11 Temmuz 2016
Ermeni okullarında son dönemde sıklıkla yaşanan işten çıkarma ve görev değişiklileri akıllara okullarımızda çalışan öğretmenlerin özlük hakları konusunu getirdi.
İşten çıkarılma durumuyla karşı karşıya kalan bir eğitimcinin hakkını nasıl arayacağı, ya da mesleğe yeni başlayan genç öğretmenlerin var olan hakları hakkında nasıl bilgi sahibi olacağı belirsizliğini koruyor. Öğretmenler var olan haklarını öğrenebilecekleri ve haklarını savunabilecekleri bir kurumun eksikliğini çekerken konuyla ilgili okullarımızda farklı branşlarda çalışan öğretmenlere devlet okulları ve kolejlere kıyasla bu konuda gördükleri eksiklikleri ve beklentilerini sorduk. Görüş bildiren öğretmenlerin isimleri ve çalıştıkları kurumları açıklamaktan kaçınmaları bile, bir başına çok şey anlatır nitelikte.
İsimsiz: ‘Kol kırılır yen içinde kalır mantığı hakim’
Cemaat olarak kalmış toplumumuzda öğretmenlerin de, diğer birçok kurumda çalışanların olduğu gibi, elbette çok sorunu bulunuyor. Her şeyden önce karşılaşılan bütün problemler kol kırılır yen içinde kalır mantığıyla çözülmeye çalışılıyor. Elbette bunun sosyo-politik nedenleri var. Toplumumuzda öğretmenlerin belki de en önemli sorunu birlikte mücadele etme olanağından, örgütlü bir yapıdan yoksun olmaları. Bu nedenle öğretmenler kovulduklarında ya da mobbinge maruz kaldıklarında buna karşı mücadele edebilecekleri bir mecraları yok. Dolayısıyla öğretmenler kendilerini güvende hissedemiyor. Bizim okullardaki öğretmenlerin sendika gibi haklarını savunacakları bir güvencelerinin olmadığı ortadadır. Bir öğretmen haksızlığa uğradığında ya hiç sesini çıkarmıyor, ya da hak arayışı bireysel düzeyde kalıyor. Bu da çok ses getirmiyor. Öğretmenler Derneği’nin bir işlevi olduğunu düşünmüyorum. Öğretmenler Derneği en azından öğretmenlerin sorunlarını tartışabileceği ortak alanlar yaratabilir ve öğretmenleri yan yana getirebilir.
Genellikle kolejlerde eğitim ticari bir yerden hareket ettiği için öğretmen iş veren ve öğrenci ilişkileri mekanik bir hal alabilmekte ve öğrenciler müşteri, öğretmenler de eğitimin pazarlayıcıları haline getirilmektedir. Kolejlerle ortak sorunlarımız olmasının yanında bizim okulların öğretmenlerine nispeten daha güvenli bir ortam sunduğunu da söyleyebiliriz.
İsimsiz biyoloji öğretmeni: ‘Yeni bir oluşuma ihtiyaç var’
Cemaatimizde, bir öğretmen çalıştığı kurumdan istifa etmek durumunda bırakıldığında haklarının neler olduğu ve nereye başvurması gerektiği konusunda yeterince bilgiye sahip değil. Kendisini savunacak ve destekleyecek bir merci olmadığı için bireysel çabaları da bir süre sonra yeterli olmuyor. Özel okullarda ve kolejlerde de durumun çok da farklı olmadığını, bu kurumlarda çalışan arkadaşlarımın işe alınma ve işten çıkarılma sürecinde yaşadıklarından biliyorum. Devlet okullarında çalışan öğretmenlerin durumu farklı… Onların dernekleri var. Böyle bir sorun yaşadıklarında, dernek onlara destek oluyor, avukat tutuyor ve hukuki haklarını savunuyor.
Öğretmenler Derneğimiz var; fakat özlük haklarımızı savunmada bir rolü var mı? Öğretmenler derneğinin işlevleri nelerdir? Yeterince bilmiyoruz. Derneğin bu bağlamda öğretmenleri bilgilendirmesi, öğretmenlerin de dernekle işbirliği yapması gerekiyor.
Bildiğim kadarıyla öğretmenler derneğimizin işten çıkarılmada bizlere destek olma durumu yok. Bu durumda öğretmenlerin özlük haklarını savunacak yeni bir oluşuma ihtiyaç duyulmaktadır.
İsimsiz: ‘İşten çıkarmalarda kanıt sunulabilmeli’
Bildiğim kadarıyla öğretmenlerin işten çıkarılma durumlarında pek bir hakları yok. Toplumumuzda öğretmenlerin haklarını koruyacak bir kurumumuz da yok. Bir ikinci şey de bir müdür veya okul yönetimi öğretmeni işten çıkardığı zaman belirli kanıtları sunmalı, öğretmenin yanlışlarını ona göstermeli.
Öğretmenler kendilerini güvende hissetmiyorlar, her yıl sonunda herkesin başına işten çıkarılma gelebilir. Bu konuda öğretmenlere destek verecek, haklarımızı öğretecek ve de koruyacak bir merciye ihtiyaç var. Öğretmenler Derneği bu tarz işlerde rolü olan bir dernek değil.
İsimsiz: ‘Okul yönetimi öğretmen mi arıyor, kukla mı?’
İşten çıkarmalar her öğretim yılı sonunda uygulanması gereken bir moda haline dönüştü. Neden moda? İlk etapta gerek işe alımlarda gerekse işten çıkarmalarda neye göre, kime göre sorularının cevabı bulunmalı. Vakıf okullarında işe girerken öğretmen adayının bilimsel, duyuşsal süreçteki yaklaşımından çok kimin akrabası, cemaatin bilmem hangi üyesinin referansının daha doğrusu torpilinin işlediği göz önünde bulunduruluyor. Güvence buna göre değişmektedir.
1 senelik sözleşmeyle alınan öğretmenin kendisini güvende hissettiğini söyleyemem. Hatta uygulamada görülen, yapılan birtakım şeylere de bu yüzden ses çıkarılmamakta ve itiraz edilememektedir.
Okullarımızdaki seviyenin ölçülmesi için müdürlüklere müracaat edilmesi gerekir. Ölçme değerlendirme verilerini incelemek bilimsel bir yaklaşım olacaktır. Bunun için de hangi hedeflere odaklanıldığı ve gerçekleştirme oranının ne kadar olduğunun ölçülmesi gerek. Ancak Ermeni okulları yaz tatiline girmeden önce bir sonraki eğitim yılının hedefleri tartışılacağına geçmişte kaldığımızdan, günü kurtarmakla meşgul oluyoruz. Bu konuda yönetimlerin nasıl bir yaklaşımı olduğu sorgulanmalı.
Okul bir bütündür. Ne öğretmen, ne veli, ne öğrenci ve ne de okul idaresi tek başına düşünülemez. Eğer bir halkada aksaklık oluşmuşsa herkesin kendisini sorgulaması gerek. Proje tabanlı, pragmatik felsefi temelli eğitim modelinde öğretmen bir yol göstericidir, rehberlik edendir. Dolayısıyla öğrenci için nasıl bir öğretmen modeli hedefleniyor? Özellikle de kendi Ermeni kültürünü tanıtacak, geliştirecek Ermeni okulları için... Eğer öğretmen öğrencinin ufkunu geliştirme özelliğine sahip değilse mesleğini icra ediyor denilebilir mi? Eğer bir yanlış varsa ve bunun sorumluluğu öğretmenin omuzlarına yükleniyorsa, okul yönetimi öğretmen değil kukla arıyor demektir.
Ayrıca okul kadrolarının öğretmenlik statüsünün incelenmesi gerek. Usta öğretici, uzman öğretici, lisanslı ve yüksek lisanslı hatta doktoralı öğretmen aynı statüde görülüyor. Bundan kastım sınıflandırma yaratmak değil, derece prosedürünün uygulanması, adil dağılımdır. Bunun aksi şekilde uygulanması çelişki ve güvencesizliğe sebebiyet vermektedir. Ermeni okullarında istihdam açısından mercek altına alınması gereken üç temel kurala ihtiyaç vardır:
a) Öğretmenin deneyimi ve başarısı
b) Ön koşul bilgi ve becerilere sahip öğrencilerin yetiştirilmesi
c) Öğrenmenin uygun ortamlarda yapılması veya ortamların iyileştirilmesi.
Son olarak; okullarda üç maymunu oynamak değerliyse eğitimde söylenecek söz kalmamıştır.
İsimsiz: ‘Hakkını kendin savunmaya kalkarsan istenmeyen, çok şey bilen öğretmen oluyorsun’
Bu konuda öğretmenlerin ne okul ne okul yönetimi tarafından bir güvencesi var. Zaten okullarda genellikle bir yıllık sözleşme imzalandığı için gelecek senenin hiçbir garantisi yok. Öğretmenler bu tedirginlik içinde çalışıyor. Bizim cemaatimizde haklarını kendin savunmaya kalkarsan istenmeyen, çok şey bilen öğretmen oluyorsun. Okulu hatta cemaati tehlikeye atacak şeylerin üstü kapatılmalı, çocuklar hiçbir şey bilmemeli ki kimsenin başına bela olmasın, diye düşünüyor başımızdakiler. Ya sınırları hiç geçmeyeceksin ya da bari çocuklar bu kadarını bilerek yetişsinler diyerek kuralları ihlal edersen, istenmeyen şeyler yaşanabiliyor. Bu durumda kimse senin arkanda durup seni savunmuyor.
Kolejler bizim okullar gibi değil oralarda yapacakların çok kesin ve net acaba şöyle mi yapsam diye düşünmene izin yok. O gün vereceğin ders öğreteceğin kelime kuracağın cümlelere kadar her şey belli. Ve o kolejin diğer şubelerinde hatta başka şehirdeki o isimli kolejlerde bile ders aynı şekilde işleniyor. Sanırım kolejler daha çok ticari yerler olduğu için bizim yaşadığımız gibi sorunlar yaşanmıyor. Nitelikli öğretmenlerin sayısı bu kadar azken onları değerlendirmek yerine işten çıkarmak, tehdit etmek böyle olaylara sebep olmak yanlış. Kolejler özellikle böyle öğretmenlerle çalışmak için can atarken üstelik onların bulma şansı daha yüksekken... Bizim okullarımızda hiçbir şey kesin kurallarla yönetmeliklerle sınırlanmış değil başımızdakiler bu yüzden kafalarına estiklerini uygulatabiliyorlar bizlere. Bu konuda neler yapılabileceğini konuşursak, okul yönetimlerinin ve öğretmenlerinin birlik olabileceği ortamlar yaratılabilir. Fakat bir yandan da bunlar bugüne kadar söylenmiş şeyler zaten, artık çalışmaya geçip uygulamaya koymak gerekiyor. Küçük küçük çalışma gruplarıyla başlayıp bir bütün kurallar silsilesi oluşturulabilirse, bazı şeyler daha düzgün işleyebilir. Ama o zaman da birlik olmak yerine genelde güçlü olanın arkasında adamı olan kendi menfaatine uygun yönlendiriyor grubu. Öğretmenler Derneği’nin işlevi düzeni sağlamak. Yeni çalışmalar yapmaya çalışıyorlar biliyorum, fakat bugüne kadar yeterli olmamış demek ki.
Agos