26 Ağustos 2016
14 Ağustos Pazar günü, Dersimli on Ermeni daha Yeşilköy Surp Istepanos Kilisesi’nde düzenlenen toplu vaftiz töreniyle Hıristiyanlığa adım attı.
Yıllar boyu çeşitli baskılar sonucunda Müslümanlaşmış olan Ermeniler, kimliklerine dönmek için verdikleri mücadeleye devam ediyor. Gerekli dinî eğitimi aldıktan sonra vaftiz olarak, aile içinde dahi yaşanan bu kimlik çatışmasına son verenlerin sayısı gün geçtikçe artıyor. 14 Ağustos Pazar günü, Dersimli on Ermeni daha Yeşilköy Surp Istepanos Kilisesi’nde düzenlenen toplu vaftiz töreniyle Hıristiyanlığa adım attı. Peder Dırtad Uzunyan’ın yönettiği ayinle yıllar sonra asli kimliklerine dönen Dersimlilerin vaftiz babalığını ise Pakrat Estukyan, Hagop Bal, Serkan Çolak ve Sebuh Koçak üstlendi. Kutsal müron yağıyla meshedilen Dersimliler, Şınorhk, Lusin, Tovmas, Maral, Maryam, Nıvart, Mirhan, Aris, Manuk ve Masis adlarıyla hayatlarında yeni bir sayfa açtı. Vaftiz töreninin ardından, Masis - Maral Çolak ve Şınorhk - Maryam Halavurt çifti, Serkan Çolak ve Hagop Bal’ın sağdıçlık ettiği dinî nikâh töreniyle beraberliklerini Tanrı’nın huzurunda taçlandırdı.
Yıllar boyu kendilerine dair izlerin silinişine tanık olan Dersimli Ermenilerin, benliklerini tamamladıkları bu özel günde, söyleyecekleri çok şey vardı elbet. Kiminin gözlerinde bir yere ait olamamanın ürkekliği, kiminin titreyen sesinde mücadelenin bedeli, kiminin yüzünde ötekileştirilmenin halleri…
Nıvart Göktaş, Tina (Lusin) ve Tovmas’ın annesi. Gözlerinde halen tedirginlik var konuşurken: “Alevi kültürü içinde büyüdük ama sonradan edindiğim bir dini yaşamak istemedim. Türkiye’de ‘Ermeni’yim’ demek kolay değil, fakat artık kendi dinimi ve kültürümü yaşamak istiyorum.” 19 yaşındaki kızı Tina (Lusin) ise Ermeni olduğunu bildiği halde bunu hiçbir zaman dışarıya yansıtmamış ama artık gururla söylüyor: “Kendimi bugünden sonra daha Ermeni hissedeceğim.”
Foto galeri için tıklayınız.
‘Ermeni olduğunu söyleme,utanıyorum’
Tovmas Göktaş, ailenin en ağır tepkilere göğüs germiş olan üyesi. Mücadelesine dair ilk adımı, ailenin sır gibi sakladığı Ermeniliğini söyleyerek atmış. Anlatırken, aynı acıyı hissettiğinden midir bilinmez, sesi titriyor: “Arkadaşıma anne tarafımın Ermeni olduğunu söyleyince ‘Lütfen benim yanımda söyleme, utanıyorum’ derdi.” Açık ki, bunları anlatabilmesi, haklı mücadelesinin bir sonucu. “Türkiye’de Ermeni olmak çekinilen bir konu ama fark ettim ki sabır ve iyi niyetle, insanların bakış açılarını değiştirmek mümkün.”
‘Saklanma değil mücadele zamanı’
Masis ve Maral Çolak çifti, çocuklarıyla birlikte vaftiz oldu ve evliliklerini Kilise huzurunda pekiştirdi. Büyüklerinin hatalarını tekrar etmemek ve çocuklarına köklerini unutturmamak için direnen çift, temmenisini şöyle dile getiriyor: “Çocuklarımız büyüdüklerinde hesap sormasın, ‘Büyüklerinizin yaptığı hatayı siz neden yaptınız?’ demesinler.”
Şınorhk ve Maryam Halavurt çifti de çocuklarıyla birlikte kimliklerine döndü ve Kilise huzurunda birbirlerine yemin etti. Soykırım’da Alevilerin sahip çıktığı aile büyükleri Alevi olarak yaşamayı tercih ederken, onlar kendilerini ait hissetmedikleri bir toplumun parçası olmayı sindirememiş. Bu yolda verdikleri kararda en büyük etkenin Hrant Dink’in verdiği mücadele ve öldürülüşü olduğunu söylüyorlar: “Bu uğurda birileri ölmüşken hâlâ neyi neden saklayalım? Şimdi saklanma değil, mücadele zamanı. Dink’in ölümü birçok kişiyi Ermeni toplumuna kattı. Çok doğruydu; hepimiz Hrant’ız, hepimiz Ermeni’yiz.”