Kilisede umut kuyruğu -
Kilisede umut kuyruğu
Yeni yılın ilk günü iyi şeyler yazıp iyi dileklerde bulunmak istediğim bir gündü, ama umudumuzu Allaha bağlamışız. Kiliseye, camiye, anahtara, muma, duaya! Çünkü sistem çökmüş!
Ayın 1’i Kilisesi adını hiç duydunuz mu? Unkapanı’nda İMÇ 5’inçi Blokun arkasında mütevazi bir kilise. Aslında kiliseden çok ev görünümünde. Oysa hayli eski bir tarihi var: 1080 yılında yapılmış ve bir süre kilise olarak kullanıldıktan sonra harabeye dönüşmüş. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethinden sonra bir Rum aile burayı satın alıp oturmaya başlamış. Evin kızı Maria bir gece rüyasında Meryem Ana’yı gördüğünü ve evlerinin altında bir ayazma olduğunu söylediğini anlatınca yapılan birkaç kazıdan sonra gerçekten de burada su bulunmuş. O gün bugün burası böylece bir manevi değer kazanmış. Buraya gelip dilek dileyenler küçük anahtarlarla ikonaların üzerinde düğümlenen işlerini açıp dilek diliyor. Sonra ayazmanın suyundan içip papazdan kendileri için dua etmesini istiyor. Dilekleri olduktan sonra da almış oldukları anahtarı getirip geri bırakıyor ve kilisenin kapısında durup gelenlere tatlı ikram ediyor.
Ocak ayının ilk günü
Ayın 1’i Kilisesi’nin en çok yılın ilk günü dolduğunu duymuştum. Mahkemede bekleyen iki tazminat işim için kilisenin yolunu tuttum. Hukuktan hayır kalmadı, belki duadan, ritüelden hayır gelir diye. Unkapanı’nda arabayı park edip kilise tarafına bakınca ağzım açık kaldı, kapıdaki kuyruğun ucu bucağı görünmüyor! Herkesin ne çok derdi, dileği varmış ve umudu kiliseye kalmış
Sabah 8’de miting
Kuyruktakilerin içinde Rum olan yok gibi. Zaten kilise cemaati kendinden emin adımlarla kuyruğu takmadan bahçeye girip duasını ediyor. Biz, ne sabah 8’de kalkıp Berat Albayrak’ın çağrısına uyarak Filistin’i kurtarma mitingine katıldık, ne mahkeme kapılarından umduğumuzu bulduk! Yeni yılın ilk gününde sabahın sekizinde Unkapanı Köprüsü ayağında miting düzenlemek hangi gerekçeyle planlandı acaba? Bunların etkin oldukları Sakarya ve Kastamonu’dan gelmiş otobüsleri gördüm. İrili ufaklı altı da balıkçı teknesi saydım, artık Beykoz mu desem, Rumeli Kavağı mı, oradaki balıkçı tayfası, Eminönü tarafından Marmara’ya açıldı. Oradan Ege Denizi, Akdeniz derken istikamet denizden Gazze herhalde?
İki saat kuyruk
Neyse, biz girdik kuyruğa bekliyoruz. On beş dakika, yarım saat, bir saat, bekliyoruz. Yorulmak var, dönmek yok, dileğimizi dileyecek, anahtarımızı alacak, dileğimiz olunca da getirip geri koyacağız. Ah Ayşe Arman, bunlar hep senin yüzünden! Hürriyet gazetesinde popüler olduğu zamanlarda Ayşe Arman buradan anahtar alıp kızı Ayşe’yi doğurduğunu yazınca kilisenin şöhreti patlamıştı. Ben de oğlanın üniversite sınavı öncesi geldiğimi inkar etmeyeceğim. Ama Ocak ayının biri değildi, ne kapıda kuyruk vardı, ne içeride papaz duası, ne de yakılan mumlardan çıkabilecek yangın tehlikesi.
Güvenlik çok
Sınav olduğuna göre hazirandı herhalde. Demir kapıyı uzun uzun çaldıktan sonra genç bir adam gelip hapishane mazgal deliği gibi bir yerden bakmış, sonra köpekleri bağlamış ( iki koca köpek vardı bahçede) sonra gelip kapıyı açmıştı, tek başıma girip dua etmiş, anahtarımı alıp gitmiştim. Geri getirdiğimde de benzer durum. Nedenini sorduğumda güvenlik demişti. Civardakilerin onları çok rahatsız hatta tehdit ettiğini, bahçe duvarından içeriye içi idrar dolu pet şişeler attıklarını anlatmıştı. Yaparlar, çok hoşgörülüyüz ya. Bu kez uzun kuyruktaki, sarışın ve makyajlı kadınlara, genç çiftlere, kalantor beylere semtin başörtülü teyzeleri hayretle bakıyor, onlar muhtemelen Vefa’ya bozma içmeye gelmiş. Sorduklarında aldıkları yanıta da pek şaşıyor.
İki saatlik beklemeden sonra içeri girip ritüelin en kısa kısmını yaptıktan sonra mumlarımızı da yakıp kaçtık. İnandık, sonucu bekliyoruz, dua etmenin ne dini vardır, ne de yeri. Dua duadır ve aynı yere gider. Hadi gidip bir kahve içelim dedik. Balat’a doğru yollandık, park edecek yer bulamayınca Eyüp Sultan’da durduk. Feshane kapalıymış, kahveyi Eyüp Sultan’da içtik. Ortalık yine ana baba günüydü, bu kez de Eyüp Sultan’a dua edip dilekler dileniyordu. İnsanların en çok ev ve çocuk sahibi olmayı dilediğine tanık oldum. Sonrasında benim gibi mahkemede bekleyen davalar, çıkması istenen mahkumlar, okuması istenen çocuklar geliyor.
Bozulan düzen
2024 yılında geldiğimizde durumun özeti budur: Ekonomi çökmüş, sıradan insanlar için bir ev ve araba satın almak artık aya gitmek kadar zor. Ancak anahtar alıp kilisede dua ediyorsun! Karnını doyurabiliyorsan ne mutlu sana. Hele işin varsa, boğaz tokluğuna da olsa yaşıyorsun ya, ne mutlu sana. Hukuk çökmüş. Mahkemeler birbirini takmıyor. Hakimler avukatları takmıyor, sistem hukuku takmıyor! İşini ya mafyayla çözeceksin, ya da duayla! Sağlık çökmüş, randevu almak imkansız, doktor bulmak kolay değil, bulsan da sağlık hizmetleri ya çok pahalı ya erişilmez! Eğitim bitmiş, laik eğitimin selası okunmuş mezarı kazılmış. İyi birkaç üniversiteyi yaprak kurdu gibi kemirdiler! Yazık. Ülkeye, gençlere, umutsuzluğa yazık.
İyi şeyler yazıp iyi dileklerde bulunmak istediğim bir gündü, ama umudumuzu Allaha bağlamışız. Kiliseye, camiye, anahtara, muma, duaya. İktidar yalana dolana, riyaya, göz boyamaya, seçmen her seçim umutlanıp kaybetmekten yılmış. Umudu yine de dik tutabilecek miyiz? Keşke bir anahtar da bunun için alsaydım! Ocak geçti, Şubat’ta alırım, Mart’ta da alırız inşallah! Maşallah…
Bu haber politikyol kaynağından gelmektedir.
Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı (politikyol) ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.
Opinions expressed are those of the author(s)-(politikyol). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com