08 Kasım 2016
Hrant Dink davasının yedinci celsesi dönemin İstanbul İstihbarat Şube Müdürü olan Ahmet İlhan Güler`in savunmasıyla başladı.
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink`in öldürülmesine ilişkin yeniden görülen davanın yedinci celsesinin ilk duruşması bugün görülüyor.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi`nde görülen duruşmaya tutuklu sanıklardan Ramazan Akyürek, tutuksuz sanıklardan Ogün Samast, Reşat Altay, Ahmet İlhan Güler, Sabri Uzun ve Celalettin Cerrah katıldı.
Duruşmaya, Yasin Hayal, Hamdi Egbatan, Osman Gülbel, Ali Poyraz, Şükrü Yıldız, Mehmet Ali Özkılınç "Ses ve Göüntü Bilişim Sistemi" (SEGBİS) aracılığıyla görüntülü ve sesli olarak katıldı.
Duruşmayı izleyenler arasında Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Garo Paylan da yer aldı.
Özkan Mumcu yine tutuklandı
Duruşmada SEGBİS üzerinden söz alan Mumcu, tahliye edildikten sonra Ağustos ayında Muş Sulh Ceza Hakimliğince tutuklandığını, silahlı örgüt üyesi olduğu iddiasıyla yargılandığını ve aynı suçtan ikinci bir yargılama yapıldığını söyledi.
Yılmazer gözaltında
Tutuklu sanık Akyürek ise, "Ben ve Ali Fuat Yılmazer, örgüt yöneticiliğiyle yargılanıyoruz. Ali Fuat Yılmazer 15 gündür gözaltında, henüz ifadesini alınmadı. Duruşmaya getirilmesi için yazı yazılmasını talep ediyorum" dedi. Mahkeme talebin değerlendirileceğini söyledi.
Ahmet İlhan Güler`in savunması
Duruşmanın ilk yarısında cinayet döneminde İstanbul İstihbarat Şube Müdürü olan Ahmet İlhan Güler`in savunması alındı, çapraz sorgusuna geçildi.
Güler “Benim koruma görevim yoktu” diyerek görevi ihmal ettiği iddialarını reddetti.
"Bana düşen görev yok"
Güler`in savunması özetle şöyle:
* Yönetmelik istihbaratı alan birime koruma yükümlülüğü getiriyor, başka bir istihbarat şube talep olmadan koruma kararı vermez. Bana düşen görev yok. Görevimi ihmal etmedim.
* Trabzon İstihbarat Şube Müdürlüğü`nün merkeze yazarak koruma istemesi gerekirdi.
"Koruma sürecini Trabzon başlatmalıydı"
* Trabzon İstihbarat Şubesi, bizi araya katmadan, Daire Başkanlığıyla beraber koruma sürecini başlatmalıydı. Yönetmelikler Trabzon İstihbarat Şubesine bu yükümlüğü vermektedir.
* Trabzon`dan İstanbul`a yani bize gelen yazı, Yasin Hayal`le ilgilidir. Osman Hayal sorulmaktadır. Ses getirici eylem ibaresi açıkça öldürüleceği anlamına gelmez.
* Trabzon`dan gelen yazının gereği yapılmıştır. Bunun yapılmadığını söyleyen müfettişler şu anda tutuklu. Benim görevi ihmal etmediğime dair yargı kararları var. Trabzon`dan bizden isteneni yaptık. Başka işlem yapamazdık. İstihbarat faaliyeti hassas bir süreçtir.
* [Cinayete ilişkin] F4 raporu cinayetten üç yıl sonra ortaya çıktı. Engin Dinç [Dönemin Trabzon İstihbarat Şube Müdürü] 2008`deki Meclis Komisyonu`na ifadesinde
“Ses getirecek eylem” ifadesinde neden öldürüleceği belirtilmedi sorusuna “Böyle bilgi gelmedi, eylemin ne olacağı belli değil, ekleyemezdik” demişti. Meclis raporunda da öldürme olayı gizlenmeye devam etti.
"Savcı ya da Koruma Şubesi koruma kararı çıkarabilirdi"
* Dink`e yönelik kampanya ve protesto gösterileriyle tehditler aleniyete kavuştuğundan istihbaratın konusu değil.
* İddianamede önemli bilgilerin İstanbul`dan saklandığı belirtiliyor ama koruma sürecini başlatmamakla suçlanıyor. Vali Yardımcısı ve MİT`in Dink ile görüşmesi, Bursa`dan gelen tehdit mektubu, Agos`a gelen tehdit telefonu İstihbarat Şube`nin konusu değil. Dink`in Agos`taki son yazısını üzerine Savcılık ya da Koruma Şubesi resen koruma verebilirdi. Konulara muhatap Vali, MİT, basın savcılığı koruma prosedürü için görevli ve yetkili olmasına karşın onlara dava açılmadı.
"Fail değil, mağdurum"
* Benim üzerimden devlet mahkum ettiriliyor. Ben hem kendimi hem de devletin içine sızan bir komplocu gruba karşı devleti savunuyorum. Hedef seçildim, fail değil mağdurum. Davaya katılmak istiyorum.
Savunmanın ardından Güler`in çapraz sorgusuna geçildi.
Güler sorguda Trabzon`dan gelen yazıyla ilgili başka bir işlem yapmalarının mümkün olmadığını belirterek "Dink`in öldürüceği konusunda İstanbul İstihbarat Şubesine herhangi bilgi gelmemiştir. Herhangi bir yazı gelmedi. Çalıştığım elemanlara da sordum bilgi gelmemiştir" dedi.
Ahmet İlhan Güler hakkında
Mart 2003’te İstanbul İl Emniyet İstihbarat Şube Müdürü olarak atandı ve Dink’in öldürülmesinden kısa bir süre sonra görev yeri değiştirildi.
Güler, ifadesinde, Dink hakkında açılan TCK 301 (Türklüğe hakaret) davasıyla ilgili, genel bilgi mahiyetinde haberdar olduğunu söylemişti. Oysa, soruşturma kapsamında, Güler’in Dink hakkında hazırlanan pek çok evrakta imzası olduğu ortaya çıkmıştı.
Cerrah’ın ifadesinde sözünü ettiği, Dink’e yönelik eylemlerin konuşulduğu “il asayiş toplantıları”na, Ahmet İlhan Güler de katılmıştı.
Hayal`in Dink`e yönelik eylem yapacağına dair yazı da İlhan Güler’in başında olduğu İstanbul İstihbarat Daire Başkanlığı’na gönderilmişti. Soruşturma sürecinde, dönemin Trabzon İstihbarat Şube Müdürü Engin Dinç’in İstanbul’a yazı gönderilmeden hemen önce Güler’i telefonla aradığı ortaya çıktı.
İddianamede, Dink’e yönelik gelen tehditlerden Ahmet İlhan Güler’in haberdar olduğu ve bazı tehditlerin ise koruma tedbirlerinin alınmasını zorunlu kıldığı belirtildi.
Güler’in Hrant Dink’in korunması için gerekli tedbirlerin alınmasını sağlamak amacıyla yazışma yapmasının zorunlu olduğu ancak Güler’in bu yükümlülüğünü yerine getirmediği belirtilen iddianamede Güler hakkında, “Hrant Dink cinayetinde kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi suçundan sorumlu olan kamu görevlisidir” ifadelerine yer verildi.
Güler hakkında "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi, görevi kötüye kullanma" suçlarından 15 yıl 6 aydan 22 yıla hapis isteniyor. (EA)
Bianet