Ayasofya’nın müze vasfından çıkarılıp camiye çevrilmesinde Danıştay’ın vakfiye hukukuna yaptığı vurgu, Ermeni toplumunun el konan mülklerinden Sanasaryan Han’ın durumunu da gündeme getirdi.
Agos Gazetesi, “Sanasaryan’ınki Vakfiye Değil mi” manşetini atarak, İstanbul Fatih’te, Gülhane Parkı’nın karşısında bulunan Sanasaryan Han’ın, Sanasaryan Vakfı’na ait olduğunu yazdı.
Agos’un haberine göre, Ayasofya’nın müze vasfından çıkarılıp camiye çevrilmesine neden olan Danıştay kararı bilhassa azınlık toplumlarının el konulan vakıf mülkleri açısından önümüze yeni bir tablo sunuyor.
Zira Danıştay Ayasofya’nın müze yapılmasına dair Fatih Sultan Mehmet'in vakfiyesin gerekçe göstererek 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararını iptal ederken vakfiye hukukuna da kapsamlı bir gönderme yaptı.
Karar Sanasaryan Han'ı gündeme getiriyor
Danıştay’ın Ayasofya için açıkladığı kararın gerekçesinde şu ifadeler yer aldı:
“Vakıf senedinin, hukuk kuralı etki değer ve gücünde olduğu, vakfedilen taşınmazın vakıf senedindeki niteliğinin ve kullanım amacının değiştirilemeyeceği, bu hususun tüm gerçek kişilerle birlikte davalı idare için de bağlayıcı olduğu kuşkusuzdur.”
Aynı mantık Diyanet İşleri Başkanı’nca da dile getirildi.
Bu durum Ermeni toplumunun el konan mülklerinden Sanasaryan Han’ı da gündeme getiriyor. Zira Mıgırdiç Sanasaryan 1901 yılında Sanasaryan Vakfı’nı “fakir Ermeni çocukların barınma, eğitim ve yeme içme ihtiyaçlarının karşılanması” amacıyla kurmuştu.
Hukuki çevrelerde şimdi Danıştay kararının Sanasaryan ve benzer durumdaki vakıf malları için emsal teşkil edebileceği değerlendirmesi yapıyor.
Sanasaryan Han'da ne oldu?
Mıgırdiç Sanasaryan’ın vakfiyesi olan bina Cumhuriyet döneminde mazbut vakıf sayılmış ve Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne geçmişti. Sanasaryan Vakfı, 10 Ekim 1901’de mahkemece tescil edilen vakıf senedi uyarınca Mıgırdiç Ağa Sanasaryan tarafından fakir Ermeni çocukların eğitim, öğretim, barınma ve yene-içme ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla kurulmuştu.
Mıgırdiç Sanasaryan bu gayesini gerçekleştirmek üzere sanasaryan Han’ı satın almıştı. Vakfeden, vakfın tek mütevellisi ve tek yetkilisi olarak ise İstanbul Ermeni Patriğini tayin etmişti.
Cumhuriyet döneminde vakfın mazbut vakıf sayılması üzerine Ermeni Patrikliği 2011’de mülkü geri almak için dava açmış ancak sonuç alınamamıştı.
Davanın reddedilmesinin ardından Patrikhane, Yargıtay’a başvurdu. Hukuki süreç devam ederken, Vakıflar Genel Müdürlüğü, mahkeme kararlarını beklemeden ihaleye çıktı ve Han 20 yıllığına kiraya verildi.
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi ise 13 Aralık 2017’de hanın cemaat vakfı niteliği taşıdığını belirten gerekçeli kararını açıkladı ancak daha sonra tam tersi yönde karar verdi. Kültür Bakanlığı da geçtiğimiz ay yaptığı açıklamada Sanasaryan Han’ın ihale ile kiraya verilmesinde herhangi bir engel bulunmadığını belirtti.
Danıştay'ın Ayasofya kararı
Danıştay 10. dairesi 10 Temmuz 2020 tarihli kararıyla Ayasofya'yı müze yapan kararı iptal etti.
TIKLAYIN - Danıştay’ın Ayasofya kararının tam metni
Danıştay kararında Ayasofya'nın Fatih Sultan Mehmet Han Vakfı'nın mülkiyetinde olduğu, "cami olarak kullanılması için toplumun hizmetine sunulduğu" ve "tapu belgesinde de cami vasfı ile tescilli bulunduğu" belirtti.
Kararda "Vakıf senedinde sürekli olarak tahsis edildiği cami vasfı dışında kullanımının ve başka bir amaca özgülenmesinin hukuken mümkün olmadığı sonucuna varıldığından, bu hususlar dikkate alınmaksızın Ayasofya'nın cami olarak kullanımının sonlandırılarak müzeye çevrilmesi yönünde tesis edilen dava konusu Bakanlar Kurulu Kararında hukuka uygunluk görülmemiştir" denildi