05 Ekim 2016
Irkçılığa ve Hoşgörüsüzlüğe Karşı Avrupa Komisyonu, beşinci Türkiye raporunda, nefret söyleminin arttığını ve üst düzey devlet yetkilileri tarafından daha fazla kullanıldığını belirtti.
Cumhuriyet’ten Duygu Güvenç’in haberine göre nefret söyleminin medya aracılığıyla yayılan olumsuz etkisinin sosyal bütünlüğe zarar verdiği vurgulanan raporda şöyle dendi: “Bu retoriğe karşı resmi güçlü bir tepki yok. Birçok nefret konuşması cezasız bırakılıyor. Nefret söylemine karşı var olan yasaların korunmasız grupları susturmak için kullanıldığı sonucuna varmak mümkün. Birçok medya kurumu etik kurallarına uymuyor ve nefret söylemini yayıyor. Türkiye ırkçı ve homofobik şiddetle ilgili data toplamıyor.”
‘Lozan güvence’
Türkiye’nin bu yılın mart ayına kadar irdelendiği raporda Lozan Antlaşması’ndan da bahsedildi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından, “Lozan’ı bize zafer diye yutturmaya çalışıyor” diye nitelendirilen anlaşma, raporda azınlık haklarına vurgu yapmak için kullanıldı. Komisyon, Lozan Antlaşması’yla azınlık haklarının garanti altına alındığını anımsatıldı.
‘Bağımsız bir kurul oluşturulmalı’
Siyasi liderlerin ve tüm seviyelerdeki resmi görevlilerin nefret söylemleri kullanmaktan vazgeçilmesi gerektiği de belirtilen raporda, güvenlik güçlerinin kötü muamelesini araştıracak, kanun yapıcılardan bağımsız bir kurulun oluşturulması da istendi. Ayrıca İnsan Hakları ve Eşitlik kurumunun tamamen hükümetten bağımsız olması gerektiği vurgulanarak kuruma, mahkeme sürecine ve dosyalara erişim hakkı verilmesi gerektiği vurgulandı.
‘Aleviler, Sünni İslam eğitime zorlanıyor’
Komisyon, dini eğitimde ayrımcılığın devam ettiği ve bu konuda birçok ihlalin bulunduğunu vurgularken Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararına karşı Alevilerin, Sünni İslam temelli dini eğitime zorlandığını belirtti.
‘LGBTİ’lere yönelik ayrımcılık sürüyor’
Raporda Türkiye’den LGBTİ bireylerle ilgili çok az bilgi geldiği kaydedilirken ayrımcılığın sürdüğüne de işaret edildi. Türkiye’nin bir eylem planı hazırlaması gerektiği de vurgulandı: “Ancak önde gelen siyasiler LGBT sorunlarına sempatik yaklaşmıyor.”
Diken