Okuyucularımıza İstanbullu Ermeni aydın, ünlü gazeteci, yazar Hayko Bağdat ile yaptığımız mulakatın ikinci bölümünü sunuyoruz. Bu bölümde Hayko Karabağ son savaşı, Azerbaycan ve Türkiye’nin saldırgan poliikası hakkında görüş ve düşüncelerini dile getirdi.
(Röportajın I Bölümünü buradan okuyabilirsiniz)
2016 yılından beri, doğup büyüdüğü toprakları terk etmek zorunda kalan Bağdat Almanya’da yaşıyor. Demokrasi, ifade özgürlüğü, genel olarak insan hakları ve Ermeni Soykırımı’ı konularında ısrarcı ve fedakar mücadeleyle biliniyor.
- Karabağ son savaşı ve Türkiye: Bu konuyla ilgili ne diyebilirsiniz?
- Tabi ki bu son savaş Soykırımın devamıdır, başka bir şey değildir. Ben bunu Avrupa’daki parlamenterlere, kamuoyuna çok fazla bağıra çağıra söyledim. Ne işe yarıyor sizin parlamentoda kabul etmeniz? Yani Fransa’nın, Almanya’nın... Şimdi düşünün ki, benzetmek gibi olmasın, Yahudi Soykırımıyla bir şey benzetmek ayıptır anlıyorum, ama yani nazi iktidarı yenilmedi, bugün Hitler bayraklarıyla İsrail’i vuruyor diye düşünün. Bizim yaşadığımız budur. Talat Paşa bayraklarıyla geldiler. DAEŞ getirdiler. Ben Rojova’ya gittim DAEŞ gördüm. Yani DAEŞ getirdiler Ermenistan’ın kapısına çocuklarımızın kafasını kesmeye. Bu dünya kamuoyunun Soykırım neznindeki bütün hasasiyetin pratikte işe yaramadığını gösterir. Soykırımcılar bir daha katliama gelmiştir ve başarmıştır sonuçta.
-Savaşın sonuçları, taraflar için zararları nelerdir sizce?
- Azerbaycan bugün Erdoğan için Kafkasya cephesi diye lazım, Rojova cephesi de lazım, Akdeniz cephesi de lazım bir noktada. Azerbaycan bir diktatör, başka bir diktatörle çok bir işbirliği içindedir. İşte şimdi Türkiye oraya bir sürü mal satacak, silah satacak, her şey yolunda onlara göre. Dolayısıyla onların arasındaki ittifak bölgede böyle keyifli, insana iyi gelecek, bölge halklarının lehine değil düşmanca bir şer ittifakıdır, iki diktatörün bölgedeki endişe verici durumudur. Azerbaycan için de gariptir yani. Bugün Türkiye Azerbaycan’ı Kıbrıslaştırmıştır. Kıbrıs gibi, Kuzey Kıbrıs gibi yapmışlar yavaşça. O yoldadır yani. Yavru devlet gibi, ama yerler yavrularını bu zihniyetler. Azerbaycan için de çok tehlikeşidir onu söyleyeyim yani.
Dolayısıyla bölgedeki büyük güçler, Türkiye, Rusya açısından baktığımızda Azerbaycan ne kazandı bilmiyorum ama keşke buraya gelmeseydi, çünkü bu binlerce çocuğumuza yüzyıllık korkularımızın, acılarımızın yenilenmesine, büyük travmalara yol açtı ve bizim Türkiye’de yüzleşme, Hrant Dink davası, diğer bütün konular işte denimden beri saydığım kazanımlarımızı öyle bir hale getirdi ki işte bahsettiğimiz isimler Türkiye’nin deomkrat geçinenleri Hrant Dink cenazesinde yan yana yürüdüğümüz ‘Hepimiz Ermeniyiz’ diyen yoldaşlar Ermeni düşmanlığı yaptı. Bu bizim için çok büyük bir geri adımdır. Ama Ermenistan halkının yaşadığı bu acılar içerisinde bizimki için konuşmak ayıp geliyor bana burası daha büyük bir acı yaşadı, geldikçe daha çok görüyorum şimdi, ama bizler için de Türkiye’de faşizmin yükselmesi, savaş tamtamlarının çalması hepimize büyük bir geriltme yaşattı maalesef.
- Ermeni kimliği açısından Türkiye’de tehlikeler daha mı derinleşti sizce?
- Bugün Parlamento’da Soykırımla yüzleşme çağrısı yapan Azerbaycan savaşında Türkiye’nin saldırganlığını kınayan yüzde 15’e varan bir politik güç vardır. Bu da işte bizim ödediğimiz bütün o bedellerin üzerine, Kürtlere da anlattığımız için, bu konularda onlarla çok fazla alışveriş yaptığımız için de, destek olduğumuz için ve kendi derdimizi anlattığımız için pek çok alanda da o geldiğimiz noktanın tekrar başlıyacağını düşünüyorum ben, umut ediyorum, ne zaman bilmiyorum.
İşte başta sorduğunuz o Ermeni kimliğine de işte daha fazla risk oluşturuyor. Bugün Türkçe konuşan Ermeniler için söylüyorum işte Garo’yu biliyorsunuz tehdit altında, başka kurumlarımızı tehdit ediyorlar, kiliselerimizi tehdit ediyorlar, ön plandaki gazetecilerimizi tehdit ediyorlar, hepimiz için çember biraz daha daraldı, biraz daha nefesimiz azaldı. Biz halkımızı savunduk ve barışı savunduk ne Garo, ne ben Türkiye’deki yükselmiş bu faşizmin karşısında yan çizmedik, çok dik durmaya çalıştık ve bunun bedelini ödüyoruz ve ödeyeceğiz daha. Çünkü Soykırım kodlarının geri geldiği bir yerde Türkiye gibi bir ülkede Ermeni olarak siyaset, gazetecilik veya demokrasi mücadelesi zaten bıçaksırtıydı şimdi artık kılıçsırtı oldu. Dolayısıyla bizler açısından oldukça can sıkıcı oldu. Ama ne yapalım yani, mücadeleye devam, kavgaya devam. Bir de şöyle düşünün atılmış hiç bir adım boşa değildir yani, bugün biraz gerilemiş olabiliriz ama orayageldik biz yani, o noktaya geldik, Kürt meselesinde, yüzleşme meselesinde bir yerlere geldik. Bugün burdayızdır, ama geldiğimiz nokta ölçüdür, biraz sonra o noktadan devam edeceğiz.