tablolarından ziyade Quentin Tarantino nun Rezervuar Kopekleri filminin ikonografisini kullandığını ifade ediyor. Oysa Caravaggio nun hayatını belki de Derek Jarman değil de Tarantino filme almalıydı.
Tum bunlarla beraber cileden cıkma durumunun ortaya cıkmasında filmin Aramca ve Latince cekilmis olmasının etkili olabilir. Zira bu aracılıkla Gibson ın; Katolik mezhebinin bir ılımlılasma cabası olarak ll. Dunya Savası ndan sonra kabul ettiği II. Vatikan Konsulu kararı olan yasayan dillerde ibadet edebilme ilkesini reddedip daha bağnaz bir tavır sergilediği hem de İngilizce nin yabancılastırıcı ve yapay tınısı yerine Ortadoğu aksanıyla carmıha germe isini anlatarak daha vurucu daha ozgun ve gercekci olma iddiasına burundurduğu ve belki de cağdas politik sorunlara gonderme yaptığı iddia edilebilir.
seytanın peruğu
Bir diğer nokta ise İsa nın olumunun hemen ardından arada bir gozuken seytan karakterinin peruğunun ucması ve acıyla haykırısının (İsa gorev simdi tamamlandı der) ardından siddetli bir depremin Kudus teki tapınağı (ki İsa onu yerle bir edebileceğini ve uc gun icinde tekrar insa edeceğini iddia etmisti) ortadan ikiye yarmasıdır. Her ne kadar Gibson filmi
İncil in uzerine kurduğunu iddia etse de butun anlatı icinde Yahudilikle ozdeslesen tapınağın ortadan parcalanması Yahudi cemaatinin tepkilerine hak verme konusunda anlamlı bir katkıda bulunabilir. Acaba Gibson Eski Ahit catladı gorev tamamlanınca demeye mi getiriyor isi?
Kudus teki tapınağın yıkılısı butun insanlığın gunahlarının ustlenilisi bir yana İsa nın bir konuda basarılı olduğu suphe goturmez (tarihteki Haclı Seferleri engizisyon ve gunumuzdeki George Bush faciaları dolayısıyla dunyaya sevgiyi hakim kılmayı kılıc oğretisini savunanlara bırakıyorum): Kendisini carmıha geren (ister Sanhedrin rahipleri marifetiyle olsun isterse onlar olmadan) Roma ve onların guzel dilleri cok da uzun sayılmayacak bir sure sonra İsa nın oğretisinin merkezi ve bas savunucusu oldu.
Mel Gibson ın basarısı ise simdilik boylesi klasik ve yavan anlatım tarzına sahip bu filmin -boylesi bir reklamcılık basarısıyla 250 milyon doları bulan hasılatı olsa gerek.
Bu haber kaynağından gelmektedir.
Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı () ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.
Opinions expressed are those of the author(s)-(). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com