Dost, post meselesi -
Dost, post meselesi
Kirvem,
Buldukları ilk fırsatta ülkemizi bölük pörçük edip bir lokmada ham hum şaralop yutmaya çalışan dahili ve harici bilumum düşmanlarımızın bitip tükenmeyen yeni “manevra”larıyla milletçe yine baş başa kaldık maalesef!
Aslında şu ya da bu nedenlerle milletimizin milli bütünlüğüne, dirlik ve düzenine çomak sokmak için kuyrukta sıra bekleyen düşmanlarımızın çevirdikleri alavera dalaveralar karşısında başımız sıkıştığında; önce celallenip, akabinde de sanki bir nevi savunma refleksiyle, “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” tekerlemesine nedense hep ihtiyaç duyduk!
Sonra?
Sonra “dost-düşman” muhabbeti etrafında laflarken, her defasında “Domuzdan post, gavurdan dost olmaz” ya da arada bir de yerine, zamanına göre “Ayıdan post, Kürt’ten dost olmaz” diyerek kulaklarımızı oldum olası çekiştirip duran atalarımızın kim bilir hangi deneyimlerinin sonucunda edindikleri bu “ata yadigarı” öğütlerini anımsayıp, dolayısıyla bu teşhislerinin ne denli isabetli olduğunu, hatta özellikle de bu “kefere” milletine hani kazara da olsa bel bağlayıp, hele hele aymazlık edip iki dirhem “güven” duyduğumuzda, eninde sonunda veya günün birinde kesinlikle hüsrana uğrayacağımızı iyi-kötü ezberledik elhamdülillah!
Ancak beri taraftan da sen şu kör şeytanın işine bak ki, hiç ummadığımız bir anda, gavurun kılıçından çok daha keskin bir hançer darbesini sırtımızın tam da ortasına, kürek kemiklerimizin arasına acımasızca indiren “din” kardeşlerimizin, bugünlerde sınırlarımızın başında, burnumuzun dibinde, iki adım ötemizde “referandum” adı altında sahneye koydukları, kılıç yarasından da beter bir “oyun”un ilk perdesini araladıklarını görünce, ne yazık ki yine “yanıldık” ama buna rağmen her zamanki gibi dimdik ayaktayız çok şükür!
Oysa...yedikleri bulgur pilavları, kaşıkladıkları ayran çorbaları önlerinde, yemeyip bayat buldukları somunları, lavaşları, tandır ekmekleri artlarında, en önemlisi de ezelden beri sadece soğanın, “pivaz”ın cücüğünü yufkalarına dürüm yaptıklarında, bunun tarifi imkansız büyük bir mutluluk olduğunu dillendiren bu kardeşlerimizin, neden sonra kimi “aklıevveller” tayfasının gazına gelip, akabinde de yedikleri nimetin, içtikleri suyun kıymetini bilmeyen kimi “sergerdeler”in kırk yıldan beri kendilerince peşinden koşup kafalarına takıp parmaklarına doladıkları sözde bir “dava”nın, nafile bir “hayal”in, çocukluk “rüya”larının acı faturası gün gibi ortadayken, şimdilerde de güreşmeye doymayan “yalancı pehlivanlar” misali, hudutlarımızın yanı başında, yeni bir “macera”nın peşine takılıp, böylece zaten hemen her konuda neredeyse çivisi çıkmış Ortadoğu’nun petrol bataklıklarında bir taraftan cadı kazanları kaynatırken, öte yandan da yanlış hesapların eninde sonunda Bağdat’tan tornistan edeceğini bu gafiller ya duymamışlar ya da ecdatlarımızın yıllardan beri dillendirip durdukları bu ibretlik deyiminden zerre kadar haberleri mafiş!
Uçsuz bucaksız şu evrende; eni, boyu, kılı, yünü, uçkuruyla, velhasılıkelam takım taklavat tümüyle birlikte sadece bir toplu iğne başı kadar yer kaplayan dünyamızda, ta fi tarihinden itibaren yapılan bilumum hesapların gelip dayandığı nokta, bileşkesini oluşturduğu çizgi, eninde sonunda “ayvaz kasap hep bir hesap” tan öteye geçmediği Ermenice deyimiyle “arten”, Türkçe ifadesiyle “zaten” malumken, buna rağmen herkesin hesabı, kitabı nedense, ne hikmetse yine hep kendine!
Vee... fakat kimin elinin kimin cebinde olduğu henüz belli olmayan bu Ortadoğu coğrafyasında bu hesapların hangileri Bağdat’tan gerisin geri dönecek, bunu da bu saatten sonra tabii ki, sadece ve sadece yüce Tanrı’nın hesapları belirleyecek Kirvem!
Bu haber evrensel kaynağından gelmektedir.
Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı (evrensel) ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.
Opinions expressed are those of the author(s)-(evrensel). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com