16 Kasım 2016
Agos gazetesi yazarı Nayat Karaköse, Acun Ilıcalı`nın "O Ses Türkiye" programına katılan Ermeni asıllı bir yarışmacıya Ermenice şarkı okumasını engellediği için tepki gösterdi.
Ermeni cemaatinin yayın organı Agos gazetesi yazarı Nayat Karaköse, Acun Ilıcalı`nın "O Ses Türkiye" programına katılan Ermeni asıllı bir yarışmacıya Ermenice şarkı okumasını engellediği için tepki gösterdi.
TV8`de yayınlanan "O Ses Türkiye" programına geçen haftalarda Suriyeli bir Ermeni olan Garo Kurabet katıldı.
Kendini tanıtan Garo Kurabet, Suriye’de doğup büyüdüğünü, yüksek lisansını Fransa’da yaptığını belirtti. Anadili Ermenicenin yanı sıra Türkçe, Fransızca, Arapça ve İngilizce bildiğini belirten Garo, Arapça bir şarkı okudu.
Üç buçuk yıldır Türkiye’de yaşayan ve Mersin`de Türkçe öğretmenliği yapan Garo ile jüri üyesi Gökhan bir süre sohbet etti.
Programın sunucusu Acun Ilıcalı Garo Kurabet`ten bir şarkı daha okumasını isteyince jüri üyesi Gökhan "Ya, bir tane değişik bir şey... Fransızca söyleyen oluyor, İngilizce oluyor, Türkçe oluyor, Arapça oluyor..." diyerek Ermenice şarkı okuması telkininde bulundu.
Ancak bu sırada Acun Ilıcalı hemen araya girerek "Türkçe söyle ya sen!" dedi.
Acu`nun bu refleksini eleştiren Agos gazetesi Nayat Karaköse, "Athena Gökhan, `Ben aslında senden değişik bir şey daha dinlemek isterim` diyerek, Garo’ya Ermenice şarkı söylemesi için yol yaptı bir nevi. Fakat Acun araya jet hızıyla girerek, `Türkçe söyle ya sen!` dedi. Gökhan’ın nazarında ve Türkiye için ‘değişik’ olan dil şüphesiz Türkçe değildi ama Acun da yüz yıldır içselleştirilmiş dürtülerle hareket ettiğinden, bu müdahale bir refleks olarak yansıdı ekranlara." diye yazdı.
ÖRTÜLÜ AYRIMCILIK
Bunun örtülü bir ayrımcılık olduğunu belirten Karaköse, Hrant Dink`ten de alıntılar yaptığı yazısına şöyle devam etti:
"Gelin görün ki bugüne kadar yarışmaya katılan, Türkiye vatandaşı olmayan ve anadili bir başka dil olan tüm yarışmacılar, her daim kendi dillerinde şarkı söyleyebildiler. Bir Ermeni yarışmaya katılabiliyor, en azından bunu aşmamız güzel, fakat o Ermeni anadilinde şarkı söyleyemiyorsa... Ayrımcılığın bir değil bin türlü hali var: dolaylı, direkt, örtülü... Bazen örtülü ayrımcılıklar insanın onurunu çok daha fazla kırabiliyor."
Aslında normalleşme, farklı etnik kökenlere yönelik nefretle mücadele, zihinsel sınırların kalkması, toplumsal diyalog ve barışın teşvik edilmesi için ille de makro adımlara gerek yok; sıradan ve küçük adımlar da çok değerli katkılar sunabilir. ‘O Ses Türkiye’de Garo ‘Dle Yaman’, ‘Sari Sirun yar’, ‘Kamança’ veya başka bir Ermenice şarkı söyleseydi yer yerinden mi oynardı? Hayır; aksine, milyonlarca insan, bu topraklardan çıkmış şarkılardan biriyle daha tanışma fırsatı bulur, bir güzellikten daha nasiplenebilirdi. Garo’nun payına düşen, ‘Yerine Sevemem’ şarkısını söylemek oldu.
Acun da gelecek tepkilerden çekindi belki ama onun hatırı sayılır bir medya patronu olarak bunu yapacak lüksü olduğunu düşünüyorum. Belki bu sadece benim hissiyatımdır diyeceğim, ama örtülü ayrımcılığı veya dışlamayı görebilecek kadar da yaşadım.
Bu satırları yazarken Hrant Dink’in harika yazılarından biri olan ‘Lirik Yalnızlık’ aklıma geliyor. Şöyle yazmış Hrant Dink:
“Durağım Açıkhava Tiyatrosu. Büyük bir müzik şöleni var orada. Adını da ne güzel koymuşlar öyle!
LİRİK TARİH
Programda ne ararsanız var. Türkiye’nin tarihine ve bugününe sığmış tüm kökenler kendi kültürlerini yansıtan müzikleriyle ve oyunlarıyla art arda resmigeçit yapıyorlar. Türk’ü, Rum’u, Yahudi’si, Çerkes’i ve daha birçok değişik ama aynı bahçenin ortak değerleri, güzel bir manzara oluşturuyorlar sahnede. Heyecanlanmamak elde değil.
Ancak bu duygularım kursağımda kalıyor program ilerledikçe. Biz Ermeniler yokuz bu bahçede.
Yazık çok yazık! Adam mı bulamadılar yoksa?
‘Ben çıkar söylerdim be!’ diye haykırmak istiyorum oracıkta.
(…)
Şimdi ne yapmamız lazım? Bizi dışlayanlara uzun uzun Ermenilerin müzikte, tiyatroda, mimaride ve her türlü sanatta bu ülkeye yaptıkları hizmetleri sil baştan anlatmamız mı gerekiyor yoksa? Anlatacağız tabii, hem de hiç bıkmadan, hiç usanmadan.
Ama önce gelin şu lirik yalnızlığımızı paylaşalım başta.’’
Tam 20 yıl önce yazmış Hrant Dink bu satırları; şimdi sahnede Ermeni var ama Ermenice şarkı henüz yok. O ses bir Ermeni olur mu bilinmez ama o şarkının bugüne kadar Ermenice olmaması, asla olmayacağı anlamına da gelmiyor. Bakarsınız, ileriki bölümlerde Garo anadilinde, kalbinden hissederek şarkısını, söyler kim bilir..."
Odatv