Kamp Armen’in Temeli Dualarla Atıldı: “Çocuklar Bir Tohum Attılar, Tanrı Büyüttü” -
Kamp Armen’in Temeli Dualarla Atıldı: “Çocuklar Bir Tohum Attılar, Tanrı Büyüttü”
Kamp Armen, Tuzla Ermeni Çocuk Kampı, Tuzla Ermeni Yetimhanesi; 60 yıl önce 30 Ermeni çocuğun kendi çabalarıyla inşa ettikleri yetimhane yıllar süren mücadele sonunda yıkılmaktan kurtulmuş, arazisi Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi’ne verilmişti. Kamp Armen’in yeni bir projeyle hayata geçirilmesi için temel atma töreni gerçekleştirildi.
Serbesiyet.com’dan Zeynep Sena Çomoğlu’nun ve Tuzla Gazetesi’nin haberine göre; 1950’lerde 8-12 yaşlarında 30 yetim çocuğun inşaatında çalıştığı, 8 yaşından itibaren Hrant Dink’in 20 senesinin geçtiği Tuzla Ermeni Yetimhanesi Kamp Armen’in yeni binasının temel atma töreni, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin katkılarıyla gerçekleşti. Mimar Kevork Özkaragöz tarafından tasarlanan Kamp Armen Gençlik Merkezi’nde 100 kişinin yararlanabileceği teknopark mantığıyla çalışacak bir alan, 200 kişilik bir oditoryum ve 50 kız 50 erkek kapasiteli bir yatakhane yapılacak.
Kamp içerisinde yer alacak çok amaçlı salonlar, oditoryum ve kütüphane gibi alanlar, gençlerin eğitimlerine ve kişisel gelişimlerine katkı sağlayacak. Ayrıca, geçmişten günümüze Kamp Armen’in tarihini ve anılarını koruyacak olan Kamp Armen Hafıza Merkezi, ziyaretçilere ve gelecek nesillere tarihi ve kültürel bir miras sunacak. Bu projenin gerçekleşmesi, toplumun dayanışma ve yardımlaşma ruhunu en güçlü şekilde yansıtıyor.
Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi ruhani liderleri ve üyeleri, Azınlık Vakıfları Temsilcisi Can Ustabaşı ve çeşitli kesimlerden misafirler eşliğinde temel atma töreninde çocuklar ilahiler söylediler, halk oyunları oynadılar.
Törende Kamp Armen’in yapımında Hrant Dink dahil olmak üzere emeği geçenler anıldı, geçmiş yad edildi. Sonrasında ise Türkiye Ermenileri Patriği Kadasetli Sahak II, dualar eşliğinde temele atılacak olan harcı kutsadı. Kutsanan harç temelin ortasına döküldü.
Kilise Vakfı Başkanı Arek Özboyar tören sonunda Serbestiyet’e Kamp Armen’in yeniden inşa sürecini anlatırken şu sözlere yer verdi:
“Yıllar süren hukuki mücadele sonrası duyarlı halk tarafından da bir direniş başlatıldı. 180 gün buranın yıkılmaması için mücadele verildi. İncil’de bir söz vardır: ‘Biri eker, bir başkası sular ama ekileni Tanrı büyütür.’ Bu söz aslında çok iyi açıklıyor durumumuzu. Buranın çocukları bir tohum ektiler. Bugünlere gelirken herkesin büyük küçük katkıları oldu. Maddi katkısı olmayanlar da dualarla ve anmalarla katıldılar aramıza, minnettarız.“
Kamp Armen’in Tarihi
1950’li yıllarda Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi’nin alt katı yetimhane olarak kullanılıyordu. Yetimhanede sadece dört beş çocuk barınırken, bu sayı kısa sürede altmışlara ulaştı ve çocukların yazları da iyi vakit geçirebilecekleri uygun bir mekan aranmaya başlandı.
Kilise vakfının yöneticileri Tuzla’da buldukları bir arazinin kamp için uygun olduğuna karar verdiler ve 8-12 yaşlarında 30 çocuk kampın yapımında çalışmaya başladı. Kalacakları çadırları ayarladıktan sonra çocuklar bir de kuyu kazdılar çünkü bol miktarda suya ihtiyaçları vardı. Temel kazıldı ve denizden taşınan malzemelerle bina da inşa edilmiş oldu.
1979 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi Vakfı’nın elindeki tapunun iptal edilmesini ve eski sahibine geri verilmesini istedi. Dört yıl süren davanın sonunda, mahkeme, kamp arazisinin vakfın elinden alınıp eski sahibine verilmesine karar verdi. Zaman içinde kamp birkaç kez el değiştirdi. 2000’li yıllarda yapılan iade başvurularının hepsi reddedildi.
2015 yılı Mayıs ayında ise Kamp’ın yıkılmaya çalışılması üzerine direniş başladı. Nor Zartonk ve Kamp Armen Dayanışması, kampta 180 gün boyunca nöbet tuttu ve yıkımı engelledi. Ermeni toplumunun temsilcileri ve siyasetçilerin de dahil olduğu bir görüşme süreci sonunda 27 Ekim 2015’da kamp yeniden Gedikpaşa Ermeni Kilisesi’ne bağışlandı.
Hrant Dink ve Kamp Armen
Kamp Armen’e 8 yaşında ilk kez giden, Hrant Dink kampın anlamını 2000 yılı Aralık ayında yazmıştı:
“Sekiz yaşımda gittim Tuzla’ya. Tam 20 yıl oraya emek verdim. Eşim Rakel’i orada tanıdım. Birlikte büyüdük. Orada evlendik. Çocuklarımız orada doğdu… 12 Eylül’den sonra kampımızın müdürünü ‘Ermeni militan yetiştiriyor’ suçlamasıyla içeri aldılar. Haksız bir suçlamaydı. Hiçbirimiz Ermeni militanlar olarak yetiştirilmemiştik. Başsız kalan kampın ve yetimhanenin kapanmaması için görevi bu kez ben ve oradan yetişen arkadaşlarım üstlendik.
Ama bir gün elimize bir mahkeme kâğıdı tutuşturdular… ‘Siz Azınlık kurumları yer satın alma hakkına sahip değilmişsiniz! Biz zamanında size izin verirken yanlış yapmışız. Artık burası eski sahibinin olacak.’
Beş yıl süren direnişimize rağmen yenildik… Ne yapalım ki karşımızda devlet vardı.
Şikâyetim var ey insanlık!…
Bizi, yarattığımız uygarlığımızdan attılar.
Orada yetişmiş bin beş yüz çocuğun alınterinin üstüne oturdular. Bizlerin çocuk emeğini gasp ettiler. Orayı tekrar yoksul çocuklar için bir yetimhane yapsalardı, kimliği ne olursa olsun, yoksul ya da özürlü çocuklar için kamp olarak kullansalardı hakkımı helal ederdim. Ama bu şekilde emeğimi helal etmiyorum.
Ve artık bizim yarattığımız ‘Tuzla Yoksul Çocuk Kampı’mız, bizim ‘Atlantis uygarlığımız’ şimdi bir harabe…”
Bu haber sat7 kaynağından gelmektedir.
Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı (sat7) ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.
Opinions expressed are those of the author(s)-(sat7). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com