​Zorla müslümanlaştırılmış Marie’nin öyküsü: ‘Sweet Home Adana’ - Gündem
01 Kasım 2024 - Հակական տոմար - Տարի : 4517 / Ամիս : Սահմի / Օր : Արեգ / Ժամ : Շանթակող

Gündem :

03 Ekim 2024  

​Zorla müslümanlaştırılmış Marie’nin öyküsü: ‘Sweet Home Adana’ -

​Zorla müslümanlaştırılmış Marie’nin öyküsü: ‘Sweet Home Adana’ ​Zorla müslümanlaştırılmış Marie’nin öyküsü: ‘Sweet Home Adana’

Ermeni kökenli akademisyen, belgesel sinemacı ve aktivist Negahan Uskan Ermenihaber.am‘e “Sweet Home Adana” belgeselini, sinema sektörüne nasıl geçiş yaptığını, Ermenilerle ilgili çalışma yaparken ne gibi zorluklarla karşılaştığını anlattı.

Negahan Uskan kim?

Midilli Adası’nda yaşıyor ve çeşitli göçmen kolektifleriyle video projeleri Üretiyor. Fribourg Üniversitesi, Humboldt Üniversitesi, Off University ve İzmir Ekonomi Üniversitesi’nde doktora sonrası araştırmacı ve okutman olarak görev aldı. 2014-2019 yılların arasında düzenlenen Istanbul Sessiz Sinema Günleri’nin ortak kurucusu ve sanat yönetmeniydi. Yazıları birartibir.org, Express, Altyazı Fasikül ve Yeni Sinema gibi mecralarda yayınlandı.

Yönetmenliğini yaptığı ilk kısa filmi Sweet Home Adana (2024) ile Johan van der Keuken Yeni Yetenek Ödülüne layık görüldü.

-Sinema sektörüne nasıl geçiş yaptınız? Bu işe ilk adımı nasıl attınız, süreci biraz anlatır mısınız?

– Aslında sektöre gerçek anlamda geçiş yaptığım söylenemez. Sinema benim için yazı yazmak, akademik araştırma yapmak gibi ifade araçlarımdan biri. Bu hikayeyi anlatmak için de en uygun araçtı. Akademik eğitimimi sosyoloji ve sinema üzerine aldım. Sinema bu anlamda hep benimleydi. Önceden 2017 yılında bir yapımcılık deneyimim olmuştu. Serdar Önal’ın yönettiği Derdo Ana ve Ceviz Ağacı da bir Ermeni kadın hikayesiydi. Derdo Ana’nın Bitlis’teki köyünde bulunan ceviz ağacıyla kurduğu bağ üzerden ilerliyordu hikaye.

– İmzanızı taşıyan “Sweet Home Adana” belgeselinden biraz bahseder misiniz? Belgesel nasıl ortaya çıktı? Bu isme nasıl karar verdiniz? Belgeliniz ödüle layık görüldü mü?

– “Sweet Home Adana” sözlü tarih üzerinden ulaşılamamış ve arşivlerden silinmiş bir hikayeye ulaşmayı ve ona ulaşamamanın altında yatan katmanları göstermeye çalışıyor. Bilinmezliğin ve arayıp da bulamamanın hikayesi. Dönecek bir köy olmasa da, hangi eve ait olunduğunun koordinatları bilinmiyor olsa da, coğrafyaların hafızalarını hatırlamanın, yıkıntı olarak görülen geçmişi onarmak adına önemli olduğuna inanıyorum. Bu belgeseli de bu motivasyonla yaptım. Belgesel Documentarist 17. İstanbul Belgesel Günleri’nde Johan van der Keuken Yeni Yetenek Ödülü’ne layık görüldü.

Sweet Home Adana ismi Sweet Home Alabama şarkısından esinlendi. Benim yabancılaşmışlığımı, aslında çok iyi tanımadığım Adana’da hiç bilmediğim bir hikayeyi arayışımın yabancılaşması. Ev kavramına, olmayan ev kavramına, ya da yıkıntılara dönüşmüş ev kavramına ironik bir yaklaşım. Filmin sonunda “yıkıntı ev” pozitif anlamda dönüşüme uğruyor. Sweet Home isminin çağrıştığı pozitif anlam da o yüzden tercihim oldu. Ermeni tarihiyle ilgili meseleler gündeme geldiğinde konu maalesef sömürüye de çok açık oluyor. Filmin böyle görülmesini istemedim, meseleyi kendi merkezime çekmek gibi bir niyetim asla olmaz. Kişisel hikayeden ziyade benim için önemli olan hepimizi ilgilendiren ve kolektif belleğimizin parçası olan bu tarihle yüzleşilmesi. Bu yüzleşmenin yıkıntıları onarma ve yeşertme potansiyeli olduğuna inanıyorum, inanmak istiyorum.

-Belgeseliniz bir Ermeni kadının hikayesini de anlatıyor. Bu kadın kim?

– Anneannemin anneannesi Marie, zorla Müslümanlaştırılmış Adanalı bir Ermeni. Bitkilerle yaptığı kendi ilaçlarıyla şifa dağıtırmış. Kendisi hakkında sadece bu bilgiye sahibim.

-Filmi Türkiye’de çektiniz. Ermenilerle ilgili çalışma yaparken ne gibi zorluklarla karşılaştınız?

– Önceden de Ermenilerle ilgili araştırmalar yaptığım için karşılaşacağım zorlukları kestirebiliyordum. Bu anlamda beklenmedik bir durumla karşılaşmadım. Hafızaya dair arayışımın her seferinde aradığım arsalarla özdeşleştirilmesi sinir bozucuydu. Tüm arayışın maddi değerler üzerinden yorumlanması çok üzücü, sanırım bu çok sık karşılaşılan bir durum.

Ama söylemeliyim ki, filmin her gösteriminin sonrasında çok şaşırtıcı yorumlar aldım. Hikaye Ermeni meselesine hassasiyeti olduğunu düşünmediğim ya da tahmin edemediğim çok kişiye dokundu. Bu benim için çok yeni bir durum. Birçok kişi benzer hikayesi olduğunu ya da olabileceğini söyledi. Bazı anlarda bu konuyu hiç beklemediğim ortamlarda dahi bu kadar rahat konuşabildiğimize inanamadım. Daha çok konuşmaya ihtiyacımız olduğunu hissettim. Belki de bu hikayelerin bir bir dile getirmenin yüzleşmek adına bir adım olacağına dair kimilerine naif gelebilecek bir inanca sahibim. Bu yüzden bu meseleyi konuşabilmeyi bu kadar “normalleştirmek” bana umut verdi.

-Filminiz Türkiye’de yaygın olan defineciliği de anlatıyor. Bunu göstermenin anlamı nedir?

– Ermeni ve genel anlamda “gayrimüslüm” yapılarının etrafında çok sık rastlanıyor bu define çukurlarına. Bir bakıma tahribatın, silme ve yıkma eyleminin devam ettiğinin işareti olması açısından çok çarpıcı. Benim arayışıma paralel giden, benzer biçimde başka amaçlara yönelik bir arayışa daha işaret ediyor bu durum. Definecilerin kendi çektikleri ve youtube’a yükledikleri amatör videolarda bunun nasıl bir hobiye dönüştüğünü görebilirsiniz. Bir yandan inkar, diğer yandan inkar edilen tarih üzerinden kar sağlayabilme amacı. Bu videoların seslendiricileri genelde definecilerin kendileri ve taşlara yaklaşımları, taşlarla yaptıkları sohbetler, onlardan kimi zaman hesap sormaları, onlarla inatlaşmaları bana çok komik geldi. Buradaki mizah kendi hikayeme yaklaşmamı da kolaylaştırdı. Ama şunu da söylemek isterim. Burada aslında işaret etmek istediğim nokta hızla zengin olma hayalindeki amatör define avcılarının inatçı arayışıyla sınırlı değil. Daha ciddi nokta, Türk burjuvazisinin nasıl bu mallara çökerek zengin olduğu. Buradaki inkar ve buradaki yağma zihniyeti fail tanımının içini daha çok dolduruyor.

-İzleyiciler belgesele nereden ve nasıl ulaşabilecekler?

12 Ekim’de Beyoğlu sinemasında 3X3 gösterimleri kapsamında saat 15.00’te film ekibimin de katılımıyla gerçekleşecek bir gösterim var.

3X3 Kısa Film Programı Beyoğlu Sineması’nda!
11-13 Ekim 2024
İBB Beyoğlu Sineması
Ücretsiz

Global Media Makers desteğiyle Dilek Aydın tarafından düzenlenen bu etkinlik, yenilikçi kısa filmleri bir araya getiriyor. Gösterimlerin ardından filmin yaratıcıları ile,endüstri profesyonellerinden oluşan moderatörlerimiz eşliğinde derinlemesine soru cevap seansları gerçekleştirerek Türkiye sinema endüstrisinde yeni tartışma alanları açmayı hedefliyoruz.

12 Ekim 15:00 Ceylan Özgün Özçelik’in moderatörlüğünde





Bu haber akunq kaynağından gelmektedir.

Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı (akunq) ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.

Opinions expressed are those of the author(s)-(akunq). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com
+