Modası gecmis ırkcılık manzaraları - Haber Arşivi 2001-2011
19 Nisan 2024 - Հակական տոմար - Տարի : 4516 / Ամիս : Ահեկան / Օր : Անահիտ / Ժամ : Ճառագայթեալ

Haber Arşivi 2001-2011 :

08 Mart 2004  

Modası gecmis ırkcılık manzaraları -

Modası gecmis ırkcılık manzaraları

Turkiye deki bu modası gecmis kana ve soya dayalı ırkcılıgı kendimizi de fazla bozmadan hangi baglamda tartısabiliriz? Medyamızda modası gecmis ırkcılık tartısmalarına sık sık rastlıyoruz ve buna fazlasıyla asinayız. Gecenlerde Hurriyet gazetesinin onderliğinde gelisen Sabiha Gokcen Ermeni asıllı mı? tartısması da bunlardan biriydi. Peki gunumuzun Batı dunyasında kimlik meseleleri gittikce sadeliğini saflığını ve durağanlığını yitirip karmasık bir hal alırken Turkiye de neler oluyor? Bugun ırkcılık Avrupa da ve Kuzey Amerika da değisik bir duzeyde ilerliyor. Artık Nazi ve KKK ırkcılığından buyuk olcude sıyrılmıs daha az belirgin daha liberal ve kandan cok kulture endekslenmis bir ırkcılık var. Bugun ırkcılık siyahlar Araplar veya Hintlilerin aptal ve tamamen iğrenc varlıklar olduğunu soylemiyor. Tam tersi gayet normaller ben onları seviyorum ve hatta onlar benim arkadaslarım diyor. Fakat bazı kucuk ayrıntılardan rahatsız olduğunu soyluyor. Mesela muziklerinin gurultulu yemeklerinin baharatlı dillerinin kaba veya calısma etiklerinin ters olması gunumuz ırkcılık soylemini olusturuyor. Kultur endeksli bu soylem ırkcılığı gunluk hayatta cok zor karsı koyulan bir olgu haline getiriyor. Muziklerini veya yemeklerini sevmek zorunda değilim argumanından muzikleri cok ilkel veya yemek kokuları bizim eve kadar geliyor yargısına kolayca gecilebiliyor. Fransa da eski soylem ırkcılığıyla tanınan Le Pen in partisi Ulusal Cephe bile artık bu yeni soylem ırkcılıktan destek alıyor. Mesela uc sene onceki secimler zamanı partinin reklam filmlerinden birinde Arap komsusunun caldığı muzikten rahatsız olan bir beyaz Fransız konu edilmis. Demek ki gunumuz ırkcılığında kultur uzerinden olusturulmus genellemeler hakim. Sozgelimi bir Fransız filminde Arap asıllı genclerin bıcak ceken tipler olarak gosterilmesi bu tur bir kultur ırkcılığıyla destekleniyor. Filmi elestirdiğim zaman Ama Fransa daki Araplar hakikaten oyle bıcak tasırlar kavga cıkarırlar gercekte oyleyse yonetmen ne yapsın argumanı ile karsılastığım cok olur. Bu arguman gercekte olan bir seyin artık sorgulanmaması gereğinden yola cıkar. Fakat yonetmen aslında bu gerceğe cok basit ve basmakalıp yollardan ulasmıstır. Genelde bu insanlar boyledir denilir ve bu genel gerceği olusturur. Fakat bir yonetmenin bırakın gercekliği geneli sorgulamaması da bence cok kolaycı bir yontem. Bu kolaya kacıp geneli tekrar pekistirmek geneli daha da kuvvetlendirmekten baska nedir? Aynı sekilde ABD medyası siyahlara kızılderililere ve bircok gocmen gruba kulture dayalı genelden varılan bir sonucla yaklasır. Siyahlar gettolarda yasarlar o ortamda buyumek onları ister istemez saldırgan yapar ve suca yoneltir misali bir gerceklikten yola cıkan realite sovlarda butun sucları siyahlar isler. Amerikalı yazar ve yonetmen Michael Moore bu tur bir soylemi etkili bir sekilde sorgular: Benim en cok korktuğum adamlar beyazlardır cunku evimi soyan teybimi calan babamı isten atan maasını kesen beyaz adamdır der. Hakikaten dusunun bir hayatında hic siyah birisinden kotuluk gormemis fakat hep beyazların gazabına uğramıs bir Amerikalı gene de siyahların daha tehlikeli olduğunu dusunur. DNA lı soyağaclı ırkcılık Bu bana Herkul Millas ın yaptığı bir arastırmayı hatırlattı. Herkul Millas Cumhuriyet donemi yazarlarından Halide Edip Adıvar Omer Seyfettin ve Yakup Kadri Karaosmanoğlu nun roman oyku ve anılarındaki Yunanlı/Rum tiplemelerini ele alıyor. Bu yazarların kitaplarındaki 230 Yunanlı/Rum tipinden 226 sı olumsuz. Sadece romanlarda 36 kadın tipinin tamamı olumsuz erkeklerin ise 33 u olumsuz ucu olumlu. Fakat aynı yazarların anı kitaplarına bakıldığında uc kadının tamamı olumlu 17 erkeğin ise 14 u olumlu (1). Demek ki roman ve oykulerde cizilmis bu olumsuz azınlık portrelerinin gercek yasamla ilgisi yok. Burada yaratılmıs bir genel var ve bu yaratılmıs genel gene yaratılmıs bir gerceğe donusme riski tasıyor. Bircok film TV dizisi roman ve gazete yazıları bu tur genellemeleri pekistirmek ve yeniden uretmekten baska bir ise yaramıyor maalesef. Gelelim Turkiye medyasında alevlenen ırkcılık tartısmalarına ve Sabiha Gokcen meselesine. simdi yukarıda tartıstıklarımız bu mesele icin cok luks kacıyor. Pars Tuğlacı nın acıklaması ne acıdan luks kactığının bir gostergesi: Bu doğru Sabiha da Ermeni olduğunu biliyordu. Bu soz Ermeni olduğunu biliyordu da gizledi imasıyla soylenmis bile olsa oradaki biliyordu fiili bence bize baska bir sey daha soyluyor. Ermeni olduğunu bilmeyen bir kisi Ermeni olabilir mi? Yani Sabiha Gokcen Ermeni olduğunu bilmeseydi hâlâ Ermeni dir denebilir miydi? Bu sıfır RH negatif olmak gibi bir sey mi? DNA destekli ve kanla kanıtlı ayrımcılığın diğer bir orneği de Yalcın Kucuk un komplo teorileriyle dolu fantastik kitabı Tekeliyet. Yalcın Kucuk soy uzerinden giderek adeta Sabetaycı avına cıkıyor ve memleketten ırkcılık manzaraları sunuyor. Fakat hic de fena satmıyor. Turkiye deki bu modası gecmis kana ve soya dayalı ırkcılığı kendimizi de fazla bozmadan hangi bağlamda tartısabiliriz? Acaba tartısmaya biz de Turkiye Cumhuriyeti nin milli birlik ve beraberliğinden mi girelim? Bu milli butunluğe bu topraklarda yasayan 50 bin Ermeni vatandas girmiyor mu sorusu ile mi baslayalım? Bu da bence cok kolay oldu. Hadi artık biz de cağa ayak uyduralım ve soy ağaclı DNA lı ırkcılığı bırakıp kultur destekli ırkcılık soylemine mi gecelim? Yok hic gerek yok! simdi hic olmazsa dusmanımızı (yani ırkcılığı) gayet kolay ve net tanımlıyoruz ve olmadık yerde sinsice hazırlanmıs tuzaklara dusmuyoruz. Bir de tabii gazete mansetlerine ve Tekeliyet gibi fantastik calısmalara alaycı ve sinik bir mesafeden bakabiliyoruz (bakamayana askolsun). Sonuc olarak benim onerim memleketteki bu modası gecmis ırkcılığa beterin beteri var misali sinik bir iyimserlikle yaklasmaktır. Baska bir yol goremiyorum. DEFNE KARAOSMANOĞLU: Mcgill Universitesi 1. Rıdvan Akar İyi Turk kriminal azınlık Birikim Mart 1998 sayı 107 sayfa 90-94 da Herkul Millas ın arastırmasına yer verilmistir.




Bu haber kaynağından gelmektedir.

Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı () ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.

Opinions expressed are those of the author(s)-(). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com
+