İstanbul’u vatan bilmek ya da Sütçü Boris’in hikâyesi -
İstanbul’u vatan bilmek ya da Sütçü Boris’in hikâyesi
İstanbul’da kaybolduğunu, artık çok eskide kaldığını düşündüğümüz güzellikler hâlâ nefes alıp veriyor. Bunu görebilmek için sadece şehrin gürültüsünden, yoğunluğundan sıyrılıp eski semtlere yolumuzu düşürmemiz gerekiyor. Kumkapı’da gezerken rastladığımız Sütçü Boris’in dükkanı ve onun yüz yıllık hikâyesi işte o güzelliklerden biri...
Osmanlı’dan miras kalan çok kültürlü toplum yapısı İstanbul’un eski semtlerinde hâlâ varlığını sürdürüyor. Bazen hiç ummadığınız biçimde karşınıza çıkan bir dükkân sizi şehrin geçmişine götürüveriyor. İstanbul’un köklü semtlerinden Kumkapı’da dolaşırken önünden geçtiğimiz küçük bir dükkân sayesinde öğrendik Sütçü Boris’in ve onun şahsında İstanbullu Bulgarların hikâyesini. 1900’lü yılların başında Osmanlı toprakları içinde yer değiştiren Bulgarları başkente çeken, savaş ve ekonomik nedenlerdi. Balkanlardan gelen Bulgarlar, zanaatlarını İstanbul’da icra etmeye başladılar. Sütçülük, bahçıvanlık, işkembecilik ve börekçilik en çok yaptıkları mesleklerdi. Savaş nedeniyle İstanbul’a göç eden “Sütçü Boris”in aile hikâyesi de baba Manol’un Kumkapı’da açtığı sütçü dükkânıyla değişiyor. Daha sekiz yaşındayken önlük takıp çalışmaya başlayan Boris, babasından öğrendiği geleneği geleceğe taşımak için büyük emek veriyor. Kumkapı’daki bu küçük dükkâna adım attığım andan itibaren tarihin sayfalarını aralamış gibi hissediyorum. Zira bu dükkân yüzyıldan fazla bir zamandır burada. Bize, babası Sütçü Boris’i ve İstanbul’daki yaşantılarını anlatması için buluştuğumuz Angelina Peçatikov Çalmov, ailesinin Kumkapı’da ve Aksaray’da her zaman çok huzurlu ve dostane bir yaşam sürdürdüklerini söylüyor. Gerek Rum gerekse Türk komşularının çok özel insanlar olduğunu hatırlatan ve eski komşularını özlemle anan Angelina, dedelerinin esnaflık yaparak geçimini kazandığını anlatıyor. Hiçbir zaman suça karışmayan, her zaman nezih bir toplum olarak kalmayı başaran İstanbul Bulgarları uyumlu kişilikleri ile daima devlete saygı göstermişler. Türk okullarında eğitim görmüş ve bu vatan topraklarında askerlik yapmışlar.
Yeterli sayıda Bulgar nüfusunun olmaması nedeniyle İstanbul Bulgar Cemaati’nin okulları kapatılmış. Dolayısıyla günümüzde kendilerine ait okulları yok. Bu yüzden gençler Bulgarca’yı konuşmakta zorlanıyor. Türkiye’deki Bulgarlar için en önemli buşluşma noktaları Şişli’deki Bulgar Mezarlığı, restorasyonu yakın zamanda biten Balat’taki Sveti Stefan Kilisesi bilinen adıyla Demir Kilise ve Feriköy’deki Bulgar Mezarlığı olmuş.
İYİ GÜNDE KÖTÜ GÜNDE
Peçatikov Ailesi Türkiye’nin tüm sancılı dönemlerine de şahitlik etmiş. İyisiyle kötüsüyle ülkenin yakın geçmişine şahit olan İstanbul Bulgarları hem 1942’deki Varlık Vergisi’nin yol açtığı zorlukları hem de 1955’teki 6-7 Eylül Olayları sırasında yaşadıkları sıkıntıları büyük bir olgunlukla karşılamışlar. Öyle ki çocuklarına geçmişte yaşadıkları bu sıkıntıları hiçbir zaman tam olarak anlatmamış ve içinde yaşadıkları toplumla bağlarının yara almasına izin vermemişler. Anneannesinin 6-7 Eylül Olayları sırasındaki bir anısını aktaran Angelina Hanım, çok duygulanıyor. O olaylar sırasında hem onların hem de Türk olmayan diğer ekaliyetin hayatını kurtaranın, bir komiser komşuları olduğunu ve komşularının dostluklarından aile büyüklerinin her zaman bahsettiğini anlatıyor. Bu olaylar sırasında mahallelerine gelip “Burada gavur yaşıyor mu?” diye soranlara “Burada hiç Hristiyan yok” deyip Hristiyan komşularını koruyan pek çok Türk, iki toplumun kadim dostluklarının birer nişanesi. Bu topraklarda yaşamaya başladıkları günden itibaren Müslüman komşularının, arkadaşlarının gelenek ve göreneklerine ortak olan, onlardan da aynı karşılığı gören Peçatikov Ailesi İstanbul’un yitirilmemesi gereken geçmişine anlamlı bir örnek teşkil ediyor.
Kumkapı’daki bu küçük dükkâna büyük emek vererek işleten, en güzel dondurmayı, kaymağı yapan Sütçü Boris beraber çalıştığı Türk işçilerini, ailesinin bir üyesi gibi görmüş. Bugün, bu tarihî mirası yaşatan ve Boris Bey’in yanında yetişen Selahattin Bey de ustasından öğrendiği esnaflığı aynı şekilde devam ettiriyor.
Kumkapı’da doğan ve yolu Sütçü Boris’e düşen -Türk, Ermeni, Rum- o dönemin çocukları, yıllar sonra dünyanın değişik yerlerinden aileye sosyal ağlar sayesinde ulaşıyorlar ve yedikleri dondurmanın, kaymağın lezzetini unutamadıklarını anlatıyorlar, bir de Boris amcalarını.
Dünyanın en eski şehirlerinden biri olan İstanbul ile uyum içinde yaşam sürdüren Bulgarların yaşadığı semtlerden biri olan Kumkapı sokaklarında, Angelina Peçatikov ile dolaşıyoruz. Babasının doğduğu, dedesinin ve ninesinin yaşadığı Kumkapı’daki dede evi artık yok. Eski cumbalı evler, yeniliğe teslim olmuşlar ya da bakıma muhtaç durumdalar. Mahallenin yeni sahipleri üzerinde yaşadıkları köklü mirasın farkındalar mı bilinmez ama ben Peçatikovların Makedonya’da başlayıp İstanbul Kumkapı’da devam eden yolculuğunun izlerini sürüyorum sevgili Angelina ile. Bir kez daha ne kadar köklü bir tarihe sahip olduğumuzu görüyor ve bu çok kültürlü yapının zenginliğini tadıyorum.
Türkiye, onlar için hep anavatan olmuş, isimlerinin yabancı, konuşmalarının değme İstanbullulara taş çıkartacak nitelikte olması ise hep çok dikkat çekmiş. Çok uzun zamandır aynı topraklarda aynı sevinci, üzüntüyü, heyecanı paylaştığımız Türkiye’deki Bulgar dostlarımızdan Angelina daha çok kullandığı ismiyle Linda Hanım, kendilerinin Türkiye vatandaşı olduklarını ve bundan dolayı ‘azınlık’, ‘gavur’ gibi sözcükleri duyunca çok üzüldüğünü belirtiyor. Allah izin verdiği sürece kendisinin ve ailesinin bu vatan topraklarında yaşayacaklarını ve bu vatana hizmet etmekten mutlu olacaklarını belirtiyor.
Bu haber star kaynağından gelmektedir.
Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı (star) ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.
Opinions expressed are those of the author(s)-(star). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com