​Beyaz Saray’da Trump, Paşinyan, Aliyev zirvesi: Ne oldu, ne olmadı? - Gündem
10 Ağustos 2025 - Հակական տոմար - Տարի : 4518 / Ամիս : Յաւելուած / Օր : Մուրց / Ժամ : Աղջամուղջ

Gündem :

10 Ağustos 2025  

​Beyaz Saray’da Trump, Paşinyan, Aliyev zirvesi: Ne oldu, ne olmadı? -

​Beyaz Saray’da Trump, Paşinyan, Aliyev zirvesi: Ne oldu, ne olmadı? ​Beyaz Saray’da Trump, Paşinyan, Aliyev zirvesi: Ne oldu, ne olmadı?

Ankara ve Yerevan üç yıldır bu süreci yürütüyor ve ilk aşama olarak iki ülke arasındaki sınırın önce üçüncü ülke vatandaşlarına ve diplomatik pasaport sahiplerine açılması için mutabakata varılmıştı. Ermenistan kendi üzerine düşeni yaptı ancak Ankara hiç hareket etmedi. Şimdi bu gelişmeyle Ankara’dan da sınırın açılması için bir hamle beklenebilir. Ancak Ankara kanımca yine de Ermenistan –Azerbaycan arasındaki anlaşmanın imzalanmasını bekleyecektir. Aliyev yeri şartlar ileri sürmedikçe ya da daha önce ileri sürdüğü şartlarda ısrarlı olmadıkça, Trump’ın arabuluculuğuyla ve ABD’nin bölgeye yerleşmesi pahasına bile olsa sonuçta bir yol açıldı. Bu yolda nasıl ilerleneceği artık büyük oranda Ankara ve Bakü’ye, son olarak da Yerevan’a bağlı. Niye 'son olarak' diyorum...

8 Ağustos Cuma günü Washington saatiyle 16.30, Türkiye ve bölge ülkeleri saatiyle geceyarısına yakın, televizyonlar başına geçtik ve günlerdir beklenen ABD Başkanı Trump, Ermenistan Başbakanı Paşinyan ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev’in ortak basın toplantısını izledik.

İlginçtir, üç lider de mutlu gözüküyordu. Trump göreve geldiğinden beri dünyadaki çatışma ve gerilimleri kendi yöntemleriyle durdurmaya yönelik, kimi emperyalistçe, (Ukrayna’nın doğal zenginliğine göz koymak) kimi insan onuru çiğneyen (Gazze’yi boşaltıp turizm merkezi yapmak) gibi vaadlerde bulunuyor, Rusya –Ukrayna Savaşı’nın bir günde bitirebileceğini söylüyor ama hiç sonuç alamıyordu. İlk kez sonuç aldığı bir “görüntü” vermeyi başardı hatta Aliyev, Trump’a Nobel Barış Ödülü verilmesi gerektiğini bile söyledi.

Paşinyan ve Aliyev de mutlu görünüyorlardı. Ermenistan halkı ne kadar mutlu, şu an bilemiyoruz, Azerbaycan’da ise muhalifler hapiste, toplumun ise anlaşmadan mutlu olmamak için bir nedeni yok gibi görünüyor, varsa da pek bilemeyeceğiz.

Peki bu anlaşma ortamına nasıl gelindi? Biraz geriye gidelim.

2020’de Azerbaycan, Ermenistan’a kapsamlı bir savaş başlattı. (Azerbaycan ve Türkiye medyası/siyaseti bunu ‘Ermenistan saldırdı’ diye duyurdu ama gerçeğin tam tersi olduğunu herkes biliyordu)

Ermenistan’ın 2020’deki mağlubiyeti
Azerbaycan 44 gün süren bu savaşla, Ermenistan’ın 1990’lardan beri elinde tuttuğu yedi reyonu geri aldı, Ermenistan ağır bir mağlubiyet ve 3 bini aşkın asker kaybıyla başbaşa kaldı. Azerbaycan da binlerle ölçülecek derecede asker kaybetmişti ancak resmi rakam hiç açıklanmadı.

2018’de “Kadife Devrim” ve sonrasında yapılan seçimle iktidara gelen Paşinyan zor günler yaşıyordu. 90’larda ve 2000’lerde Azerbaycan ile anlaşmayan, Serj Sarkisyan ve Robert Koçaryan liderliklerinde simgeleşmiş eski oligarşik yapıydı ama faturayı Paşinyan ödedi. Yine de Paşinyan’ın da iktidara geldikten sonra masada çözüm için gelen fırsatları değerlendirmediği ortadaydı.

Böylece yani 2020 savaşıyla Ermenistan’ın Karabağlı Ermeniler ile bağlantısı kalmamış oldu. Son derece dar Laçin koridoru hariç. 2022’de ise Azerbaycanlı sivil görünümlü unsurlar Laçin koridorunu “ekolojik” gerekçelerle bloke etti. Böylece Ermenistan ile Karabağ arasındaki tek bağlantı da koptu. Ermenistan 2020’deki savaşı arabuluculukla bitiren ve bölgeye daha da yerleşen Rusya’dan müdahale bekledi ama bu müdahale gelmedi. Ve 2023’de Azerbaycan yeni bir saldırı başlatarak Karabağ’a girdi. İki gün süren bu savaşta Karabağlı Ermenilerin direnecek gücü zaten yoktu, 48 saatte teslim oldular ve Karabağ’da yaşayan 100 bin Ermeni, Ermenistan’a sığınmak zorunda kaldı. Azerbaycan böylece SSCB’nin toprak dağılımı siyaseti neticesinde kendi topraklarının içinde Ermenilerin tarihsel olarak yaşadığı bir adayı, yani Karabağ’ı da tamamen kontrol altına almıştı. (Karabağ Ermenilerinin tarihine burada girmiyoruz ancak şu notu düşmek gerekir: 1990’larda bölge çok sayıda sivil can kaybına sahne oldu ve Azeriler ve Ermeniler yıllardır yaşadıkları toprakları terketmek zorunda kaldılar. 90’lardaki savaşı Azerbaycan kaybetmişti ve her iki halk da büyük bedel ödemekle birlikte Azerbaycanlıların ödedikleri bedel daha ağır oldu)

Azerbaycan bu iki savaşta da Türkiye’nin tam desteğini aldı. Ermenistan 90’lar ve 2000’lerdeki dengelerin hâlâ sürdüğünü zannederek büyük bir hata yapmış, Azerbaycan’ın İsrail’den de aldığı silahlarla ordusunu büyük ölçüde modernize ettiğini, dahası Türkiye ordusu ile girilen işbirliğinin boyutunu hesap edememişti.

Bakü’nün şartları
Savaşlardan sonra sıra barış anlaşmasına geldi. Bakü ve Yerevan kâh Rusya, kâh AB, kâh ABD’nin girişimleriyle çeşitli ülkelerde biraraya geldi ve bir barış anlaşmasına çok yaklaşıldı. Hatta geçtiğimiz aylarda mutabakata varıldığı bile deklare edildi.

Ancak Azerbaycan ve Türkiye’nin masada olmayan bir şartı vardı. Nahcivan (ki Türkiye ile sınırdaştır) ile Azerbaycan’ı birbirine bağlayacak bir ulaşım koridoru. Bu koridor ister istemez Ermenistan topraklarından geçecek. Ankara ve Bakü “Zengezur” adını verdikleri bu koridor üzerinde Ermenistan’ın kontrolünün olmamasını istediler. Ermenistan ise “Hem benim topraklarımdan geçecek, hem de benim kontrolümde olmayacak. Bu nasıl olur?” diyerek Rusya, İran, Azerbaycan ve Türkiye’yi de işin içine katan “Barış Kavşağı” projesini geliştirdi. Ancak Ankara ve Bakü, Ermenistan’ın Syunik bölgesinden geçen koridorda ısrarlıydı.

Bakü’nün barış anlaşmasını imzalamak için iki şartı daha vardı. 2000’ler boyunca arabuluculuk görevini gören AGİT (Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı) Minsk Grubu’nun görevine son verilmesi. Aliyev artık savaşı kazanmıştı ve Avrupa’nın (bilhassa Fransa’nın) hatta Rusya’nın arabuluculuğunu son derece gereksiz görüyordu. Paşinyan buna razı geldi.

Aliyev ayrıca Ermenistan sınırında görev yapan AB sivil devriye misyonunun görevinin de bitmesini talep ediyordu. Bu misyon, sınır çatışmalarını gözlüyordu ve Ermenistan yeni bir Azerbaycan saldırısına uğramamak için bu misyonu bir güvence gibi görüyordu. Ancak sonuçta Paşinyan buna da razı geleceği yönünde sinyaller verdi. Gerçi misyon hâlâ görevde.

Aliyev bir de Ermenistan Anayasası’nın değişmesini istiyor. Çünkü Aliyev’e göre anayasada Dağlık Karabağ’a atıflar var. Ermenistan ise anayasada değil, anayasanın atıfta bulunduğu Ermenistan Bağımsızlık Bildirgesi’nde Dağlık Karabağ’ın geçtiğini, ancak zaten uluslararası anlaşmaların anayasanın üzerinde olduğunu ısrarla vurguladı. Paşinyan yine de faklı gerekçeler sunarak Ermenistan Anayasası’nı değiştirmeye hazırlanıyor.

Ermenistan ayrıca tüm bu süreçte Ermeni Soykırımı’nı dış politika öncelikleri arasından çıkarma kararı verdi.

Tüm bunlar olurken Ankara ve Bakü “Zengezur” adını verdikleri koridorda ısrarlı oldular. Belirtmek gerekir ki Ermenistan’da “Zengezur” diye bir bölge yok. Orası Ermenistan’ın Syunik bölgesi. Ancak Türkiye ve Azerbaycan iktidarı ve medyası oraya ısrarla “Zengezur” adını veriyor. Bu biraz da Aliyev’in Ermenistan’dan “Batı Azerbaycan” diye bahsetmesine benziyor. Yani aslında bir toprak talebinden bahsediyoruz.

Neyse sonuçta süreç burada kilitlendi. Tam da burada ABD devreye girdi ve “koridoru bize kiralayın” dedi.

Neler olmadı?

Gelelim zirveye.

Önce, neler olmadı:

-Ermenistan-Azerbaycan arasındaki barış anlaşması imzalanmadı ancak imzalanmasına yönelik önemli bir niyet ve irade ortaya kondu. Azerbaycan’ın anayasa şartından vazgeçip geçmediği henüz belirsiz. (Beyaz Saray’ın açıkladığı metindeki haliyle: “Biz ve Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald J. Trump, Azerbaycan Cumhuriyeti ile Ermenistan Cumhuriyeti arasında Barış ve Devletlerarası İlişkilerin Kurulmasına İlişkin Anlaşma'nın üzerinde mutabık kalınan metnin, tarafların Dışişleri Bakanları tarafından imzalanmasına tanık olduk. Bu bağlamda, Anlaşma'nın imzalanması ve nihai olarak onaylanması için daha fazla adım atılması gerektiğini kabul ettik ve iki ülke arasındaki barışın korunmasının ve güçlendirilmesinin önemini vurguladık.)

-“Koridor” konusu Türkiye ve Azerbaycan’ın istediği şekilde çözülmedi. Ama orta bir yol bulundu. Geleceğiz.

-Azerbaycan’ın hapiste tuttuğu Karabağlı Ermeni siyasetçilerin ve esirlerin iade edilmesiyle ilgili de bir gelişme olmadı.

Neler oldu?

Peki neler oldu?

-Azerbaycan ve Ermenistan artık savaşı bir yöntem olmaktan çıkarmayı kabul ettiler ve iki ülke birbirinin toprak bütünlüğünü tanıdı. (“Uluslarımızın, uluslararası sınırların dokunulmazlığı ve muazzam insani acılara yol açan çatışmanın ardından toprak ele geçirmek için güç kullanımının kabul edilemezliği temelinde nihayet iyi komşuluk ilişkileri kurmaya başlamaları için koşullar yaratılmıştır”)

-Ermenistan-Azerbaycan arasındaki anlaşma liderlerce paraf edildi.. (Dediğim gibi bu ‘anlaşma imzalandı’ anlamına gelmiyor, ama önemli bir adım)



-“Koridor” meselesi “Trump Yolu” formülüyle çözüldü. Buna göre ABD’li özel bir şirket koridoru işletecek, taraflara pay ödeyecek ancak bölge Ermenistan egemenliğinde olacak.(Beyaz Saray’da açıklanan metindeki haliyle: “İki ülke arasında, Ermenistan Cumhuriyeti ve Azerbaycan Cumhuriyeti'nin yerel ve bölgesel bütünlüğüne ve yargı yetkisine saygı temelinde, bölgede ve komşularında barış, istikrar ve refahın teşviki için devlet içi, ikili ve uluslararası ulaşım için iletişimin açılmasının önemini bir kez daha teyit ettik. Ermenistan Cumhuriyeti, Ermenistan Cumhuriyeti topraklarında "Trump Uluslararası Barış ve Refah Rotası" (TRIPP) bağlantı projesi için bir çerçeve oluşturmak üzere Amerika Birleşik Devletleri ve karşılıklı olarak belirlenen üçüncü taraflarla birlikte çalışacaktır. Bu, Ermenistan Cumhuriyeti toprakları üzerinden Azerbaycan Cumhuriyeti'nin ana kısmı ile Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti arasında kesintisiz bağlantının sağlanmasını ve Ermenistan Cumhuriyeti için uluslararası ve devlet içi bağlantı açısından karşılıklı faydalar sağlamayı içermektedir.")

-Minsk Grubu tamamen devre dışı kalacak.

Çıkarımlar

-Siyasi açıdan: Rusya artık kendi arka bahçesinde denklemden çıkmış oluyor. Yerine özel bir şirket aracılığıyla bile olsa ABD geliyor.

-Ekonomik açıdan: Türkiye ile Orta Asya arasındaki ulaşım güzergâhı Ermenistan topraklarından geçmek suretiyle kesintisiz biçimde işleyecek. Türkiye’nin de buna şimdilik bir itirazı yok. Bu , Ermenistan için de olumlu bir gelişme sayılabilir. En azından Azerbaycan’ın koridor bahanesiyle yeni bir saldırısını bir süre için bertaraf etmiş oldular. (Hatırlayalım, Aliyev 8 Ocak 2025’te şunları söylemişti: "Zengezur Koridoru açılmalıdır ve açılacaktır. Bunu ne kadar erken anlasalar iyi olur. Biz bu durumda kalamayız. Nahçıvan'la doğrudan bağlantımız olmalıdır. Bu bağlantı, Ermenistan'ın egemenliğine halel getirmiyor. 10 Kasım [2020] Bildirisi'nin maddelerini yerine getirmeliler. Biz 4 yıldan fazladır sabrediyoruz. 4 yıldan fazladır bunun müzakerelerle çözülmesini bekliyoruz. Tüm bunları dikkate almalılar. Bizi kızdırmasınlar ve anlasınlar ki burada söz sahibi biziz. Azerbaycan, Güney Kafkasya'da öncü ekonomik ve askeri güçtür. Günümüz dünyasında da güç faktörü ön plandadır. Bunu hiç kimse unutmasın”)

-Türkiye ve Ermenistan arasındaki normalleşme süreci açısından: Ankara ve Yerevan üç yıldır bu süreci yürütüyor ve ilk aşama olarak iki ülke arasındaki sınırın önce üçüncü ülke vatandaşlarına ve diplomatik pasaport sahiplerine açılması için mutabakata varılmıştı. Ermenistan kendi üzerine düşeni yaptı ancak Ankara hiç hareket etmedi. Şimdi bu gelişmeyle Ankara’dan da sınırın açılması için bir hamle beklenebilir. Ancak Ankara kanımca yine de Ermenistan –Azerbaycan arasındaki anlaşmanın imzalanmasını bekleyecektir. Öte yandan sınır açılırsa hem Türkiye hem de Ermenistan ekonomisinin hareketleneceği açık.

Muhtemel düğümler

İlk düğüm yeri: Ermenistan-Azerbaycan anlaşması henüz imzalanmış değil. İmzalanması beklenen metnin 11 Ağustos’ta kamuoyuna açıklanması bekleniyor. Bu bilhassa Ermenistan kamuoyunu hareketlendirecektir.

İkinci düğüm yeri: Türkiye, Ermenistan, Azerbaycan, özellikle de Ermenistan ve Azerbaycan halkları arasındaki ön yargıların kırılması açısından bence önemli bir eşik geçildi. Ancak daha çok çalışılması ve “barış dilinin” benimsenmesi gerekiyor. Tüm bu sürece biraz da bilhassa Bakü ve Yerevan açısından yeni bir başlangıç olarak bakmak lazım.

Velhasıl Aliyev yeri şartlar ileri sürmedikçe ya da daha önce ileri sürdüğü şartlarda ısrarlı olmadıkça, Trump’ın arabuluculuğuyla ve ABD’nin bölgeye yerleşmesi pahasına bile olsa sonuçta bir yol açıldı. Bu yolda nasıl ilerleneceği artık büyük oranda Ankara ve Bakü’ye, son olarak da Yerevan’a bağlı. Niye ‘son olarak’ diyorum, çünkü Paşinyan bu süreçte kendi ülkesinde hedef tahtasına konacak kadar taviz verdi.

30 yıldır her iki taraftan binlerce genç insan öldü. Hiç olmazsa o gencecik insanların hatırası için artık ileriye doğru, kendi aramızda, birbirimizle konuşarak bir adım atmanın zamanı gelmedi mi?

Yetvart Danzikyan





Bu haber agos kaynağından gelmektedir.

Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı (agos) ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.

Opinions expressed are those of the author(s)-(agos). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com
+