Sosyo Politik Saha Araştırmaları Merkezi’nden Yüksel Genç ile söyleşi: “Kürtçe, Ermenice ve Süryanice konuşanlar ayrımcılığa en çok maruz kalanlar”
Sosyo Politik Saha Araştırmaları Merkezi, 21 Şubat Dünya Anadil Günü yaklaşırken Türkiye’de Türkçe dışında kullanılan anadillere dair hazırladığı kapsamlı raporu hafta içinde yayımladı. Raporda, Türkiye’de Türkçe dışında konuşulan en yaygın anadilin Kürtçe olduğu ortaya konulurken vatandaşların, sosyal medya platformlarından toplu taşıma araçlarına kadar anadillerini kullanırken maruz kaldıkları ayrımcılık ve yaşadıkları tedirginlik ön plana çıktı. Sosyo Politik Saha Araştırmaları Merkezi’nin kordinatörü Yüksel Genç, merkezin hazırladığı raporu ve elde edilen sonuçları Medyascope’a anlattı.
Sosyo Politik Saha Araştırmaları Merkezi‘nin hazırladığı rapor hem doğu hem de batıda toplam 42 kentten 1476 kişinin katılımıyla çevrimiçi düzenlenen bir anketin sonuçlarına göre oluşturulurken ankete katılanların yüzde 94,9’u anadillerinin Kürtçe, yüzde 3,5’i Çerkesçe, yüzde 1,2’si Ermenice, 0,1’i Süryanice ve yüzde 0,1’i Lazca/Hemşince olduğunu belirtti. Bu veride Kürtçe ve diğer diller konusundaki büyük farkın sebebinin ankete katılım düzeyi olduğunu belirten Yüksel Genç, sözkonusu anadil katılımcılarının azlığının ve anadili kullanmalarında gözlemlenen düşüşün en önemli sebebinin “asimilasyon” olduğunu söyledi. Bu durumun diğer sebeplerini de “nüfusun azalması” ve “göç” olarak tanımlayan Genç, öne çıkan bu üç konu hakkında gereken önlemler alınmadığı takdirde Türkçe dışındaki dil gruplarının “nostaljik motifler” haline geleceğini belirtti.
Süryanice, Kürtçe, Ermenice konuşanlar ayrımcılığa en çok uğradığını düşünenler
Sosyo Politik Saha Araştırmaları Merkezi’nin raporunda dikkat çeken bir diğer nokta ise Türkçe dışında başka bir dil konuşanların maruz kaldıkları “ayrımcılık”. Ankete göre Süryanice, Kürtçe, Ermenice konuşanlar ayrımcılığa en çok uğradığını düşünen grupların başında gelirken katılımcıların yüzde 72’si çoğunlukla “devlet dairelerinde” ayrımcılığa maruz kaldıklarını söyledi. Devlet dairelerinin yanı sıra katılımcıların yüzde 62,5’i eğitim kurumlarında ve yüzde 52,1’i de sağlık kurumlarında “çoğunlukla” ayrımcılığa uğradığını düşünüyor. Bu alanlarda ayrımcılığa uğramadığını düşünenlerin ortalaması ise yüzde 7,3 olarak dikkat çekiyor.
“Sistematik ayrımcılığın yanında tedirginlik de yaşanıyor”
Ayrımcılığa uğramadığını düşünenlerin oranının dikkat çekici bir biçimde düşük olduğunu ifade eden Genç, sistematik ayrımcılıkların yanında göz önünde bulundurulması gereken en önemli unsurun “tedirginlik hissiyatı” olduğunun altını çizdi.
Maruz kalınan ayrımcılık ve yaşanan tedirginliğin ışığında insanların kendilerine oto-asimilasyon uygulamaya başladığını vurgulayan Genç, verilerin hem sosyal hem resmi alanlarda Türklük ve Türkçe dışındaki kimlik ve dil göstergelerine karşı giderek gelenekselleşmeye başlayan bir ayrımcılık alışkanlığının yer edinmeye başladığını gösterdiğini belirtti.
Türkçe dışındaki anadilleri en az kullanan yaş grubu 8-44 yaş
Yapılan çalışmaların ışığında Türkçe dışındaki anadilleri en az kullanan yaş grubunun 8-44 yaş arası olduğunu belirten Yüksel, sözlerini şöyle sürdürdü: ”İnsanlar toplumsal ve kamusal alanlara girdikleri andan itibaren dillerini kullanmaya ve kimliklerini belli etmemeye çalışıyor. Bu noktada anadil ve eğitim ilişkisi oldukça güçlü. Eğitim, dilin tanınması ve gündelikleşmesi açısından bir araç.”
Anadillerini en çok konuşan, anlayan ve yazan kesim “diplomasız okur-yazarlar”
Anadili bilme düzeyi ile eğitim düzeyi arasındaki ilişkinin de dikkat çekici olduğunu vurgulayan Genç, eğitim düzeyi fazla olmayan, eğitim kurumlarına gitmemesine karşın okuma yazma ve konuşma becerilerini oturtmuş “diplomasız okur-yazarların” anadillerini diğer gruplara oranla “en fazla konuşan anlayan ve yazan” grubu oluşturduklarını söyledi. Sonuçlara göre, diplomasız okuryazarların ardından anadilini en çok kullanan kesmin “yükseköğretim” grubu olduğunu aktaran Genç, bunun da yeni bir farkındalık biçimi ortaya koyduğunu ve bu durumun “dönemsel değil daimi” olmasının dillerin yaşatılmasıyla doğrudan ilişkili olduğunu belirtti.
“Anadil eğitimi değil, anadilde eğitim”
Son olarak “anadilde eğitim hakkı” konusunda konuşan Genç, Türkiye’de Türkçe dışındaki anadilleri konuşanların, anadil eğitimlerini kendi dillerinde almamalarını büyük bir tehlike olarak nitelendirdiklerini belirterek, anadil eğitimi yerine anadillerinde eğitim görmek istediklerinin altını çizdi.
Sosyo Politik Saha Araştırmaları Merkezi’nin ilgili raporunun tamamına
buradan ulaşabilirsiniz.