21 Kasım 2016
Elif Şafak’ın aynı adlı romanından uyarlanan tiyatro oyunu ‘Baba ve Piç’, doğduğu isimle yaşayamayanların hikâyesini, oyuncuların etkileyici performansıyla anlatıyor.
İsimler ruhlara kazınmış etiketlerdir. Birçokları doğar doğmaz edindiği bu etiketle sürdürür yaşamını, ve aynı etiketle tamamlar. Bir de doğduğu isimle öl(e)meyenler vardır. Bu insanlar isimleri değişti(ril)ğinde kendi benliklerinden de uzaklaş(tırıl)mış olurlar, yeni isimleriyle bir kimlik inşa etmeye girişirler, ancak hafızaları tanığıdır geçmişlerinin.
Karakterlerini dikkat çekici performanslarıyla Alican Altun, Aysan Sümercan, Gökay Akgör, Gökçen Gökçebağ, Görkem Acar, Nurten İnan, İdil Yener, Nihan Koldaş, Nora Tokhosepyan, Pelin Ermiş, Selin Uçer ve Parla Şenol’un canlandırdığı, Elif Şafak’ın ‘Baba ve Piç’ adlı romanından Angelo Savelli tarafından uyarlanan tiyatro oyununda, Soykırım’dan kurtulan bir kızı farklı kimliklerle tanıyan iki ailenin kesişen yolları anlatılıyor.
Buluşturan tesadüfler
Kazancı ailesinin evinde konuğuz. Sahnede Gülsüm’ü ve çocukları Cevriye, Banu ile Zeliha’yı görüyoruz. Birbirinden çok farklı dört kadın... Onları aynı çatı altında yaşamanın dışında birleştiren tek şey, hayata eşleriyle değil, yalnız devam ediyor olmaları. Bir süre sonra Mustafa giriyor sahneye. Evin tek erkek çocuğu, annesinin kıymetlisi. Üstüne titriyorlar Mustafa’nın, zira Kazancı ailesinin, kırklı yaşlarında ölümle tanışan diğer erkekleriyle aynı kaderi paylaşmasını istemiyorlar. Ailesinin değerleriyle tezat bir hayat süren Zeliha ile ağabeyi Mustafa’nın arasındaki gerilim oyunun başında seyirciye hissettiriliyor. Mustafa kaderinden kaçmak için Amerika’ya gidiyor. Hamile olduğunu öğrendiğimiz Zeliha ise, annesi Gülsüm’ün deyimiyle bir “piç” doğuruyor; böylece Kazancılar’ın nüfusuna Asya da ekleniyor.
İstanbul’da, Kazancı ailesinin çatısı altında zaman hızla akarken, Mustafa Amerika’da kendi hayatını kuruyor, orada Rose’la tanışıyor. Rose’un bir önceki evliliğinden olan Armanuş’un da oyuna dahil olmasıyla, hikâye bütünlük kazanıyor.
Armanuş Çakmakçıyan, Ermeni bir baba ile Amerikalı bir annenin kızı. Anne ve babasının birbirlerine karşı tepkili tutumlarından dolayı ne tam Amerikalı olabilmiş, ne de tam Ermeni. Kimliğiyle ilgili bu arada kalmışlığı, Amerika’daki Ermeni arkadaşlarıyla konuşup ailesi hakkında bilgi edinerek aşmaya çalışıyor. Armanuş’un ninesinin babası Ohannes İstanbuliyan, çok meşhur bir şair ve yazarmış. 24 Nisan 1915’te, İstanbul’da yaşayan birçok diğer Ermeni aydın gibi tutuklanmış ve ondan bir daha haber alınamamış. Böylece Ohannes’in kızı yani Armanuş’un ninesi Şuşan babasız kalmış. Ailesinin büyük bir kısmını Soykırım’da kaybeden Şuşan’ı, seneler sonra ağabeyi bulup Amerika’ya getirmiş. Armanuş bu anıya dayanarak, aile tarihinin izini sürmek için İstanbul’a gidiyor. Bu plandan ne annesinin, ne babasının, ne de üvey babası Mustafa’nın haberi var. Olaylar, Mustafa’nın Armanuş’un İstanbul’da olduğunu öğrenip, onu almak üzere şehre gelmesiyle birlikte çözümleniyor. Gülsüm’ün eşi Levent Kazancı’nın annesi Şermin’den kalan nar şeklindeki broş, ailenin eksik kalan anılarını tamamlıyor.
Oyunda Ermeni Soykırımı’na, hem alışkın olduğumuz Türkiye resmî tarihinin inkârcı bakış açısıyla, hem de Amerikalı Ermenilerin ‘Türk’ kimliğine yönelik tepkisel tutumla değiniliyor. Kurgu ve oyuncuların performansları kadar, müziğin kullanımı da ilgi çekici. Sahnenin arkasında yer alan yaylı orkestrası, mekân geçişlerinde, karakterlerin iç seslerini kullandığı bölümlerde oyunu bütünlüyor.
Arcola Theatre ile Talimhane Tiyatrosu’nu ortak yapımı olan ‘Baba ve Piç’in gelecek gösterimi, 17 Aralık’ta Talimhane Tiyatrosu’nda.
Agos