Tarihi tarihcilere bırakmak - Haber Arşivi 2001-2011
27 Kasım 2024 - Հակական տոմար - Տարի : 4517 / Ամիս : Տրե / Օր : Վահագն / Ժամ : Զօրացեալ

Haber Arşivi 2001-2011 :

01 Mart 2004  

Tarihi tarihcilere bırakmak -

Tarihi tarihcilere bırakmak

Ermeni soykırımı iddiaları her gundeme getirildiginde tarihi tarihcilere bırakalım soylemine basvurulur. Tarihi tarihcilere bırakalım ama kesin arastırmalarla yanıt verenlere verebilenlere... Sabiha Gokcen in Ermeni asıllı oldugu iddiaları once Agos sonra da Hurriyet gazetesinde yer alınca basınımızın kalemşorları yine dillerini sivrilttiler hatta Genelkurmay Başkanlığı bir acıklama yaparak bunun tartışılmasının bile doğru olmadığını belirtti (neden acaba diye soranlar da cıktı: Hurriyet ten Oktay Ekşi Yeni Şafak tan Kurşat Bumin). Bu konu uzerindeki kamplaşmadan once de yine Hurriyet gazetesinde Ozdemir İnce yedi bolumluk bir tefrika kaleme almış Ermenilerin Guneydoğu daki ve Kilikya daki Musluman halka uyguladığı zulmunden soz etmişti. Keza yine bir-iki yıl once aynı yazar bu konudaki fikirlerini yine tefrika etmiş soykırımın sozde olduğunu kanıtlamıştı; kimi yazarlarımıza gore de esas soykırım Ermeniler tarafından Turklere yapılmıştı zaten. Mezalim kavramı uzerinde donen bu konuda yalnız sayılmaz Ozdemir İnce kendisine destek olabilecek cok kitap yayımlandı Turkiye de. Orneğin gozunden kacmış olabilir belki diye hatırlatalım Milli Eğitim Bakanı Huseyin Celik in kitabı da bunlardan biri. Veinstein vakası Bundan tam altı yıl once 1998 de Osmanlı tarihcisi Gilles Veinstein Fransa nın unlu bilim kurumu Colläge de France a secildi. Bunun ardından yaşananlar her şeyi şuphecilikle dolap dumen ve Turk duşmanlığı kuramlarıyla acıklayanları maalesef kısmen haklı cıkarmış ama şukur ki buyuk olcude de yalanlamıştı; her halukârda onemli şeylere işaret etmişti. Ozetleyelim: Bu secim uzerine Ermeni dernekleri ve bazı Fransız aydınlar Veinstein ı inkârcılıkla (negationisme) sucladılar ve bu secimin iptal edilmesi icin hukumete başvurdular; cunku Veinstein ın bu kursuye atanması icin hukumetin ve Cumhurbaşkanı Jacques Chirac ın onayı gerekliydi. Dolayısıyla Veinstein ın atanmasını istemeyenler onun Ermeni soykırımını inkâr ettiğini dolayısıyla boylesine bir kişinin Colläge de France ın şerefine ters duştuğunu soyluyor ve hukumetin bunu engellemesini istiyorlardı. Bir parantez acalım ve inkârcılığın Fransa da Gayssot kanunu ndan beri suc olduğunu soyleyelim. Bir parantez daha: İnkârcılık ozellikle de Yahudi soykırımı konusunda Hayır boyle bir şey hic olmadı demek anlamına geliyor. İnkârcıların argumanlarından bir tanesi de (yuzlercesinden biri) Yahudilerin yok edilmesi hakkında Hitler in elinden cıkma yazılı bir belge olmadığı: Emin Colaşan ın 24 Şubat 2002 de yazdığı gibi: Osmanlı arşivleri acık. Soykırıma ilişkin ne bir emir var ne de bir belge. Ya da Populer Kultur Tarihi dergisinin Temmuz 2003 sayısında Gunduz Aktan ın dediği gibi: Arşivlerimizin tumunu neden acmadığımızı ısrarla sordular. Cevap basitti: Turk devlet arşivleri tumuyle acıktı. Lewis davası Tabii butun bunlara inanılabilinirdi eğer soykırım değildi diyen bir başka buyuk tarihci Halil İnalcık Osmanlı arşivlerinin hic de oyle dendiği gibi acık olmadığı konusunda zehir zemberek bir yazı kaleme almasa... (Radikal 11 Şubat 2001) Hatırlanacaktır Veinstein ın secilmesinden birkac yıl once unlu Osmanlı tarihcisi Princeton Universitesi nden Bernard Lewis Le Monde gazetesinin kendisiyle yaptığı bir soyleşide 1915 yılında yaşanan katliamların soykırım olarak adlandırılamayacağını soylediğinde Ermeni dernekleri Lewis aleyhine tazminat davası acmış ve Lewis bu sozlerinden dolayı mahkûm edilmişti. Yargı ve tarihcilik Mahkeme 1915 te soykırım olup olmadığını dava konusu etmiyordu dava konusu Lewis in bu sozlerinin bir etnik grubun hatırasını yaralayıp yaralamadığıydı. Mahkeme şikâyet uzerine yaraladığına karar vermişti. Ama mahkemenin bu kararı tarihcilik mesleğinin alanına da karıştığından mesele bulanıklaşıyordu. Tam da bu donemde (1995) halen Ecole des Hautes Etudes en Sciences Sociales de ders veren Veinstein L Histoire adlı dergide Lewis davası nedeniyle bu konudaki fikirlerini acıklıyordu. Bu makalede Veinstein bu olayların o acımasız 1. Dunya Savaşı sırasında gectiğini bazı Ermenilerin duşman saflara gectiğini ve Osmanlı nın bir tehcir kararı alıp uyguladığını dolayısıyla 1915 ve sonrasında Anadolu nun Ermeni nufusunun yarısının olduğunu oldurulduğunu soyluyordu. Katliam kararını Osmanlı hukumetinin mi yoksa İttihat ve Terakki icindeki bazı hiziplerin mi (Teşkilat-ı Mahsusa) aldığının belirsiz olduğunu ve eğer soykırım bir hukumetin sistematik olarak bir halkın butununu yok etmek icin giriştiği katliam olarak tanımlanıyorsa eldeki belgelerin bunu doğrulamaya yetmediğini soyluyordu. Yani Anadolu nun Ermeni nufusunun yarısının 1915 yılındaki tehcir sırasında sistematik kıyımlarla yok olduğunu ama soykırım baştan planlı-programlı bir yok etme edimi olarak tanımlanıyor ise buna dair belgelerin bulunmadığını bulunamadığını soyluyordu. Hukuk terimi olarak soykırım Dolayısıyla Colläge de France a secilmesinin ardından Ermeni derneklerinin yazarlarının ve Fransız aydınlarının saldırılarına maruz kaldı. Tam da bu sırada tuhaf bir şey oldu: Baştan beri 1915 olaylarının soykırım olduğundan hic şuphe etmeyen ve aynı Ermeni yazarlar ve derneklere destek vermiş bazı tarihci ve aydınlar bu kez Gilles Veinstein a destek verdiler. Bunların icinde herhalde en onemlisi (o zamanlar Asala terorune de karşı cıkmış olan) kendi ailesi de Nazi toplama kamplarında oldurulen Pierre Vidal-Naquet idi. 27 Ocak 1999 tarihli Le Monde gazetesi 9. sayfasını bu olaya ayırmış ve bu sayfada ibre Veinstein ı inkârcılıkla suclayanlardan yana yatmıştı. Oysa aynı sayfada Veinstein ın 17 Temmuz 1998 de Colläge de France ın yoneticisi Bizans uzmanı Gilbert Dagron a yazdığı bir mektuptan bolumler de vardı ve Veinstein şoyle diyordu: Eğer soykırım ın tek olcutu bir halkın cektiği acıların buyukluğu ise soykırımın doğruluğu konusunda zerre kadar şupheye yer yoktur. Yani aslında Veinstein inkâr falan etmiyordu yalnızca bir hukuk terimi olarak soykırım ın tanımı konusunda şupheleri vardı; tarihci olarak da belgelerin yetersiz olduğunu soyluyordu. Vidal-Naquet de tam bu nokta- da Veinstein ı inkârcılıkla suclayanların (yani olanların soykırım olduğu konusunda kendisinin de desteklediği Ermeni yazarların) ona iftira attığını soylediklerinin tamamen alcakca olduğunu ve saygı duyduğu bazı meslektaşlarının (Le Goff u kastediyordu herhalde) bu suclamalara nasıl katıldığını anlamadığını yazıyordu. Ve Jospin le Chirac a seslenerek atamanın yapılmamasının buyuk bir sacmalık olacağını soyluyordu (Le Monde 3 Şubat 99). Marc Auge Emmanuel Terray gibi sosyal bilimciler de Veinstein ın yanında yer alıyorlar; Jean-Pierre Vernant ve Colläge de France tan yirmi kişi bilimsel acıdan Veinstein a guvenlerinin tam olduğunu acıklıyordu. Milliyetcilik dostluk duşmanlık Butun bunlar bir takım şeylere işaret ediyordu: Kimi Ermeni yazar ve dernekleri Osmanlı ve Turk tarihini ilgilendiren bu kursunun kuruluşuna insiyaken karşı cıkmışlar kullenmez bir milliyetcilik yuzunden Veinstein a saldırmışlardı (ya da bir başka varsayım: Aday olup da secilemeyen bir başka araştırmacı bir anti-propagandaya girişmişti); ama bunun yanında soykırım ın tanınmasını isteyen herkesin zorunlu olarak Turk duşmanı olmadığı aklı başında aydınlar da olabileceği her turden haksızlığa Veinstein a yapılmış olan da dahil karşı cıktıkları ortaya cıkmıştı. Devamını biliyoruz Veinstein kursuye atandı ve Fransa da soykırımı tanıyan bir yasa yururluğe girdi. Soykırım demeyenlerin 1945 i hatırlatıyor diye diyemeyenlerin 1951 de yururluğe giren sozleşmeye uymuyor diyenlerin bile dediği bir şey var: 1915 yılında Anadolu Ermeni nufusunun yarısı (belki de daha fazlası) yok oldu. Bunu soyleyenler arasında orneğin Yahya Kemal de var; Yahya Kemal e gore olen Ermeni sayısı 800.000 (sekiz yuz bin). Ozdemir İnce nin tefrikasına kaynaklık eden Justin McCarthy nin kitabında ise (McCarthy de kıyım demeyenlerden) bu rakam 600.000 (altı yuz bin) olarak veriliyor (Armenians in the Ottoman Empire and Modern Turkey 1912-1926 İstanbul Boğazici Universitesi Yayınları 1984). Bunun karşısında duran ise yalnızca resmi Turk tezi. Basınımıza ve resmi politikalarımıza gore her şey ya sozde ya da karşılıklı: Biz de kestik onlar da kesti. Bir gazetemize gore Ermeniler olenlerin sayısını 1 5 milyon olarak veriyormuş oysa olsa olsa uc yuz bin imiş. Sanki kıyımın soy olup olmadığına sayılarla karar verilebilirmiş gibi... Sorular... Artık akl-ı selime gecmenin bazı soruları sorabilmenin ve tarihcilerimizden bunlara cevap istemenin vakti geldi: Tehcir kanunu nedir iceriğinde neler vardır? Bu kanunu cıkaranlar kimler? Kimilerinin dediği gibi bu mesele Turkiye Cumhuriyeti nin meselesi değilse tehcir kanunu cıkaran kurum Osmanlı Meclis-i Mebusanı Misak-ı Milli yi de kabul eden kurum değil mi? Tehcir sırasında ne olmuştur tehcir hangi koşullarda gercekleştirilmiştir? Tehcir kanununda yazılan iller dışındaki illerden de tehcir olmuş mudur mesela Eskişehir den? Eskişehir den eğer tehcir olduysa Eskişehir hangi savaş tehlikesi altındadır 1915 te ve Ruslar oradaki Ermenileri kışkırtmak icin ne gibi faaliyetler gercekleştirmişlerdir? 1919 da İttihat ve Terakki nin bazı yoneticileri icin tehcir sırasında işlenen suclara ilişkin davalar acılmış mıdır? Acılmışsa nasıl sonuclanmıştır? Sonuclanmamışsa niye? Soruşturma acılmış ama dava acılmamış İttihattcılar nereye gitmişlerdir? 1915 ten once Anadolu daki Ermeni nufus nedir (Osmanlı Devleti vatandaşı olan Ermeniler)? Bu nufusun dağılımı nedir kacı cocuk kacı kadındır hangi illerde yaşamaktadırlar hangi mezheptendirler? Tehcire tabi tutulan nufusun malvarlığı nedir? Bu nufusun sahibi olduğu taşınmazlara ne olmuştur? Tehcir kararında tehcir edilen kişilerin maddi zararlarının tazmin edileceği yazıyor mudur? Tehcir yani goce zorlamaya Bosna ve Kosova dan sonra ne ad veriyoruz? Bir devlet sınırları icinde yaşayan bir etnik grubu istediği yere nakledebilir mi? Bu doneme ilişkin Osmanlı arşivleri her milletten araştırmacının kullanımına acık mıdır (acıksa niye mesela Halil İnalcık Tarihimizden korkmuyorsak; arşivleri acalım der? Sabah 5 Şubat 2001)? Bu donemde Anadolu da bulunan Alman ve Amerikalı diplomatların tanıklıkları sahte midir? 9 Aralık 1948 de kabul edilen ve 12 Ocak 1951 de yururluğe giren Soykırım Sucunun Onlenmesi ve Cezalandırılmasına Dair Sozleşme nin 2. maddesi ne der? Soykırım bir milli etnik ırki veya dini grubu grup olarak kısmen veya tumuyle yok etmek kastıyla kimi fiilerin işlenmesidir der mi? Kısmen veya tumuyle... Bu fiiller arasında grubun mensuplarını katletmek onlara ciddi bedensel veya psikolojik zarar vermek grubun bedeni varlığının kısmen veya tamamen yok olmasına yol acacak hayat şartlarına kasten tabi tutmak grup icindeki doğumları onlemek kastıyla onlemler yaratmak grubun cocuklarını bir başka gruba zorla nakletmek? Ki bu sonuncu fiil iddialar doğruysa Sabiha Gokcen in şıkkında da gecerli olabilir mi? Magistra vitae Herkesin bu soruları coğaltarak sorması (cevaplayabilecek olanların da -beni değil soruları cevaplaması) lazım: Tarihcilerin yazarların gazetecilerin siyasetcilerin hepimizin... Evet tarihi tarihcilere bırakalım ama muallak ifadelerle konuşmayanlara kesin araştırmalarla yanıt verenlere verebilenlere; evet tarihi tarihcilere bırakalım ama onyargısızca araştırma yapacak olanlarına. Bir de bir başka soylem var Turkiye de: Ermenilere yonelik olarak Gecmişte takılıp kalmayın deniyor Artık unutun geleceğe birlikte bakalım barışalım. Bu soylemin sahiplerinden biri de hatırlıyorum Ertuğrul Ozkok. Geleceğe kirecleşmiş bir gecmiş saplantısıyla girilmediği doğru ama gecmişte ne olduğunu bilmek tarihin o klasik magistra vitae ders almak dusturundan yararlanmak da onemli değil mi? Evet unutmaya calışalım hep beraber ama neler olmuş olduğunun bilincine varmış olarak... Turkiye vatandaşları bunu becerebilirse belki Ermeni cetelerinin sivil Musluman halka zulum yaptığını kabul eden Ermeni tarihciler de cıkar. Ancak gecmişteki kıyımların kefaretini odemiş bir insanlık bugunune sahip cıkabilir diyordu Walter Benjamin Yahudi ydi ve II. Dunya Savaşı sırasında sadece Yahudi bir anneden doğmuş olmak sucundan dolayı-intihar etti. Peki ya biz Turkiye Cumhuriyeti vatandaşları biz neyiz bizim hakikatimiz ne? Levent Yılmaz: Ecole des Hautes Etudes en Sciences Sociales de (EHESS) tarihci Paris




Bu haber kaynağından gelmektedir.

Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı () ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.

Opinions expressed are those of the author(s)-(). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com
+