Kilikya Katolikosu Aram I, ‘Shant’ TV kanalına verdiği demeçte Sis Katolikosluğunun iadesi için Türkiye mahkemesine başvurduğu meselesine değindi.

Hatırlanacağı üzere, Merkezi Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta bulunan Kilikya Katolikosluğu, Adana-Kozan’daki tarihi merkezinin ve etrafındaki mülklerin iadesi için hukuksal süreçe başladı. Adana’daki mülklerin iadesine ilişkin Türkiye Anayasa Mahkemesi’ne yapılan başvurunun reddedildiği ardından, Sis Ermeni Katolikosluğu ve manastırının Adana’da bulunan arazisinin Ermeni Kilisesi’ne iadesine ilişkin Avrupa İnsan Hakkları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurma kararı alındı.

Yapılan açıklamada, dava sürecinin Katolikosluk mülkünün iadesi ve Katolikoslukta dini tören gerçekleştirme hakkının tanınması amacıyla açıldığı vurgulandı. Dini tören gerçekleştirme hakkının, Lozan Antaşması’nda azın hakları bağlamında kayıt altına alındığı ve AİHM’in din ve vicdan özgürlüğü konusundaki bağlayıcılığı hatırlatıldı.

“Bu davanın sadece Kilikya Katolikosluğu’nun veya Ermeni kilisesinin davası değil Ermeni halkın davası olduğunu” vurgulayan Aram I, “Biz bu bilinçle, bu perspektifle yola çıktık ve hukuki süreci devam edeceğiz. Ermeni Soykırımı’nın tanınma sürecini da devam etmeliyiz. Ancak aynı zamanda Ermenistan ve Diaspora, tüm kuruluşlarıyla birlikte yasal sürece girmemizin zamanı geldiğini düşünüyorum. Bu bizim halkımızın sorunudur. Biz Ermeni Soykırımı’nı hiç unutmuyoruz. Halk ve kilise olarak bizim net talebimiz şudur: tanıma ve tazminat. Biz uluslararası bir platformdan adaleti istiyoruz.”

Kilikya Katolikosu Aram I, Ermeni Soykırımı’nın uluslararası alanda tanınmasının önemini vurgulamakla birlikte, tazminat hakkına öncelik tanınmasının gerekliliğinden söz etti. Bu konuda uluslararası hukuk belgelerinden alıntılar yaparak tazminatın önemine vurgu yaptı.