17 Mart 2017
Hrant Dink, kendisine yönelik açık kaynaklardaki tehditlere rağmen korunmasını sağlayacak olan “Hedef Şahıslar Programı”na alınmamıştı. Ali Fuat Yılmazer, alınmasına gerek olmadığını, bunu bir yaptırımı olmadığını söyledi.,"keyfe keder sistem yapmışız" dedi. Yılmazer, çalıştığı dönemde Gülen hareketiyle ilgili sistemli çalışma yapmadıklarını söyledi; "Erdoğan`a sorun" dedi.
Dink cinayetinde aralarında Ramazan Akyürek, Celalettin Cerrah, Ahmet İlhan Güler ve Engin Dinç’in de bulunduğu kamu görevlileri hakkında açılan dava İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Ali Fuat Yılmazer, öğleden önce mahkeme heyetinin sorularına yanıt verdi.
Salı günü yapılan duruşmada tutuklu sanık Ali Fuat Yılmazer, Mahkeme Başkanı Ali İhsan Horasan`la tartışmış ve savunmasına devam etmeyeceğini söylemişti. Aynı zamanda kızı da olan avukatı Fatma Saadet Yılmazer de duruşmadan çekilmesini istemişti.
Yılmazer`e İstanbul Barosu`ndan yeni avukat atandı. Yılmazer, savunmasına devam etmedi ama sorulara yanıt verdi. Savcılık sorgusundaki ifadesini de kabul etmedi. "Benim ağzımdan çıkan beyanlar değildir" dedi.
‘Dink’in fişi vardı’
Mahkeme Heyeti Başkanı Horasan, Yılmazer`e Hrant Dink`in neden Hedef Şahıslar Programına alınmadığını sordu.
Hedef Şahıslar Programı, hedef olan hakkında ölüm tehditleri olan kişilerin yer aldığı ve İstihbarat Dairesi Başkanlığının kullandığı bir sistem.
Yılmazer, İstihbarat Değerlendirme Projesi (İDP) kaydı olanlar Hedef Şahıslar Programına alınmadığını; Dink`in İDP`de fişi olduğunu bu nedenle programa alınmasına gerek olmadığını söyledi.
Hakim üye Ömer Karagül, terör örgütleri hedefinde olanlar için İDP`de olsa da kayıt açılması gerektiğine dair düzenlemeyi sordu.
Yılmazer, "Sadece terör örgütlerinin hedefi olduğu için İDP kaydı olanlar silindi ve bunu hedef şahıslar programa aldık. Dink’in açılmış bir fişi vardı. İDP’deki fişini silemezdik. Başka bilgiler varsa eğer, o zaman her iki yerde de kayıt açılıyordu. Bizim Dink için aldığımız bilgi zaten Trabzon`dan gelmiş. İç kaynaktan gelmiş ve İDP`ye kaydedilmiş. O yüzden gerek yoktu" diye konuştu.
Hakim Karagöl, Dink’in Sabiha Gökçen haberinin ardından tehditler aldığına dair açık kaynaklarda bilgiler olduğunu sordu.
Yılmazer, "Koymak zorunda değiliz. Keyfe keder bir sistemiz var. Biri bildiğimiz terör örgütleri yayın organından tehdit bilgisini getirseydi kaydederdik. Kaydetmesek de hiçbir şey olmaz" dedi.
"Cumhurbaşkanına sorun"
Mahkeme heyeti Yılmazer`e çalıştığı dönemde Fettullah Gülen hareketine dönük çalışma yapılıp yapılmadığına dair sorular sordu.
Mahkeme başkanı Horasan, Yılmazer’in çalıştığı dönemde, ordudan ihraçlar olduğunu ve bundan sonra çalışma yapıp yapmadıklarını sordu.
Yılmazer “Onu o dönemin Başbakanına sorun” dedi.
Yılmazer, mahkeme heyetinin sorularına şu yanıtları verdi:
"Ben bu gruplarla ilgili kitap yazdım. Milli Güvenlik Akademisinde, askeri panellerde ben eğitim verdim. 28 Şubatta asker panellere beni çağırırdı."
“Sabri Uzun’la yazışmalar hakkında konuşmalarımız oldu. Üslubumuzu beğenmezdi. Daha methedici ve abartılı ifadeler kullanmamızı isterdi. Onun talimatlarıyla yazılar yazıldı.”
‘Hükümeti cenderelerden ben kurtardım’
“Ben bugün de terör örgütü olmadığı kanısındayım. Delil yok. İfadelerle delil üretmezsiniz. ”
"Bu ülkede siyasi İslam denilince devlette karşılığı Milli Görüş Hareketidir. Ak Parti hükümeti gelir. Utanarak söylüyorum ama Ben 2006`da AKP’yle ilgili siyasi eylem planı hazırlıyordum. Ama ben bunları değiştirmeye çalıştım. hükümeti bu cenderelerden ben çıkarttım."
"Ergenekon soruşturmalarına direnen cemaatçiler vardı. Emniyetten kastettiklerim Hanefi Avcı ve Sabri Uzun`dur. Avcı, her zaman cemaatçi olarak bilinirdi. Zaten kim ön plana geldiyse cemaatçi olarak bilinirdi."
"Cemaatçi ilk on kişiden biri Kemalettin Özdemir`dir. Şimdi Gülen`i bitirme operasyonun danışmanı. Yanında Sabri Uzun, Ahmet İlhan Güler ve Hanefi Avcı var."
"Bu davada halen Gülen grubundan olan Coşkun Çakar var."
"Ramazan Akyürek için hep bir cemaatçi söylentisi vardı. Ancak ben çok tanımıyorum. Etkili bir geçmişi yok."
"Ben herhangi bir grup içinde yer almadım. Ama bir şeyler yapabilmek için birilerini ikna etmek zorundasınız"
"Ne oldu da Başbakan benden vazgeçti. 2011 Mart ayında ben istihbarattan atıldım. O seçimde hala cemaat AKP`yi destekliyordu."
"Beni Erdoğan`a götüren İTO Başkanı ve Sadık Albayrak`tır. Benim inançlarım ve ideallerim vardı. İnandıklarımı kelle koltukta yaptım.”
“Ergenekon belgeleri İstanbul’da ele geçirildi. Ankara’da arşive girmemişti. Veli Küçük bırakın örgütü çökerteyim dedi. Beni tutuklarsanız derin çete beni öldürür. Çünkü en iyi bilen o. Benim istihbaratçı olarak yaptığım değerlendirmelerin aynısını Hanefi Avcı da yaptı.”
"Kafes eylem planı gerçektir. Yalanlanmadı. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ döneminde adli müşaviri Hıfzı Çubuklu`yu gönderip, benden Kafes planını belgeleri istedi. Genelkurmay Başkanı gidip bunu Başbakan`a arz etmeliydi. Başbakan inanmıştı ve bizi o talimatlandırıyordu. "
Tanıklar dinlenmeye devam ediyor
Mahkemenin tanık olarak dinlenmesine karar verdiği isimler, bulundukları illerden ifade vermeye devam ediyorlar. Dönemin polis memurları Ali Looğlu ve İsmail Bayseçici tanık olarak ifade verdi.
Ali Loğoğlu, cinayet işlendikten hemen sonra İDP programından Hrant Dink sorgulaması yapmıştı. Dink’in Malatyalı olması ve Malatya’da Ermenilerin yaşamasından dolayı olumsuz bir sorun olmasın diye sistemde arama yaptığını söyledi. Yaptığı aramada, Yasin Hayal’in Dink’e dönük tehdidinin görülüğünü aktadır. Dink sayfasının daha sonra kapatıldığını da söyledi.
Erhan Tuncel, daha önce ifadesinde Trabzon İstihbarat Şubesini cep telefonundan aradığını ve cinayetle ilgili bilgi verdiğini söylemiş, dönemin polis memurları bu iddiayı yalanlamıştı.
Görüşmelerle ilgili tanık olarak İsmail Bayseçici, Adana’dan talimatla ifade verdi. Trabzon’da İstihbarat Şubesinde çalıştığını, görevinin gelen ihbarlarla ilgilenmek olduğunu söyledi. Bürodaki telefona cevap verilememesi gibi bir durum olmadığını, elemanla kim ilişkiliyse onun mutlaka telefonlara dönüş yaptığını belirtti.
Agos