Sabiha Gokcen Aslen Dersimli Aleviydi - Haber Arşivi 2001-2011
27 Kasım 2024 - Հակական տոմար - Տարի : 4517 / Ամիս : Տրե / Օր : Վահագն / Ժամ : Շառաւիղեալ

Haber Arşivi 2001-2011 :

02 Mart 2004  

Sabiha Gokcen Aslen Dersimli Aleviydi -

Sabiha Gokcen  Aslen  Dersimli Aleviydi

Tarih Vakfı ve universiteler gelin gecmisi Avrupa ulkelerindeki kolektif hafızadaki imajların sorgulanması orneklerini de inceleyerek magazinlestirilmekten uzak akademik ortamlarda ve tum yasaklardan bagımsız bir tartışma kampanyası başlatalım. Birkac yıldır Şemsettin Sami orneginde tarihsel kişiliklerle ilgili olarak kolektif hafızada oluşmuşmitleştirilmiş imajlar ulus inşası surecinde bunların yeri ve akademik ve populer tarihyazımının ve basının bu imajların oluşması ve yayılmasındaki rolu uzerine calışan biri olarak bu modern mitlerin tum dunyada oldukca yaygın olduğunu okuma ve bu mitlerin sorgulanması durumunda bazı milliyetci cevrelerin (gercekten samimi) mitosumuza dokundurtmayız! tepkisel tavrını bizzat gozlemleme olanağı buldum. Hatta Turkiye nin tanınmış ve en yaşlı Turkcu tarihcilerinden biri bana bir keresinde Arnavutların Sami yi elimizden almalarına izin vermemeliyiz! demiştir. Bu tepkinin psikolojik cozumlemesi beni aşar... Ancak Şemsettin Sami nin ya da Arnavutluk ta ve genelde Batıda bilinen adıyla Sami Fraşerinin Arnavut mu yoksa Turk mu olduğu tartışması olumunun 100. yıldonumu olan 2004 yılında değişik akademik cevrelerde surdurulecektir. Bana kalırsa mesele sadece bir mitin yeniden sorgulanması değil bu tartışmalarda hakim olan bireyin ancak tek bir etnik kimliği olabilir! şeklindeki sakat anlayıştır ama bunu tartışmanın yeri burası değildir. Sabiha Gokcen mitosu ve umut verici tartışma ortamı Nitekim bu yazının konusu Turkiye de neredeyse tum koşe yazarlarının (Sabiha Gokcen in aslen Ermeni mi yoksa Turk mu olduğu sorusu bağlamında) son gunlerde fikir beyan ettiği Turkluk ten ne anlaşılması gerektiği tartışmasıdır. Bu tartışmada bugune kadarki saflaşmaları gozden gecirtecek yeni saflaşmalar oluşması ve (bazen seviye oldukca duşse ve genelde bir magazinleştirme eğilimi mevcut olsa bile) bu konuda (bazıları ozgun) duşunceler one surulmesi Turkiye de adeta bir tabu olarak kabul edilen konuların tartışılmasının ne kadar yararlı olduğunu gostermektedir. Sevindirici olan bir dahaki emre kadar bu konuyu tartışmak yasaklanmıştır! turunden askeri emirler ve duşunce zaptiyesi bazı koşe yazarlarının vatana ihanettir! turunden tehditlerine rağmen giderek daha cok insanın katıldığı oldukca canlı bir tartışmanın yaşanıyor olmasıdır. Dileğim buradan yola cıkarak genelde kolektif hafızamızdaki imajların ve daha genelde tarihi nasıl algıladığımız meselesinin tartışılması ve bu konudaki tum sansur mekanizmalarının giderek saf dışı kalmasıdır. Ancak benim bu yazıyı kaleme almamın asıl nedeni bir tarihci olarak Sabiha Gokcen in etnik kimliği tartışmalarına katılmak değil bu konuda dikkatimi ceken onemli bir olguyu dile getirme isteğidir. Bir ozeleştiri: Tarihciler ve sosyal bilimciler nerde(ydi)? Oluşumunu buyuk oranda tarihcilere borclu olan bu mitleştirilmiş imajla ilgili mevcut tartışmada tarihciler ve hatta genelde Turkiye deki akedemiya ortalıkta gorunmemektedir! Mevcut populer ve medyatik tartışma duzleminden bağımsız olarak ve ondan cok daha once kendine ait duzlemlerde coktan başlaması gereken bu modern mitlerin yapı-cozum sureci henuz başlamamış olduğu gibi konuyla ilgili herkesin fikir beyan ettiği bir donemde bile bu konuda sessiz kalınması duşundurucudur. Elbette tozun toprağa karıştığı boyle bir gunde bu tartışmaya dahil olmak zordur ama bu konuda hazırlıksız olunmasının ve akdemi dışında insanların bu konuda bir şeyler oğrenmek istediklerinde başvurabilecekleri alternatif kaynaklar yaratılmamış olmasının sorumluluğu yine bize aittir. Hafifletici unsur Bu sorumluluğu akademisyenlerin ustune atıp onları bu sorumluluğun gereğini yerine getirmemekle suclamak kolaydır. Ancak tabu konularda Turkiye de araştırma ve/ya yayın yapmanın ve hele bazı mitleri sorgulamanın bedelinin ağır olabileceğini ilk anda akla gelen İsmail Beşikci Fikret Başkaya ve Taner Akcam orneklerinden bildiğimiz gibi; birer akademisyen olarak farklı olmanın ya da faklı duşunmenin nelere mal olacağını cevremizdeki sayısız orneklerden de bilmekteyiz. Eğer onurlu akademisyen olmak iceri girmeyi ve bazı cevrelerin linc kampanyasına maruz kalmayı goze almaktır! diye duşunuyorsak biz zaten Turkiye de (en azından normal) bir akademik tartışma ortamının olmadığını kabul ediyoruz demektir. Ayrıca tarih(imiz)le ilgili mevcut algılamaları akademisyenlerin sorgulamalarını engelleyen oto-sansur ve secici algı gibi zihniyetle ilgili sorunlar ve hatta bazılarının bu konuda yasakcı tavır sergilemesine neden olan ideolojik yasakcılık da hesaba katılınca aslında boyle seviyeli akademik tartışmaların Turkiye de yapılıp yapılamayacağı iyice tartışma konusu olur. Buradan yola cıkarak kader utansın! ya da susmak meşrudur! demek istemiyorum - sadece bir durum tespitidir benimki. Bu olumsuz durumu aşmak icin mucadele etmek hepimizin gorevi olabilir ama Turkiye de boyle sayısız hassas konuda farklı yaklaşımların sergilenebileceği seviyeli tartışma ortamı olmaması ve mesleki ilişkiler ve cezai işlemler bağlamında yasal cercevenin de buna uygun olmaması bu konularda bu gune kadar sessiz kalanların sessizliklerinin anlamlı nedenleridir. Elbette bu konuda bugune kadar sessiz kalmayanlar ve bunun bedelini (devlete işverenlerine dostlarına medyaya orgutlerine lincci kamuoyuna vs.) odemeyi goze alarak one cıkanlar olmuştur ve onlar kendilerini onurlu akademisyen olarak adlandırmanın tadını sonuna kadar cıkarabilirler. Ancak asıl sorun farklı olmak ve farklı duşunceleri dile getirmek icin boyle kahramanca tavırların zorunlu olmasıdır ve buna ihtiyac duyuran ortam (soylem/ paradigma/ duzen/ sistem) değişmedikce sorun cozulmuş sayılmayacaktır. Mitlerimizi sorgulama kampanyasına cağrı Avrupa Birliği uyeliği umudunun yarattığı heyecana guvenerek ve bundan sonra bu ortamın oluşabileceği umuduyla Tarih Vakfı na ve universitelere bu konuda cağrıda bulunmak istiyorum: Gelin gecmişi Avrupa ulkelerinde bugune kadar kolektif hafızadaki imajların sorgulanması orneklerini de inceleyerek magazinleştirilmekten uzak akademik ortamlarda ve tum yasaklamalardan bağımsız bir şekilde tartışma kampanyası başlatalım... Ustelik mevcut cevaplar yerine yeni cevaplar bulmak mevcut mitler yerine yeni mitler yaratmak icin değil; oncelikle herhangi bir cevabı veya miti savunmak yerine bunları araştırmanın ve tartışmanın kendisi bizim işimiz olduğu icin... Herkesin gerceği bir başkasının miti olabileceğinden ve başkalarının mitlerini tartışma konusunda insanlar cok hevesli olduğundan kendi mitlerini duşunmeden hemen bu onerimi kabul edenler cıkabilir. Ancak tek koşul cevaplar ve mitler arasında ayrım olmamasıdır! Yani resmi tarihcilerin yakın tarihle ilgili tum mitlerinden Turkiye de yaygın olan dinsel homojenlik mitine; atı ilk evcilleştirenlerin Kurtler olduğu mitinden Alevilerde kadın-erkek eşitliği mitine kadar tum modern mitlerin tartışıldığı bu konuda dile getirilecek her duşuncenin bir zenginlik olarak gorulduğu ve duşuncelerin sadece doğru olup olmadığıyla değil bazı akademik kriterlere uyup uymadıklarıyla da değerlendirildiği tarihe bakışımızı yeniden değerlendirme kampanyası... Bir oneri Nihayet spesifik olarak Sabiha Gokcen tartışmalarına katkı bağlamında İstanbul da bir havaalanına adı verilecek kadar yuceltilen Gokcen imajının gercekten her yonuyle tartışılması icin Gokcen in aslen ne olduğu (!) kadar her fırsatta ovulen savaş pilotluğunu nerede hayata gecirdiğinin ve hangi duşmanla savaştığının da tartışılmasını oneriyorum. Yani Gokcen imajının en onemli parcası olan ilk savaşcı pilot imajı da tum yonleriyle tartışılmalıdır. Cunku insanların aslen ne oldukları tartışması gercekten şaşırtıcı sonuclara gebedir: Bakarsınız aslen kucuk Sabiha nın Zazaca konuşan Dersim in Alevi yetimlerinden olduğu ve bugun bile bircoklarının gururla dile getirdiği amazonlaşma surecini tamamladıktan sonra modern Turk kadını olarak 1935 ten itibaren binmeye başladığı savaş ucağıyla 1937 de kendi şehrinin vahşi insanlarının ustune bombalar yağdırdığı ortaya cıkıverir... Gokcen imajını inşa edenlerde ve buna sahip cıkanlardaki bu yaralı bilinc ve soylemlerindeki bu sembolizm yapı-cozumculere ve şimdilerde pek rağbet goren imajologlara zaten cok iyi malzeme oluşturuyor ama eğer Gokcen in aslen Dersimli olduğu ortaya cıkarılırsa işte o zaman medyamıza dort başı mahmur bir magazin hikayesi ve hatta belki de Hollywood a bir film konusu cıkar... Araştırılmasında fayda var! (BB/NM) * Bulent Bilmez Yard. Doc. Dr. Yeditepe Universitesi




Bu haber kaynağından gelmektedir.

Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı () ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.

Opinions expressed are those of the author(s)-(). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com
+