`1895-1915 Ermeni olayların benzer bir senaryosu 2015`te Sur`da yaşandı -
`1895-1915 Ermeni olayların benzer bir senaryosu 2015`te Sur`da yaşandı
Yrd. Doç. Dr. Oktay Bozan, Diyarbakır'da 1895- 1915 yıllarında yaşanan Ermeni olayları ile 2015 yılında yaşanan Sur olaylarının benzerlik gösterdiğine dikkat çekerek, her iki olayda da dış güçlerin müdahalesi olduğunu söyledi.['1895-1915 Ermeni olayların benzer bir senaryosu 2015'te Sur'da yaşandı']Bunlar da İlginizi ÇekebilirHatay'da otomobil istinat duvarından düştü: 2 ölü, 3 yaralı
Dışişleri'nden Cerablus ve El Bab açıklaması
Şırnak'ta 6 PKK'li öldürüldü
Diyarbakır'da 1895'ten 1915'e uzanan Ermeni olaylarını değerlendiren Dicle Üniversitesi Türk İslam Sanatları Anabilim Dalı Başkanı Yrd. Doç. Dr. Oktay Bozan, o tarihlerde Avrupa ülkelerinin Ermenileri, Müslümanlara karşı kışkırtarak, olayların başlamasına neden olduğunu, 2015 yılında ise PKK'nin aynı senaryoyu yaptığına dikkat çekti.
Ermenilerin Sur ilçesinde kilise mahzenleri, korunaklı evler gibi mekânlarda silahların, mühimmatların depoladığını söyleyen Bozan, yüzyıl sonra aynı senaryonun PKK tarafından yapıldığını belirtti.
Bozan, Ermenileri bu işlerin içerisine dâhil eden, onlar üzerinden bu topraklarda var olma mücadelesi veren büyük devletlerin 2015 yılına geldiğinde ise birçok devletin finanse ettiği, sırtını sıvazlayarak, alana yönlendirmiş olduğu birtakım örgüt ve çetelerin burada hâkim olma mücadelesi verdiğini ifade etti.
O dönemlerde Ermeniler ve Müslümanlar arasında yaşanan iç çatışmalara değinen Bozan, Ermenilerin Diyarbakır merkezinde 126 Müslümanı katletmesiyle olayların başladığını dile getirdi.
Diyarbakır'ın tarihi bir merkez olduğuna dikkat çeken Bozan, 'Bu nedenle de birçok devlet Diyarbakır'ı ele geçirmek istemiş. Burada yaşayan halklardan, kavimlerden birisinin de Ermeniler olduğunu görüyoruz. Ermeniler ile Müslümanlar arasında yaklaşık olarak bin yılı aşkın bir süre birlikte yaşadıklarını görüyoruz.' ifadelerini kullandı.
Bozan, 'Sanayi devrimiyle beraber sömürgeleşen Avrupa devletleri, özellikle ham maddeleri kendi ülkelerine götürmek ve bunları da mamul hale getirdikten sonra, Osmanlı pazarında satmak istiyorlardı. Bunun için birtakım yolları kullanmışlardı. Bu yollardan birisi misyonerlik faaliyetleriydi. Bu faaliyetler üzerinden Osmanlı içerisinde yaşayan Rumları, Süryanileri ve Ermeniler gibi değişik unsurları kendi politikalarının alet ederek kendi mezhebine dâhil etmeye çalıştıklarını görüyoruz.' dedi.
'Ermeni Komiteleri halkı silahlandırıyordu'
Ermeni komitelerinin sürekli Müslümanların aleyhinde çalışmalar yürüterek halkı silahlandırdığını ve sonucunda Müslümanlarla olan beraberliğin bittiğini dile getiren Bozan şöyle devam etti:
'19'uncu yüzyılda Ermeniler arasında bir takım komiteler, toplumu politize ve silahlandırmaya çalıştığını görüyoruz. Özellikle misyoner din adamları, vaazlarında dini telkinlerden ziyade Ermeni ulusunu yönlendirecek, Ermeni ulusunu hâkim kılmak için, Ermeni tarihindeki bir takım şahsiyetleri övmeye, onları kahramanlaştırmaya çalışırken, bunun yanında Osmanlı tarihini ve Müslümanları aşağılamaya başlıyorlar. Özellikle bir noktaya geliyor ki 19'uncu yüzyılın sonlarında Ermeni okullarında Ermeni haritaları basılıyor, ermeni bağımsızlık şarkıları söylenmeye başlıyor, ermeni gençleri silahlanıyor. Osmanlı Devlet adamları ya da yöneticilerin pasifliği ve büyük devletlerin buradaki hâkimiyetinden dolayı artık bu zayıf yapıyı dikkate alan Ermenilerin daha da şımarık bir vaziyette geldiğini görüyoruz.'
Devam eden sürtüşmeler esnasında Avrupa ülkelerinin Ermenileri kışkırttığını belirten Bozan, '1890’lara geldiğimiz zaman bir Cuma günü Müslümanlara yönelik bir saldırının olacağı söyleniyor. O tarihten sonra zaten birçok vilayette benzer hadiseler oluyor. Müslümanlarla gayr-ı Müslimler arasında bir takım çatışmalar oluyor. Ve bu çatışmalar ciddi anlamda yankılar uyandırıyor. Avrupalı konsolos ve elçiliklerin telkini şunu söylüyor, ‘kan dökün, olay çıkarın biz müdahale edelim. Siz kan dökmezseniz, olay çıkarmazsanız, kendi varlığını ortaya koymazsanız biz size yardım edemeyiz. Ermeniler de, bizde ortaya çıkalım, bir takım problemleri de dikkate alarak bunları kaşıyalım, toplumda olaylar çıksın diyorlar. Nihayetinde Diyarbakır’a baktığımız zaman 1895 yılının yaz aylarında Müslümanlar ile Ermeniler arasında ciddi sürtüşmelerin başladığını görüyoruz. Sık sık bunlar dükkânları kapatır, kilise çanları çalınır, Müslümanların saygın din adamlarına yönelik saldırılar düzenlenir. ' değerlendirmesinde bulundu.
'Diyarbakır'da ilk defa Cuma namazı kılınmadı'
Bozan, Ermenilerin camilere saldırıda bulunmaları nedeniyle halkın o gün Cuma namazını kılamadığını dile getirdi.
Bozan, 'Bir Kasım 1895 günü geldiğinde camilere saldırı oluyor. Bu sırada Ulu Camii'nin de içinde bulunduğu 7-8 camiye yapılan bu saldırılar üzerine o gün namaz kılınamıyor. Diyarbakır’da ilk defa belki de Cuma namazının kılınmadığı dönemdir. Dolayısıyla bundan hemen sonra Müslümanlarla Ermeniler arasında artık iç çatışma başlıyor. Namaz kılamayan Müslümanlar dışarı taşıyor. Bir takım Müslümanlar bahçede hayatını kaybediyor. Şehirde halklar arası bir çatışma meydana geliyor. Bu çatışmada Diyarbakır merkezinde 126 Müslüman hayatını kaybederken, 60 gayrimüslim de hayatını kaybetmiş oluyor. Bunun yanı sıra olaylara paralel olarak bir de yangın meydana geliyor. Balıkçılarbaşı'ndan Dağkapı'ya kadar birçok dükkânın, atölyenin, el tezgâhının, özellikle ambarların yandığını görüyoruz. Halk arasında çarşıya şewiti (yanık çarşı) ile anılan çarşının hikâyesi bu şekildedir.
Ermenilerin, özellikle 1895 ile 1915 tarihlerini çok önemsediğini aktaran Bozan, Ermeniler içerisinde diğer azınlık grupları gibi bağımsız olunabileceği yönünde fikir oluştuğu, bu nedenle ayaklandıklarını ifade etti.
Bozan, birinci dünya savaşı sıralarında Ermenilerin Osmanlı devleti karşısında yer aldığını ve Rusya'nın Anadolu'ya geçişini kolaylaştırmaya çalıştığını söyledi.
'100 yıl sonra tekrarlanan bir senaryoya şahit oluyoruz'
Sur ilçesinde Ermenilerin 'Dam Taburu' kurduklarını belirten Bozan, eğitim kurumlarında, korunaklı evlerde ve kiliselerde birçok mühimmatın ele geçirildiği belirterek şunları söyledi:
'Sur içerisinde Dam taburu dediğimiz bir tabur var. Bunlar damdan dama geziyorlar. Ahaliden vergi topluyorlar. Zorla, baskıyla para topluyorlar. Uzun aylar boyunca kilise mahzenleri, korunaklı evler gibi mekânlarda silahların, mühimmatların depolandığını ve bazı eğitim kurumlarında da ele geçirilen silahların, bir orduyu donatacak silahlar olduğunu kaynaklar bize göstermiş oluyor. Mesela bir okula giriliyor. Orda bir duvar haritası var, duvar haritasını kaldırıyorlar. Arkasında gizli örülmüş, korunaklı bir kapı var. O kapıdan girildiği zaman çok sayıda bomba ve firariyi bulabiliyoruz. Keza baktığımız zaman mesela Bogos diye bir adam var. Hanesine giriyorlar iki yüz tane bomba bulunuyor. Yani evler çok müsait. Bunun bir benzerini aslında biz 2015-2016 yılında da gördük. Dolayısıyla 100 yıl sonra tekrarlanan bir senaryoya şahit oluyoruz. 1915 yılında Diyarbakır Sur içindeki örgütlenme; Diyarbakır Sur içindeki korunaklı, planlı ve programlı bir şekilde özellikle Ermeni komitelerinin yerleşmesi, orada nüfus oluşturmaya çalışması, ahaliye baskı yapması ve Osmanlı güçlerinin sokağa girmesini engelleme gibi ya da bunun yanı sıra birtakım Müslüman ailelerin oradan kovulması planı gibi garip bir benzerlik var. 100 yıl sonra da tekrar edildiğini görüyoruz.'
'Sur içerisinde vekâlet savaşları veren örgütlerle mücadele edildi'
O dönemdeki olayların 2015 Sur' da çıkan olaylarla benzerlik gösterdiğini söyleyen Bozan, 'Diyarbakır'daki İngiliz konsolosluğunun ve Amerika konsolosluğunun bizzat bu işin içinde olduğunu görmek mümkün. 27 Mayıs 1915 tarihinde bir tehcir kararı söz konusu ve karar gereğince de birçok doğu vilayetlerinde olduğu gibi Diyarbakır Ermenilerinin de tehcire tabi tutulduğunu görüyoruz. 2015 yılına baktığımız zaman benzer bir uygulama yaşadı Türkiye. Çok ciddi anlamda Diyarbakır gibi önemli bir müze-şehir diyebileceğimiz bir tarihi mekânda, çok sayıda insanımız hayatını kaybetmiş oldu. Ciddi anlamda kentin tahrip olmasına neden oldu. Ve o gün de özellikle Ermenileri bu işlerin içerisine dâhil eden onlar üzerinden bu topraklarda var olma mücadelesi veren büyük devletlerin, 2015 yılına geldiğimizde birçok devletin finanse ettiği, birçok devletin sırtını sıvazlayarak alana yönlendirmiş olduğu birtakım örgütlerin, birtakım çetelerin burada hâkim olma mücadelesi verdiğini görüyoruz. Dolayısıyla Türkiye'nin, 2015 yılında birçok devletle Sur içerisinde vekâlet savaşları veren örgütlerle mücadele ettiğini görüyoruz.' ifadelerini kullandı. (Emrah Deniz, Abdurrahman Tetik-İLKHA)
Bu haber Dogruhaber kaynağından gelmektedir.
Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı (Dogruhaber) ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.
Opinions expressed are those of the author(s)-(Dogruhaber). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com