23 Ocak 2017
Dink cinayetinde kamu görevlilerinin yargılandığı davanın duruşması devam ediyor.
Davanın tutuklu sanıklarından, dönemin İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube müdürü Ali Fuat Yılmazer , bugün de savunmasına devam ediyor.
Tutuklu sanıklardan dönemin Trabzon İl Emniyet Müdürü Ramazan Akyürek mahkemede hazır bulunurken, tutuklu sanıklar Yasin Hayal, Özkan Mumcu, Hamdi Egbatan, Ogün Samast, Osman Gülbel bulundukları cezaevlerinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katıldı.
Tutuksuz sanıklardan Reşat Altay ve Erhan Tuncel de duruşma salonundaydı.
Yılmazer, Dink cinayeti iddianamesindeki ‘terör örgütü yöneticiliği’ iddiasına cevap verdiği savunmasında, iddianamede ‘kumpas olduğu ortaya çıkan’ olarak değerlendirilen Ergenekon operasyonu, Oda tv davası, balyoz davası süreçlerinden bahsetti. İddianameye dönük eleştirilerini sürdürdü.
Yılmazer, kendisinin terör örgütü üyeliğine dair iddiaların neyin üzerine şekillendiği konusunda iddianamede açıklama olmadığını savundu, “Bu örgüt iddiası çürütebilirsem diğer iddiaları da çürütebileceğimi düşünüyorum. İddianamede istinat edilen görevi ihmaldir en fazla. Benim en önemli saydığım terör örgütü yöneticiliği iddiası, onun da Ergenekon’un kumpas olduğu varsayımı üzerinden şekillendirilmiş olması” dedi. Yılmazer, Ergenekon’un başbakanın emri ve devlet hiyerarşisi içinde yürütülen çalışmalar olduğunu söyledi.
Yılmazer şunları söyledi: “Terörle etkin bir şekilde mücadele edebilmek için devlet içindeki çetelerle mücadele etmemiz lazım şeklindeki düşüncelerime ilk dönemde destek verenler arasındaki kesinlikle cemaat yoktu. Cemaatin desteğini görünür kılması, 2008 şubatından itibaren başbakanla görüşmeye başlamam sonrasında, onun da Ergenekon’la ilgili faaliyetleri sahiplenmesi üzerine olmuştur. 2 yıl boyunca cemaat dendiğinde akla gelen Hanefi Avcı ve Sabri Uzun’dur. Fetullahçı listelere bakın hepsinde ismi vardır. Benim ismimi geçmemiştir.”
Yılmazer, kendisiyle ilgili cemaatçilik iddiasının ilk olarak Veli Küçük operasyonundan sonra Aydınlık gazetesinde isminin yayımlanmasıyla olduğunu savundu.
"Şık ve Şener`in tutuklanmasıyla alakam yok"
ODA TV soruşturmasından da bahseden Yılmazer, emniyet istihbaratın operasyonla ilgili bilgi topladığı dönemde dosyada ne Ahmet Şık ne de Nedim Şener isminin olduğunu savundu, “Dilerseniz Emniyet İstihbarata müzekkere yazılabilir” dedi ve şunları söyledi: “Sonrasında Şık ve Şener Organize Şube tarafından aramalarda ele geçirilen belgeler üzerinden gözaltına alındılar. Şık’ın taslak kitabı ele geçti, savcı yakalama kararı çıktı. Benim alakam yoktur. Beni de ODA TV sonrasında gelişen tartışmalar neticesinde istihbarattan aldılar.”
Agos