Ben olmasaydim Turk edebiyati YUZ suz kalacakti -
Kitaplarini doyumsuz bir lezzetle okudugunuz bir sirdas vefali bir dost gibi gordugunuz; fakat cogu artik hayatta olmadigi icin tanisma imkani bulamadiginiz yazarlarla goz goze gelmeyi istemez miydiniz?
Onlar en gundelik halleriyle ya da uzerlerinden atamadiklari yazarlik pozlariyla karsinizda durmuslar oylece size bakiyorlar siz de onlara. Aranizdan hikayeler romanlar siirler akiyor... Orhan Veli nin yuzu sigarasini tutusturdugu kibritin aleviyle aydinlanmis; basinda hasir sapkasi ayaginda keten pantolonuyla deniz kiyisinda olmali Sait Faik; saclarini ozenle yana tarayan Behcet Necatigil’in yuzunde hep o ailesine duskun musfik baba hali... Necip Fazil Halide Edip Bedri Rahmi Eyuboglu Eflatun Cem Guney Furuzan Oguz Atay Tarik Bugra Nazim Hikmet Peyami Safa Attila Ilhan... Hepsi de ‘bir dostun’ objektifinde hayat bulan yazarlar 29 Kasim’da Yapi Kredi Kultur Merkezi’nde acilan ‘100 Yuz’ sergisinde hem birbirleriyle hem de okurlariyla bulusacaklar. Onlari aile albumlerinde sakli kalmaktan kurtaran ‘bir dost’ ise hem Turkiye’nin hem de dunyanin fotograftaki en yetkin isimlerinden Ara Guler. 1948 yilindan bu yana gazetecilik yapan ve o yillarda dostluk kurdugu yazarlari cogunlukla bir sohbet esnasinda ya da bir gezintide ‘Soyle bir bak da fotografini cekeyim.’ diyerek gundelik isin bir parcasiymis gibi fotograflayan Guler “Iyi ki de cekmisim o fotograflari ben olmasaydim Turk edebiyati yuzsuz kalacakti. diyor. Fotograflarin buyuk kismi sicak dost ortamlarinda cekilmis olsa da meslege ilk basladigi yillarda kendi deyimiyle ‘tifil’ bir foto muhabiriyken Halide Edip’in karsisinda heyecanlandigini itiraf ediyor Guler. Kimi sanatcilari da gorevi oldugu icin fotograflamis; bunlardan biri Yeni Istanbul Gazetesi’ne konusan Neyzen Tevfik. “Simdi bende bir tane bile fotografi yok.” diyor. Siyasi olaylardan dolayi kundaklanan Yeni Istanbul Gazetesi’nde aralarinda Neyzen Tevfik’in fotograflarinin da bulundugu yuzlerce negatifi kul olan Guler “Kim bilir kimler vardi orada.” diye hayiflaniyor hâlâ.
‘Portreci degil gazeteciyim’
Ara Guler “Ben portreci degilim gazeteciyim; roportaj yapan yasam fotograflari ceken adamim. Portre de cekiyorum; cunku cok muhim. Bunlar bizim dunyamizi kuran adamlar Ahmet Hamdi Tanpinar’i Halide Edip’i okumayan bir insan nasil olgunlasir?” diyor; ama Guler ile gorustugu sanatcilar arasindaki bilgi akisi tek tarafli olmamis hic. Sabahattin Eyuboglu Ara Guler’in fotograflarini gordukten sonra gorselligin anlatimdan daha etkili oldugunu savunmaya baslamis. Turkiye’de ‘mavi yolculugu’ da ilk defa kendisinin yaptigini soyleyen Guler gunumuzde cok ragbet goren bu akimin nasil ortaya ciktigini soyle anlatiyor: “Nationality Geography dergisi icin Turkiye’nin butun sahillerini gezip fotograflar cekiyordum. Yasam arkeoloji manzara gunes batislari... Dondugumde Sabahattin Eyuboglu’nun evinde slayt gosterisi yapiyordum. O yillarda evlerde toplanilir sanat edebiyat konusulurdu. Simdi diskoya gidiyorlar aramizdaki fark budur. (Ara Guler burada sinirleniyor ve sesi yukseliyor) Diskoya giden hic benimle esit olur mu? Yanima bile sokmam. Neyse fotograflardan etkilenen yazar ve sanatcilar birkac sene sonra Bodrum’da gemi tutup kiyilari dolasmaya basladilar. Halikarnas Balikcisi buna ‘mavi yolculuk’ dedi o gun bu gundur oyle diyorlar iste. ”
‘Chaplin Einstein ve Sartre’i cekemedim’
Ara Guler’in cok istedigi halde fotografini cekemedigi uc isim var; Einstein Jean Paul Sartre ve Chaplin “Einstein’in zamaninda cok genc ve meslekte yeniydim. Hayat mecmuasinda calisiyordum o yillarda. Einstein nerede ben nerede kimse gondermez ki gidip cekeyim. Sartre’a gelince Paris’te Delambre Sokagi’nda 9 numarali binanin ucuncu katinda oturuyordu. Ayni binanin ikinci ve ucuncu katinda unlu bir fotograf laboratuvari vardi. Oraya her gidisimde Sartre ile karsilasmayi umuyordum. Gerci Montparnasse kahvelerinde otururken birkac fotografini cektim; ama bu benim istedigim tarzda bir fotograf cekimi degildi.” diyen Ara Guler Chaplin’e ulasmak icin verdigi mucadeleyi ise soyle anlatiyor: “Onun resmini cekmek icin cok ugrastim herkesi araya koydum hatta mektup bile yazdim; ama bir sonuc cikmadi. Isvicre’de evinin bulundugu Vevey’e gittim; kar kis kiyamet demeden sabahtan aksama kadar kiraladigim taksinin icinde gunlerce evinin onunde bekledim. Son gun karisi Oona yarim saatligine beni eve kabul etti cay ikram etti. Ama Chaplin yoktu biliyordum ust kattaydi. Insanligin zihnine dunyanin en cevval adami olarak yerlesmis bir imaji bozmamak icin o gunku gorunusuyle ortaya cikmak istemedigi belliydi. Cunku benim gibi kuskusuz o da biliyordu ki elimdeki fotograf makinesi acimasiz bir makineydi.”
Ara Guler en iyi fotografini cekemeden bu dunyadan gidecegini dusunuyor; cunku insanin daima en iyiye dogru yurudugunu; ama oraya ulasamadan hayatini tamamladigina inaniyor. “Insan dogdugu andan itibaren olmeye baslar. Elli altmis yetmis sene boyunca neyi bekleriz olmeyi tabii ki arada da oyalaniriz iste.” diyen Ara Guler her gune ‘yeni ve guzel bir gun’ gozuyle bakmayi da ihmal etmiyor. Su aralar onu hem sevindiren hem de meraklandiran sey ise ‘100 Yuz’ sergisinin kitaplastirilacak olmasi.
Ulku Ozel Akagunduz
Bu haber kaynağından gelmektedir.
Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı () ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.
Opinions expressed are those of the author(s)-(). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com