17 Şubat 2017
2000`li yılların başlarında bazı Türk aydınlarla birlikte karşılıklı diyalog sürecine katılan Ermeni aydınlardan Gümrü Şehir Araştırmaları Merkezi Başkanı Aşot Mirzoyan, diyalog günlerini ve kendisinin neden bu süreçten ayrıldığını Doğan Haber Ajansı`na anlattı.
Mirzoyan: Türk-Ermeni İlişkileri Yakın Gelecekte Düzelmez
2000`li yılların başlarında bazı Türk aydınlarla birlikte karşılıklı diyalog sürecine katılan Ermeni aydınlardan Gümrü Şehir Araştırmaları Merkezi Başkanı Aşot Mirzoyan, diyalog günlerini ve kendisinin neden bu süreçten ayrıldığını Doğan Haber Ajansı`na anlattı.
Kendisinin bu diyalog sürecine 2002 yılında Gümrü Kalkınma Vakfı`nın temsilcisi olarak katıldığını ve o tarihten sonra Türkiye`ye çeşitli zamanlarda ziyaretler düzenlediğini belirten Mirzoyan, "Bu süreçte ilk başta beni etkileyen, Ermenistan`da, Türkiye`de ve Gürcistan`da aynı kültürel ortamı görmek oldu. Mesela, 19. yüzyılda Türkiye`de, Gürcistan`da ve Ermenistan`da yapılan binaların mimarileri birbirine çok benziyor. Ziyaretlerden önce, geçmişte yaşanmış kötü olayların etkisiyle, Türkiye`ye yönelik önyargılarımız vardı. Fakat ziyaretle birlikte bunlar değişmeye başladı. Orada, bize benzeyen insanların olduğunu gördük", diye konuştu.
Kendilerine bu ziyaretlerden önce Ermenistan`da sürekli olarak Türkiye`nin Ermeniler açısından çok tehlikeli bir ülke olduğu yolunda uyarıların yapıldığını söyleyen Mirzoyan, "fakat biz Türkiye`de Ermeni olduğumuzu her yerde söylediğimiz ve rahatça dolaştığımız halde hiçbir sorunla karşılaşmadık. Bize, Türkiye`nin pek çok bölgesinden geçerken hiç durmadan seyahat etmemizi, hele Iğdır`a özellikle çok dikkat etmemizi, çünkü Iğdır`da çok sayıda Azeri`nin olduğunu söylemişlerdi. Fakat orası bizim için hiç de söylendiği gibi tehlikeli bir yer değil. Hatta, Iğdır`da meydanlık bir yerde Azeri bir müzisyenle, spontane olarak ortak bir konser verdik. Ermenistan`a döndüğümüz zaman da, bize o şekilde uyarıda bulunanlara: `arkadaşlar kusura bakmayın, sizin verdiğiniz bilgiler epey eskimiş, gerçeklere uymuyor`, dedik", diye o günleri anlattı.
"Ermenistan`da `iktidardan memnun olmasanız da milli birlik için destek olun, yoksa hepimiz mahvoluruz` anlayışı aşılanıyor"
2004-2005 yıllarında Heinrich Böll Vakfı`nın desteğiyle Gürcistan`da Türk, Ermeni, Gürcü ve Azeri gençleri buluşturan etkinlikler, festivaller düzenlediklerini anlatan Mirzoyan, kendisinin daha sonra bu diyalog sürecinden neden ayrıldığı sorusuna ise, şu şekilde yanıt verdi: "çabalarımızın tek başına bir şeyi değiştiremeyeceği, o nedenle, bu girişimin gerekli olmadığı sonucuna vardık. Ayrıca, her iki tarafta da toplumlar değişti. Türkiye`den başlayacak olursak, mesela, Kars`ın eski belediye başkanı, daha barışçı biriydi. Onun görevden ayrılmasından sonra, onun zamanında inşa edilen İnsanlık Anıtı`nın yıkılması, Ermenistan`a yönelik tavrın değiştiğini gösteren önemli bir semboldü. Ermeni toplumu da Türkiye`ye karşı eskiye oranla daha olumsuz bir tavır takındı. Günümüzde Ermenistan`da Türkiye`yle sorunları barışçı yoldan çözmeyi savunmak, daha zor hale geldi. Ermenistan medyası da bunu destekliyor. Medyada eskiye göre daha saldırgan bir dil kullanılıyor. Bunun dışında, hükümet de halkı korku etrafında seferber etmeye çalışıyor. Topluma, "iktidardan memnun olmasanız da milli birlik için destek olun, yoksa hepimiz mahvoluruz" anlayışı aşılanıyor. Bu politika, toplumda etkilerini gösteriyor. Sosyal medya ortamlarına baktığımızda da bu eğilimlerin arttığını, daha olumsuz tutumların benimsendiğini görüyoruz. Bu noktada, olumsuz gördüğüm iki noktayı eklemek istiyorum. Birincisi, Ermenistan`ın Rusya`ya bağımlılığının artması, onun kendi başına politika geliştirebilme olasılığını azaltıyor. İkinci bir talihsiz nokta da, `soykırım` konusunun siyasi alana çıkmış olması ve karşılıklı ilişkilerde pazarlıklara konu edilmesi. Oysa ki bu konunun, karşılıklı toplumsal ilişkiler alanını ilgilendiren bir konu olarak kalması gerekirdi. Daha önceden, Türk ve Ermeni yetkililerin İsviçre`de anlaşmaya varmaları gibi durumlarda da, kararlar hükümet yetkilileri tarafından yukarıdan atılan bu adımlar, ne toplumların ne de hükümetlerin geri kalan üyelerinin anlayabileceği adımlar değildi. O nedenle de bir sonuç getirmeleri söz konusu olamazdı. Bütün bu şartlar altında ben de yakın gelecekte durumu değiştirecek bir unsur, göremiyorum."
Haberler