1915`TEN BUGÜNE: Anlatılmayan Geçmişe Adanmış Iki Hayat: Kaçartyanlar’ın Portresi - Gündem
25 Kasım 2024 - Հակական տոմար - Տարի : 4517 / Ամիս : Տրե / Օր : Ցրօն / Ժամ : Այգ

Gündem :

03 Kasım 2018  

1915`TEN BUGÜNE: Anlatılmayan Geçmişe Adanmış Iki Hayat: Kaçartyanlar’ın Portresi -

1915`TEN BUGÜNE: Anlatılmayan Geçmişe Adanmış Iki Hayat: Kaçartyanlar’ın Portresi 1915`TEN BUGÜNE: Anlatılmayan Geçmişe Adanmış Iki Hayat: Kaçartyanlar’ın Portresi

1915’ten bugüne uzanan Ermeni portrelerinde bu hafta ailesinin hikayesi Kars’tan Almanya’ya uzanan sanatçı kardeşler Sergey ve Lusine Kaçartyan var. Büyük büyükbabalarının hayatı hakkında kısıtlı bilgiye sahip olan kardeşler, anadili ve kimliği korumanın önemine değiniyor ve “Kültürümüzü koruduğumuz sürece asla yok edilemeyiz” sözlerini kaydediyor.

Sergey Kaçatryan ile kız kardeşi Lusine’nin büyük büyükbabası Daniel Kaçatryan Kars’ta doğmuş. Torunlarının çocukları Daniel hakkında çok az şey biliyor, çünkü o hayatını kaybettiğinde daha küçükmüş. Daniel, Sergey Kaçatryan’a ne hayatta kalışından ne kayıp anavatanından bahsetmiş.

Aile, Daniel’in sekiz kardeşi olduğunu, bunlardan altısının erkek, ikisinin kadın olduğunu biliyor. Kaçatryanlar vakti zamanında Kars’ta buğday tarlalarına ve bir fırına sahiptir. Sergey ve Lusine, büyük büyükbabalarının kayıp yurdunu hayal ederken geniş sarı tarlaları, fırın ocağının çevresinde toplanan büyük bir aileyi ve havayı saran taze pişmiş ekmek kokusunu akıllarına getiriyor.

Kaçatryanlar kendilerini savunmalarına rağmen yalnızca Daniel ve erkek kardeşi Grigor hayatta kalır. Daniel kaçtıkları Gümrü’de kalırken, erkek kardeşi Tiflis’e ilerler ve bir daha ondan haber alınamaz.

Gümrü’de geçen bir sürenin ardından Erivan’a geçen Daniel, buradaki Kond mahallesine yerleşir. Onun çocuklarından Sergey Kaçatryan 2014 yılında hayatını kaybeder ve arkasında üç erkek çocuğu bırakır: Vladimir, Artashes ve Daniel. Vladimir, Sergey ve Lusine’nin babasıdır.

Özünü arayış
Sergey ve kız kardeşi ünlü piyanist Lusine, 22 yıldır Almanya’da yaşıyor. Kardeşler, ailelerinin yabancı bir ülkede kültürlerini korumak için yaptıklarından dolayı minnettar. Lusine bunu şöyle açıklıyor:

“Bizim için ne kadar çok şey yaptıklarının bugün farkına varıyoruz. Almanya’da büyüdük, fakat bizim evimiz Ermenistan. Evde Almanca konuşmamıza asla izin vermediler ve anadilimizi, kimliğimizin en önemli unsurunu koruduk.”
Sergey, yabancı topraklarda yaşayan insanların kimlik meselelerinin daha farkında olduğunu ve kendilerine karşı daha duyarlı davrandıklarını kaydediyor:

“Kendi ortamınızda yaşamadığınızı hep biliyorsunuz; zihniyetlerdeki farkı her zaman hissedersiniz. Bilinçli hale gelir ve kimliğinizin özelliklerini görmeye ve bunu takdir etmeye başlarsınız. Bizim ailemiz bununla ilgili asla bir sorun yaşamadı: Mümkün olduğu ölçüde bizim olanı koruduk: Ulusal, geleneksel ve kendi dünya görüşümüzü. Diğerleri gibi olmaya çalışmadık ve kendimize sadık kaldık.”

Kaçatryan ailesinin genç üyeleri, kimliklerini korumak için can atıyorlar; bunun sebebi ataları hakkında çok şey bilmiyor oluşları. Onlar bu şekilde büyük büyükbabaları Daniel’in anısını yaşatmaya çabalıyor.

Müzik dilinde konuşmak
Ermeni Soykırımı’nın yüzüncü yılı, yalnızca çalışmalarından ötürü değil, taşıdıkları sorumluluk bilinci nedeniyle de Sergey ve Lusine için özel bir yıl. Lusine, Ermeni Soykırımı’nın anısına Köln, Vienna, Amsterdam, St. Petersburg, Londra ve San Francisco gibi kentlerde düzenlenen prestijli konserlerde yer almalarının nedenini şöyle anlatıyor:

“Müzik dilinde konuşmak; katliamalara ve tehcire maruz kalan, zorla yurdundan edilen insanların 100 yılın ardından hala yaşıyor olduğunu ve yarattığını, bin yıllık kültürünü koruduğunu söylemek ve dünyaya anadilinde hitap etmek.


Sergey, Lusine ve viyolonsel sanatçısı Narek Hakhnazaryan konserlerde Beethoven ve Rachmaninov’un yanı sıra Gomidas’ın “Seven Dances” ve Babajanyan’ın “Trio” eselerini çalmış. Lusine sahneden şöyle seslenmiş:

“Konserimizin ikinci bölümü Ermeni Soykırımı’nın 100. yıldönümüne adanmıştır. Özellikle modern dünyada gözler önünde korkunç şeylerin yaşandığı bugünde, bir daha bu suç yaşanmasın diye, sizi Ermeni Soykırımı’nın tanınması için talepte bulunmaya ve mücadele etmeye davet ediyorum; nihayetinde zenginliğimizin kültürümüz olduğunu, bugün Gomidas gibi insanlar sayesinde var olduğumuzu söyleyebilirim. Kültürümüzü koruduğumuz sürece asla yok edilemeyiz.”

Köln’de yerel radyo istasyonu üzerinden de yayınlanan konserdeki isimlerden Sergey, “Zor konular hakkında konuşmak için cesaret, doğru yol ve doğru zaman her zaman bulunabilmeli” diyor.

Nostalji geçidi
Sergey ve Lusine, şu an “My Armenia” adlı albümü için çalışıyor; albüm, yalnızca Ermeni müziği içeriyor ve Ermeni Soykırımı’nın 100. yılına ithafen hazırlanıyor. Sergey şu notu düşüyor:

“Konserlerimizde yabancılara en çok dokunan parça Gomidas’ın ‘Krounk’ (Vinç) adlı eseri. ‘Krounk’tan önce ne çaldığınız fark etmiyor; önceki performansınız ne kadar iyi olursa olsun herkes tarafından unutuluyor. ‘Krounk’ rahatsız ediyor, hangi uyruktan olurlarsa olsun insanları alt üst ediyor.”

Lusine ise “Şaşkına döndüm” diyor ve ekliyor: “‘Krounk’ radyoda çaldıktan sonra kaç kişinin bana bunu sorduğunu tahmin edemezsiniz.”

“My Armenia”ya ek olarak, Kaçartyan kardeşlerin 2015 yılına özel başka bir projesi daha bulunuyor: Piyano ve tiyatroyu harmanlayarak “Nostalgia” adında mistik bir performans sunuyorlar.

Geçmiş ve geleceğin müzik, sahne performansı ve video ile bir araya getirilirken, Lusine bu performansa oyuncu ve piyanist olarak katkı sunuyor. Sergey ise yapımcılığını üstleniyor ve Lusine’ye görüntüler için yardımcı oluyor.

Performans sırasında restore edildiği görülen bir kilisenin görsellerine yer veriliyor. Ermeni kiliselerinin harap edilmesinden dolayı üzüntülerini dile getiren Lusine şöyle diyor:

“Bu proje için tarihi yurdumuzun sanal turunu yaptık. Çok zor ve duygusal anlar geçirdik ve sürekli Daniel ile zihnimizde konuşmalar gerçekleştirdik.”

Sergey ve Lusine Türkiye’ye hiç gitmemiş ve oradan gelen çok sayıda davetiyeyi reddetmiş. Lusine şöyle anlatıyor:

“Ve şimdi, ilk kez, tüm bunlara kendi gözlerimle görmek tanık olmak, dokunmak, büyük büyükbabamın kayıp vatanının yollarından yürümek ve rönesansı beklemekte olan harap kiliseleri görmek istiyorum. O yüzden bunlara performansımla hayat vermek istedim.”

Son olarak Sergey şunları kaydediyor:
“Tüm bu konserlerde ve projelerde bizim için en önemli şey meselenin trajik yönü değil, daha ziyade dehşet sonrası hayatta olduğumuz hakikati ve yaratmayı sürdürmek için güçlü bir iradeye sahip oluşumuz. Bu en önemli mesaj.”

Çeviri: Tolga Er





Bu haber gazetekarinca kaynağından gelmektedir.

Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı (gazetekarinca) ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.

Opinions expressed are those of the author(s)-(gazetekarinca). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com
+