Geçtiğimiz hafta toplum gündemini meşgul eden krizin yarattığı kaosun parçası ve tarafı olmama çabası, bu yazının daha erken yazılmamasının ana nedenidir. Ancak gelinen noktada söz söylemek artık kaçınılmaz olmuştur. Bu vesileyle yapacağımız eleştirilere kendimizden başlamanın ahlaken doğru ve gerekli olduğu kanısındayız. 9 yıllık vakıf yöneticiliği sürecinde gösterdiğimiz haklı tepkiler ve aldığımız tavırlar kadar, zamanında ve dozunda göstermediğimiz tepkilerden ve alamadığımız tavırlardan da sorumluyuz. Bu seçimlere kimi zaman “kirlenmeme”, seviyesizliğin parçası olmama, kimi zaman konjonktüre sığınıp diplomatik davranma kaygılarıyla yöneldik ve en başta vakıf seçimlerinin yapılması gibi hayati konularda yeterince çaba sarf etme ve baskı oluşturmada eksik kaldık. Tüm toplumumuzdan özür dileriz.

Bu konu hayati çünkü şu an gün yüzüne çıkan ama aslında uzun süredir toplumda devam eden yönetim zafiyetinin asıl sebebi; çok önemli sorunlarımızın yorgun ve meşruiyeti tartışmalı yöneticilerle çözülemeyecek olmasıdır. Elbette seçimler yapılana kadar toplum sorunlarının görüşülüp çözüm bulacağı mecra ortak sivil platformumuz ERVAB’tır, dolayısıyla çözümsüzlüğün sorumluluğu da başta bu platformu verimli ve doğru çalıştıramayan başkanına aittir. En önemli gündem maddelerimizden biri olan denk bütçesi olmayan vakıflarımızın ekonomik sorunlarıyla ilgili; birleşme veya kapatma dışındaki tüm önerileri yok sayan, ortak hareket etmeye dönük tüm çabaları akamete uğratan, anlaşamadığı dini lideri başka bir din adamı üzerinden sindirmeye çalışan bir liderliği reddediyoruz.

Seçim süreci tartışmalı da olsa, meşruiyetini halkın önemli bir çoğunluğunun oyunu alarak sağlayan dini liderimizin ilk ve tek amacının vakıf seçimlerini yaptırmak olmasını beklerdik. Gördüğü sivil yönetim boşluğunun -iyi niyetli çözüm arayışları da olsa- kendisine yakın atanmış ve seçilmiş yöneticilerle doldurulamayacağını görebilmesini isterdik, hele ki bu yöneticiler önceki görevleri ve fütursuz nepotizmleriyle şaibeli isimlerden oluşuyorsa. Bu eksik ve yanlış metotlarla, olumlu ve tartışmasız sonuçlar bekleyen öngörüsüz liderliği reddediyoruz.

Türkiye Ermeni toplumunun en öncelikli gündemi bir an önce etik ve adil bir seçim yapmak olmalıdır. Geç de olsa “Tıbrevank Vakfı Yönetim Kurulu” olarak tüm enerjimizi seçimlerin yapılması için harcayacağımızı vadediyor ve tüm yönetici ve liderlerimizden bunu talep ediyoruz. Böylelikle toplum, sorunlarına fayda sağlamayan, anlamsız, seviyesiz, kısır tartışmalar ve hiç hak etmediği basiretsiz, şaibeli iki kişilik yönetimlerden kurtulup daha aydınlık bir gelecek inşa edebilir.

Surp Haç Tıbrevank Ermeni Lisesi Vakfı
Yönetim Kurulu