Sanatta yabancı yoktur -
Gecenlerde bircok yonden onem tasıyan bir kitap yayımlandı: Baslangıcından Gunumuze Ermeni Resim Sanatı. Mayda Saris in Agos Yayınları ndan cıkan emek urunu calışması her şeyden once ulkemizde bir ilk olması acısından onemli. Gercekten de yanılmıyorsam Turkiye de ilk kez yayımlanıyor boylesi bir kitap. Gerci Saris Ermeni resim sanatını kaya oymaları ve eskicaglardan başlayıp gunumuze kadar gelen cok geniş bir tarih ve cografya kesitinde inceliyor; ama kitabın ozellikle Osmanlı Başkentinde Ermeni Ressamlar bolumu Turkiye insanını cok yakından ilgilendiriyor.
Anadolu ve İstanbul Ermeni sanatcılar tarihin koşulları sonucu yeryuzunun cok değişik yorelerinde etkinlik gostermiş olsalar da Anadolu ve İstanbul kentinin Ermeni sanatında ozel bir yeri olsa gerek. Belleğimizi hic zorlamadan ilk ağızda Osmanlı ulkesindeki ilk yağlıboya resimlerin Kapadokyalı Parseh Manas ve Rafael Manas ın fırcalarından cıktığını; tarihci ve coğrafyacı
İnciciyan ın 18. yuzyıl sonunda kaleme aldığı Boğazici nin aralarında Salâh Birsel in de bulunduğu bircok yazarımıza cağdaş esinler taşıdığını; beş kuşak boyunca Osmanlı Devleti nde mimarlık yapmış olan Balyan ailesinin İstanbul a Dolmabahce Sarayı bugun Mimar Sinan Universitesi olan Cemile ve Munire Sultan Sarayları Dolmabahce Camii diye de bilinen Bezmiâlem Valide Sultan Camii Beylerbeyi Sarayı Cırağan Sarayı ve bizde ilk toplu konut uygulaması sayılabilecek Akaretler gibi cok onemli yapılar kazandırdığını; Zaven Biberyan ın toplumcu edebiyatımıza azımsanamayacak katkılarda bulunduğunu; Agop Dilâcar ın ozellikle Turk Dil Kurumu nda yıllarca saygın calışmalar gercekleştirdiğini; İstanbul un Anadolu nun değişik yorelerinin en guzel gorunumlerini yazarlarımız ve sanatcılarımızın en guzel portrelerini Ara Guler in fotoğrafladığını soyleyebiliriz.
İlk portreler
Mayda Saris yalnızca Osmanlı resim sanatında ilk portre calışmalarını gercekleştiren Manas ailesi ressamlarını; Osmanlı tarihi ve yaşamından kesitler betimleyen Hovhannes Beyzad ı; Sultan Abdulaziz in Kucuk Ayvazovski adını verdiği Bedros Srabyan ı; yapıtları bugun Deniz Muzesi nde bulunan Mıgırdic Melkonyan ı; yazarın bir İstanbul romantiği diye nitelediği Mıgırdic Civanyan ı; Osmanlı da heykel sanatının temelini atan ve Sanayi-i Nefise Mektebi nin acılmasına yadsınamayacak katkılarda bulunan Yervant Oskan Efendi yi; tam anlamıyla bir Boğazici ressamı diyebileceğimiz David Cıracıyan ı; Sarayburnu Kızkulesi ve Rumelihisarı manzaraları memleketi İzmit dolaylarından kır gorunumleri resmetmiş olan Sarkis Azaryan ı değil kıyıda koşede kalmış belki unutulmuş ve onemsenmemiş daha bircok Ermeni ressamı da ilk kez bir kitapta bir araya getirip sunuyor bize. Kuşkusuz İstanbul kentini alacakaranlıkta ayaydınlıkta Kızkulesi yle Sarayburnu yla yalıları ve kahveleriyle tuvale ustalıkla yansıtmış olan Ayvazovski yi unutmadan.
Apayrı bir anlam
Kitap icin bir sunu kaleme almış olan Ferit Edgu Bu kitabın Turkce yazılmış ve Turkiye de yayımlanmış olmasının kanımca apayrı bir anlamı var diyor. Osmanlı toplumunda Hıristiyan olmaları nedeniyle İslâm ın resim yasağından sıyıran Ermeniler icinde yaşadıkları kapalı topluma karşın muzikte de resimde de bir sanat etkinliği yaratmayı ve bu ulkenin sanatına kulturune katkıda bulunmayı başarmışlardır. (...) Azınlık sozcuğunden hoşlanmam. Coğunluk sozcuğunden ise hic hoşlanmam. Ermeni soyundan insanlar bu topraklarda yuzyıllar boyunca tum soy din ve mezhepten insanlarla birlikte yaşadılar. Urettiler yarattılar paylaştılar. (...) Yaratıcı yeteneklerini bu topraklarda da amansız yellerin savurduğu diaspora da da yitirmeyen bu halkın resim sanatındaki yaratıcılıklarını bu kitabın sayfalarını cevirirken goreceksiniz. (...) Bu kitap (...) secmeci bir yontem izlemeden hattâ bir değer olcutu de koymadan yeryuzunun dort bir yanından Ermeni sanatcıları bir araya getiriyor. Soylarının adına bakarsanız Anadolu nun tarih boyunca ne verimli topraklar olduğunu gorecek umarım siz de benim gibi gereken dersleri cıkaracaksınız...
İnsanlığın kızamığı
Edgu Sunu sunun başına cağdaş soyut heykelin oncusu Rumen asıllı sanatcı Constantin Brancusi nin bir sozunu almış: Sanatta yabancı yoktur. Gercekten de İstanbullu Anadolulu onca Ermeni ressamın sanatsal değerlerinin yanı sıra birer belge değeri de taşıyan yapıtlarına baktığımızda yaşanan onca yurek paralayıcı gozu donukluklere karşın sanatın yalansızlığının her turlu barikatı yıkıp gectiğini goruyor H. G. Wells in Gercek milliyetimiz insanlıktır sozunu de anımsamadan edemiyoruz. Evet sanatta yabancı yok ama belki daha onemlisi aynı topraklar ustunde yaşayan aynı havayı icine cekip aynı sulardan icen insanlar arasında da bir yabancılık yok.
21. yuzyılın ilk yıllarını geride bırakırken yeryuzunun ceşitli yorelerinde din ve milliyetcilik fırtınalarıyla savrulan insanlara baktığımda belki de bilim kadar duşgucune de inanabildiği icin buyuk bir bilim insanı olabilen Albert Einstein ın bir sozu duşuyor aklıma:
Milliyetcilik bir cocukluk hastalığıdır. İnsanlığın kızamığıdır... Saris in calışması cağımızda kızamığın en iyi ilâcının sanat olduğunu oğretiyor bize.
Murekkebi Kurumadan Savrulan renkler
Mayda Saris Başlangıcından Gunumuze Ermeni Resim Sanatı adlı kitabının onsozunde bu zorlu calışmasının ic seruveni ni anlatmış. İsterseniz kendisinden dinleyelim:
Gonul borcu
... Coğunluğu Anadolu kokenli olan bu ressamların yurt dışında tanındıkları halde kendi yurtlarında bilinmemeleri uzuntu vericiydi. Bu celişkiyi gidermek ve tarihsel boşluğu doldurmak hic kuşkusuz Turkiyeli Ermeniler in gonul borcu ve odeviydi. Sanat tarihiyle ozellikle de resim sanatıyla yakından ilgilenen bir araştırmacı olarak Ermeni kultur ve sanatının soluğunu canlandırma isteğiyle Fransızca İngilizce Rusca ve Ermenice cok sayıdaki kitap yığınının icine gomuldum. Tozlu kitap dergi ve belgelerden yayılan eskimiş kâğıt kokuları eşliğinde zaman tunelinde ilerlerken tanık olduğum zengin sanat mirası Ermeni toplumunun sanatla olan guclu bağının onemli bir gostergesiydi. (...)
Aynı ahenkle
Ermeni ressamlar dunyanın neresinde olurlarsa olsunlar uslûpları farklı olsa da Anadolu yu aynı ahenkle betimlemiş; onun guneşi ırmağı golu ovası yaylası ve dağını tuvalden taşırırcasına izleyiciye yansıtmışlardı. (...)
Bakir bir alana el atmak doğrusu heyecan vericiydi. Bu bir ilkti dolayısıyla eksikler olabilirdi. Ben de ağırlıklı olarak yaşamını resim sanatına adamış ve ressamlığı kendisine meslek edinmiş -1950 den once doğan sanatcıları olabildiğince geniş bir kaynak taramasına başvurarak tanıtma yoluna gittim.
Sanata olan tutkum ve sorumluluk bilincim kaygılarımın onune gecmişti. Yoğunlaşan calışmalar... Uzun suren araştırmalar... Ceviriler... Gucume guc katan guzel yurekler... ve... savrulan renkler...
Bu haber kaynağından gelmektedir.
Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı () ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.
Opinions expressed are those of the author(s)-(). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com