​Kürt’e vururken Ermeni’ye küfretmek - Gündem
24 Kasım 2024 - Հակական տոմար - Տարի : 4517 / Ամիս : Տրե / Օր : Լուսնակ / Ժամ : Շաւաղօտ

Gündem :

15 Eylül 2017  

​Kürt’e vururken Ermeni’ye küfretmek -

​Kürt’e vururken Ermeni’ye küfretmek ​Kürt’e vururken Ermeni’ye küfretmek

Ülke artık tam bir cinnet ortamına teslim olmuş vaziyette. Öyle böyle değil. Ulaştığı nokta itibarıyla, memleketinden uzakta ölmüş 80 yaşındaki bir Dersimli kadının cesedini mezarından çıkarıp bu kez “doğduğu topraklara sürgün eden” bir cinnet bu.

(Hapishaneden elleri kelepçeli bir biçimde annesinin cenazesine getirilen ve linç kıtalarının tarifsiz alçaklığı karşısında acısı katmerlenen Aysel Tuğluk’u anlamaya çalışıyorum, başaramıyorum. Bu acının anlaşılabileceğini sanmıyorum zaten.)

Peki, bu linç kıtası Kürtlerin cenazesine saldırırken niye aynı zamanda Ermenilere ve Alevilere de küfreder? Hadi, diyelim merhum Hatun Tuğluk aynı zamanda Alevi, peki niye orada bile Ermenilere küfrediyorlar? Bu derin nefretin sebebi ne?

Bu nefretin kökünü anlayabilmek için Türkiye’nin ‘Gericilik Haritası’na bakmak lazım. Söz konusu harita, Ermenilerle yakından alakalıdır. Osmanlı’da Ermenilerin yoğun olarak yaşadığı bölgeler, Türkiye gericiliğinin yuvalarıdır zira.

Bu haritadaki dinci/faşist toplam, ki dincilerle faşistler sıklıkla birbirine karışıyor, Ermeni komşusunun evine, tarlasına, karısına, kızına göz dikmiş, fırsatını bulduğunda da gasp etmiş aşağılık adamların torunlarıdır. Ermeni nefreti kaynağını buradan alır.

Sivas faşistinin dedesi Ermeni kesip malını ve ailesini yağmalamıştır. Çepeçevre Van Gölü’nde, Yozgat’ta, Kayseri’de, Malatya’da, Maraş’ta, Erzurum’da, Erzincan’da, Doğu Karadeniz’in büyük bölümünde, Adana ve Osmaniye’de aynısı yaşanmıştır. Ermenilerin bir kısmı kendisini gizleyerek, ‘Müslümanlaşarak’ sağ kaldı. Çoğu yerde ise böyle bir fırsat dahi olmadı. Ermeni erkeklerini diri diri yaktılar, tuzağa düşürüp öldürdüler, vahşice katlettiler. Çocuklar ya yağmalandı ya katledildi. Kadınlara, genç kızlara el koyuldu. İtiraf edilemeyen ama herkesin bildiği ‘Ermeni gelinler’ şimdi kimlerin büyükanneleridir, kim bilir. Belki de o linç kıtalarının tamamının…

Dedelerinin, Ermeni komşusunun evine, tarlasına, karısına, kızına konacak kadar aşağılık ve soysuz olduğunu unutturmak ya da bunu bir biçimde meşrulaştırmak için küfrediyorlar Ermenilere…

1988’de Van’a gittiğimde orada MHP’li Kürt faşistler görünce çok şaşırmıştım. Şimdi çoğu AKP’lidir. Van Gölü’nü çevreleyen bütün yerleşimlerdeki o gerici damar da aynı kökten beslenir.

Kürtlerin en gericileri, tarikatçı/Hizbullahçı, iktidar uşağı ne kadar aşiret varsa, Ermeni kesen, komşusunu satan, mallarını ve ailelerini yağmalayan tiplerin torunlarıdır. Şimdi ‘muhalif’ bile görünseler, ağalar, şıhlar uzun dönem bu devletin hizmetinde kalmışlardır; ileri gelenlerinin tamamı bu devlete sırayla milletvekilliği yapmıştır, hâlâ da yapmaktadır. Hepsi aynı katliamcıların soyudur.

Ermenilerin katledildiği bölgelerde, o katliamları gerçekleştiren soysuzların çocukları, torunları kentlere gelip, özellikle 6-7 Eylül’ 1955’ten beri Ermeni ve Rum mülklerine çökmeye devam ediyor. Çöke çöke mülk ediniyorlar. Hâlâ, şu gün bile, internetteki ‘defineci’ site ve forumlarında eski Ermeni kiliselerinin harita üzerindeki yerleri paylaşılıyor!

Salkım Hanım’ın Taneleri’nde Zafer Algöz’ün canlandırdığı Durmuş karakteri aramızda yaşamaya –yayılarak- devam ediyor. Bunlar iktidara, güçlüye yaslanıp kısa yoldan köşeyi nasıl döneceklerini düşünerek geçiriyor tüm vakitlerini. Güçsüzü ezmeye çalışan, düşürdüklerine topluca tecavüz eden, topluca bir düşman yaratıp topluca saldıran –ve elbette tek başlarına olduklarında yalakalığın şahikasını yaratan, “ben ettim sen etme” alçaklığına tenezzül eden- ‘şark kurnazları’ hep bunlardır. Dedeleri de böyleydi, kendileri de böyle. İnsanlaşamadılar. O soysuzluğu aşamadılar.

Anlayacağınız, bunlarda soy değil, soysuzluk bir kuşaktan diğerine devroluyor. Sırtlan gibi ürüyorlar, sırtlan karakteriyle büyüyorlar…

Evet, sırtlan!.. Ben doğal ortamlarında yakından izleme fırsatı buldum sırtlanları. Bu sırtlan denen mahluk, sürü halinde, aslanların öldürdüğü avı kapmaya uğraşır. Kendileri boğazlayıp öldürmeyi bilmez. Nadir de olsa kendileri avlanmak zorunda kalırlarsa, sürü halinde, aslanların önünden kaçan hayvanları aralarına düşürüp, artık neresine denk getirirlerse ısıra ısıra parçalarlar. Acı çektirirler…

İşte bu sırtlan karakteri ülkemizi esir almıştır.

İşçi sınıfımız bile bu yüzden bölünmüş vaziyettedir. Sınıfımız içinden o ‘şark kurnazlığı’nı söküp atamadık biz. Dünyanın en çok birbirini satan işçileri belki de bizdedir. Patronun cebine tıkıştırdığı bir paket Marlboro’ya sınıfını satan aşağılık tipler; fabrikanın, atölyenin kuytu köşelerinde kadın işçileri sıkıştırıp taciz eden ustabaşları; sendika koltuğuna oturduğu andan itibaren sınıfına düşman birer hırsız haline gelen, pavyonda yediği paraları bile ‘harcırah’ niyetine işçilere fatura eden sarı sendikacılar… Bunların tamamı, hiyerarşik olarak soysuzluklarını hep o aynı sırtlan karakterinden alır.

Evet, işçimizin vasatı aynı tezgahta yan yana çalıştığı işçiye düşmandır. Omuz omuza hakkını aramayı değil, diğerinin sırtına basarak menfaat kollamayı düşünür. Fabrikalardaki yaygın ispiyonculuk çoğu durumda bu tipler sayesinde ‘gönüllü’ bir iştir. Kendi emsalleri arasında en örgütsüz işçi sınıfının Türkiye’de bulunması tesadüf değildir.

Ve işte yine bu yüzden, işçinin soysuzu da her fırsatta Ermeni’ye küfreder, bıraksanız Kürt’ü kurşuna dizer, İzmir’e ‘Gavur’ der, Alevi’yi ‘kafir’ beller… Sokaklarda Çinli arayıp, bulamayınca Koreliye bile saldırır! Onu da gördük nitekim…

Peki, Alevilere bu özel düşmanlık neden?

Anadolu topraklarında Ermeniler çoluk çocuk katledilip kadınlarının ırzına geçilirken, Ermenilere bir tek Aleviler kapılarını açmış, kollamaya çalışmıştır, insanlık etmiştir de ondan. Alevileri aydınlatan da bu insanlık hamlesidir. Yüzyıllarca Osmanlı’nın zulmüne ve katline uğramış o mazlum Aleviler anlamıştır Ermeni’nin halinden bir tek. O da ellerinden geldiği kadar işte…

Evet, bizim bu topraklara bir sırtlan karakteri hakimdir. Bu karakter kökünü Osmanlı’dan, Osmanlı yağmacılığından ve zorbalığından alır. Ermenileri katleden, bu karakterdir. Şimdi kendisini iktidar olarak örgütleyen gericilik de köklerini işte bu karakterde bulmaktadır… Osmanlıcılıkları tesadüf değildir.

Türkiye’de gitgide yaklaşan büyük hesaplaşma işte bu sırtlan karakteriyle, insanlığın bugüne kadar getirdiği tüm olumlu değerler arasında gerçekleşecektir. İşçi sınıfımız kendi içinde aynı hesaplaşmayı yaşamak zorundadır. Bu ülkenin yaşanabilir bir yer olup olmayacağını bu hesaplaşmanın sonucu tayin edecektir…

VİDEO: Aysel Tuğluk’un annesinin cenazesine saldıranlar, Ermenilere de küfrediyordu:




Bu haber hayred.net kaynağından gelmektedir.

Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı (hayred.net) ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.

Opinions expressed are those of the author(s)-(hayred.net). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com
+