Sarkis ile sanat ve mekân uzerine - Haber Arşivi 2001-2011
23 Kasım 2024 - Հակական տոմար - Տարի : 4517 / Ամիս : Տրե / Օր : Ծմակ / Ժամ : Շանթակող

Haber Arşivi 2001-2011 :

27 Ağustos 2002  

Sarkis ile sanat ve mekân uzerine -

Sarkis ile sanat ve mekân uzerine

Kendine ozgu estetik anlayisiyla yerlesik sanat akimlarinin disinda kalan sanatciya Fransa da sanat ve edebiyat dunyasinin onde gelen kisilerine sunulan “Sanat ve Edebiyat nisani verildi. Daha once bu nisanin verildigi sanatcilar arasinda Picasso Yasar Kemal ve Luis Bunuel gibi ustalar bulunuyor. Yasamini Fransa’da surduren Ermeni asilli cagdas Turk sanatcilarindan Sarkis dogup buyudugu Istanbul’da ozlem gideriyor... Yasadigi evin hatiralariyla kolkola gecmisiyle yuzlesirken bir yandan da “yeni” fikirler filizleniyor belleginde... Cunku “mekân heykeltrasiyim” diye tanimladigi sanat kimligi “gercek” mekânlarda hayat buluyor. Pek ortalikta gorunmeyi seven bir sanatci degilsiniz ama eserleriniz dunyanin onemli muze ve galerilerinde sergileniyor. Kisacasi eserleriniz sizin adiniza konusuyor. Bu kadar taninan bir sanatci olanizi neye bagliyorsunuz? Ben bu isi yapabilir miyim yapamaz miyim diye bir soru sormuyorsunuz. Mesela siz asik oldugunuz zaman ben bu kizi sevebilir miyim sevemez miyim diye bir soru sormuyorsunuz. Yani dogal bir sekilde oluyor. Bu dogalligin icinde oldugunuz zaman yuzmeye basliyorsunuz ve surekli calisiyorsunuz. Akademiyi 60’ta bitirdim. Yani 60’tan beri yahut daha oncesinden beri surekli calistim isimde belki uyurken de calisirim. Bu bir calisma meselesidir kendimi sorgulama meselesidir ve kendi kendime olma meselesidir. Ondan sonra kendi isinizle dunyaya bakip kendi isinizle konusma meselesidir. Ermeni asilli olmaniz ve Fransa’da yasiyor olmaniz sanatiniza nasil yansidi? Sorun kalkip Paris’e gitmek degil. Ben 200 kentte sergi actim. Yani Cin’de Kore’de Japonya’da ve oraya kendinizi tasiyorsunuz. Dolayisiyla yetisme yerinizle birlikte tasiyorsunuz. Bir yerde kafaniz olusmus nelerle beslenmis? Gidiyorsunuz ve o yoreyle konusuyorsunuz. Mesela yaptigim islerin hepsi soyut bir mekânda yaptigim isler degil somut bir mekânda konusan isler ve somut mekân derken onun mimarisi var o mimarinin bir bellegi var o yerin de o yere bagliligi var ve yere baglilikta bir kultur olayi var. Yani sizin kalkip kulturle konusacak bir yere gelmeniz gerekiyor. Bir tur konusma bu... Yaptiginiz is aslinda enstelasyon yani yerlestirme sanati. Mekan ve bellek kavramlari calismalarinizin ana kaynagini olusturuyor. Siz kendi sanatsal kimliginizi nasil tanimlarsiniz? Ben ressam degilim. Mekân heykeltrasiyim desem daha dogru olur. Dolayisiyla bir tuval aldiginiz zaman soyut bir mekândir herkes o tuvali alabilir. Bir alan degildir. Benim islerim daha cok varolan mekânlarla doguyor. Mesela bir muze benden sergi istedigi zaman ilk basta gidiyorum muzenin mekânina bakiyorum. Benim yaptigim is “Yerlesterme Sanati” diyecegim. Yerlestirme kelimesinin yanina sanati koyuyorum. Yani bir resim sanati heykel sanati muzik sanati gibi bu da bir yerlestirme sanati. Bunu ben 60’larin sonundan itibaren yapiyorum ki bu yerlestirme sanati 60’larda dogdu. Mekânlarda is yapmadigim zaman hani diyorum ya surekli calisirim. Bir de insanin kendini besledigi bir kaynak vardir. Mesela muzisyenler gam yaparlar piyano calarlar vs. Ipin ucunu birakmama meselesi vardir. Ben bir takim objeler uretirim. Suluboya yaparim. Yaptigim islerde cok renkli isiklar da kullanirim. Renkli camlardan suzulen isik ornegin; yani isigin renkli filtrelerle renklesmesi. Suluboya tekniginde de vardir. Yani suyu aliyorsunuz seffaf suyu biraz boyayla karistiriyorsunuz. Mesela ben su icinde suluboyalar yapiyorum ayni zamanda ve onlarin filmlerini cekiyorum. Cok moda bir laf vardir multimedya deniyor. Yani degisik seylerin birbiriyle konusmasi. Ben daha cok yaptigim islerin aralarina konusmasini da ilave ediyorum bunun arasini yapiyorum orkestra sefligini de yapiyorum. Calismalarinizda hep ‘ilk’e donme egilimi var... Tabii bunlar benim gecmisimdeki bir takim olaylara bagli. Yani bunda ilk yerlestirmeyi yaptigim zaman cogu kisi bu adam Bati’ya gitmistir burayla iliskisini kesmistir diye dusunebilir. Halbuki ben hicbir zaman iliskimi kesmedim. Kestiginiz zaman nefessiz kalirsiniz nefessiz kaldiginiz zaman da donarsiniz. Yahut da kafanizi ruhunuzu baska bir yere sattiginiz zaman siz olamazsiniz. Ben de butun bu calisma nosyonunun olusturdugu objeleri buldum. Mesela babam kasapti. Zaten 100 metre otede dukkâni vardi. Amcamin bir kunduraci dukkâni vardi ayakkabi yapardi. Caylak Sokak’taydi o da. Yedi sekiz yaslarindaydim. Dukkânina her yaz calismaya giderdim. Calismayi ogrenme degil mi? Ailede yazin tatile gitme aliskanligi yoktu. Peder kasapliktan gittikce parasal bakimdan iyi duruma geldigi halde surekli bir “calisma” dusuncesi vardi. O calisma temposu ben de hâlâ var. Bir de gelismemis ulkelerde “atma” diye bir olay yoktur. Benim o dukkânda yaptigim is yere dusen kivrilmis civileri duzeltmekti. Yani siz kalkip ziyani onluyorsunuz ve kullanilmayan seyi devreye sokuyorsunuz. Benim calismalarimda bu halen vardir. Hicbir sey atmam. Kullandigim malzemeler tekrar devreye girer. Yaptigim yerlestirmeler muzelere satilmis olsalar bile onlar baska bir muzeye gittigi zaman icrasini tekrar ben yaparim bu olene kadar boyle... Buyudugunuz evdeki objeleri ulkemizde ve yurtdisinda “Caylak Sokak” adi altinda bir projede kullandiniz ardindan da orijinal mekânina geri tasidiniz. Ileride burasi icin bir planiniz var mi? 1986’dan bu yana burada yaptigim ilk yerlestirme diyebilirim. O yil baska bir galeride sergilenmisti. Ve bu esyalari orijinal mekânina yani annemin olmeden once yasadigi bu eve tasiyarak Caylak Sokak yerlestirmesini Caylak Sokak’a getirmeyi yegledim. Simdiye kadar Turkiye’de bir cagdas muze kurulamadi. Birtakim kisiler kurmak istedi ama daha tam oturmus degil. Sonra umumiyetle sanatcilar oldukten sonra kalkip isleri alinir. Tevfik Fikret’in Asiyan’daki muzesi gibi. Yasadigin buyudugun yerde olusmus bir isi disarida gostermissin bir galeride muzede gostermissin bunu sen dogal oldugu mekâna davet ediyorsun. Yani annem sagken burasi 5 sene bos kaldi. Caylak Sokak’i Caylak Sokak’a tasidigim zaman bir totoloji oluyor burada ikisinin birlesmesinin konusmasi nasil oluyor? Simdiki durumda bir sessizlikte. Bu sessizligi seviyorum. Fakat birtakim kisilerden sunu dusunmelerini istedim: Burada dort koltuk var sandalyeleri kaldirdim. Masinin ustunde yaptigim islerin fotograflari var. Odada icki icilebilir yahutta dort kisi burada oturup konusabilir tartisabilir. Benim hakkimda arastirma yapmak isteyenler icin kucuk bir kutuphane hazirlamak istiyorum. Gelip calisabilirler genclere acik bir yer burasi gelip sanat ya da baska konular uzerinde tartisabilirler. Fizik olarak var olan gercek ve otantik bir mekân burasi... Turkiye’deki kulturel zenginlikten sanatiniz ne olcude etkileniyor? Ozgurluk dusuncesi olmadan sanat olmaz. Sansur diyoruz muzelerimiz yok diyoruz galerilerimiz yeterli degil diyoruz ama inanilmaz bir zenginlik var burada. Mesela ben Bursa Ulu Camii’yi gormeye gittim. Her sene Selimiye’ye giderim. Benim icin dunyanin en buyuk basyapiti mimarisi Sinan’in Selimiyesi’dir. Her sene giderim... Beslendigim muddetce burasi benim icin cok onem tasiyor. Ulu Camii’yi ziyaret ederken inanilmaz demokratik bir yer olarak algiladim. Havuz sular konusanlar bir kadinla bir adam oturmus sohbet ediyor yaninda biri duasini yapiyor disaridan gecenleri goruyorsunuz bir oglan oturmus kitap okuyor. Havadan sudan konusuyorsunuz. Hatta Ayasofya icin bir proje yapmak istiyorum yillardir onu nasil tatbikata gecirebilirim diye dusunmeye basladim.




Bu haber kaynağından gelmektedir.

Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı () ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.

Opinions expressed are those of the author(s)-(). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com
+