08 Haziran 2016
Agos, Cumhurbaşkanı Erdoğan`a yazdığı mektup nedeniyle Ermeni toplumundan yoğun tepki alan Türkiye Ermenileri Patrik Genel Vekili Aram Ateşyan`a cevap verdi: Bir halkın vatandaşı olduğu devletin kararı ve sistematik uygulaması ile yaşadığı topraklardan neredeyse topyekûn silinişini, ‘Birinci Dünya Savaşı’nın trajik dönemlerinde cereyan etmiş olaylar’ şeklindeki devlet söylemiyle tarifiniz, sizin de dahil olduğunuz halkın nezdinde atalara, kurbanlara ve kalanlara hakarettir.
Sayın Başepiskopos,
Almanya’da kabul edilen Ermeni Soykırımı yasasına ilişkin Cumhurbaşkanı’na hitaben ve ‘Türkiye Ermenileri Cemaati olarak’ ifadesiyle yazmış bulunduğunuz mektubu teessür, öfke ve hicap duyguları ile okumuş bulunmaktayız. Bu mektubu, o cemaate mensup olan ancak sizin dile getirdiğiniz görüşlerin içerik ve üslubuna katılmayanların sesi olarak kabul edin.
Bir halkın vatandaşı olduğu devletin kararı ve sistematik uygulaması ile yaşadığı topraklardan neredeyse topyekûn silinişini, ‘Birinci Dünya Savaşı’nın trajik dönemlerinde cereyan etmiş olaylar’ şeklindeki devlet söylemiyle tarifiniz, sizin de dahil olduğunuz halkın nezdinde atalara, kurbanlara ve kalanlara hakarettir.
‘Vatandaşlık bağlarıyla bağlı olduğu Devlet’e karşı yükümlülüklerini kusursuz yerine getiren, ve kendisini bu ülke insanlarından farklı görme kompleksinden sıyrılmış, gerektiğinde kanun ve nizam çerçevesi dahilinde hakkını korumasını bilen Hıristiyan-Ermeni Türk vatandaşlar’ olarak tanımladığınız toplum, homojen bir yapı olmayıp kendi bağımsız his , kanaat ve değişmez hakikat bilgisine sahip bireylerden müteşekkildir. Mesele şu ki, Ermeniler kendilerini farklı gördüğü için değil, 1915 sonrası da 1942 Varlık Vergisi, 1955 6-7 Eylül yağmaları, Kıbrıs dönemi gerginlikleri başta olmak üzere siyasetin gerildiği her ortamda ayrımcı, faşist ve alenen tehditkâr söylemlere, tehditlere maruz kalmış; 19 Ocak 2007’de de kendini iki halkın barışına adamış en kıymetli seslerinden Hrant Dink’in öldürülüşüne şahit olmuştur.
‘Patriklik Makamı olarak Türkiye ve Ermenistan’ın dostluğu ve iyi komşuluk ilişkileri içerisinde olmaları için dua etmeye devam ettiğinizi’ söylerken, hitap ettiğiniz Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın her fırsatta olduğu gibi, daha iki gün önce bir kez daha ülkedeki Ermenistan vatandaşlarını tasarının kabulüne tepki olarak tehdit edişini kendinize, vicdanınıza nasıl açıklamaktasınız? O sözleri belki unutmuşsunuzdur diye size buradan bir kez daha hatırlatalım: “Şu anda ülkemde 100 bine yakın Ermeni var. Bunların yarıya yakını bizim vatandaşımızdır. Şu anda bizim ülkemizde yaşıyorlar, burada çalışıyorlar ama bir de bizim vatandaşımız olmayan bir o kadar da şu anda Türkiye`de Ermeni var. Biz eğer bu noktada böyle bir hassasiyeti gözetmemiş olsak şu anda bizim vatandaşımız olmayan Ermenileri biz niye ülkemizde tutalım? Şu anda Avrupalıların yaptığı gibi biz de onları Ermenistan`a göndeririz. Yaparız bunu!”
‘Geleneksel çizgide kalınarak dengeli bir duruş sergilenmesinin bazılarının hoşuna gitmeyeceğinin’ bilincinde olduğunu söylemişsiniz. Doğrusu bir kul edasıyla iki büklüm olmanın neresi duruştur, onu da anlamakta zorluk çekiyoruz.
Ermeni Soykırımı, insanlığa karşı işlenmiş bir suç olarak Ermenilerden bağımsız bütün insanlığın meselesidir. Zira, iyiliğine duacı olduğunuzu ifade ettiğiniz halkların ortak geleceği sizi kendi tarihinizi inkâr edecek noktaya getirecek baskıların hissedilmediği onurlu bir yüzleşme sonrasında mümkündür.
Sayın Başepiskopos,
‘Alman İmparatorluğu’nun bu trajik olaylardaki menfi rolünün iki satırla geçiştirilmesi’ demenizden anlıyoruz ki, siz o içeriği hiç kavrayamamışsınız. Alman İmparatorluğu’nu bu cürmün doğrudan suç ortağı ilan eden metnin neredeyse yüzde seksenlik bölümü Almanya’nın kendi tarihi ile hesaplaşmasından oluşmaktadır. Keza, tasarının iki ülke arasındaki siyasi ilişkilerin en yoğun olduğu bir dönemde kabulü, ‘travmanın uluslararası alanda kullanılması’ iddianızı boşa çıkarmaktadır.
Devam edelim; “Ermeni milleti nezdinde bir travma yaratmış bu acının uluslararası siyaset arenasında kullanılması gerçekten bir hüzün ve bir acı kaynağıdır” demişsiniz. Doğrudur, sizi bu mektubu yazmaya iten baskı, bizler için hüzün ve acı kaynağıdır. Keza Türkiye Ermeni toplumunun üst ve alt kimlikleri, dediğiniz gibi bu yasanın kabulünden değil sizin bu satırlarınızdan yara almıştır. Hele “Ermeni Milletinin emperyalist güçler tarafından nasıl kullanıldığı gerçeğin”den bahsiniz, sizin bu resmi devlet söyleminizi kullanacak çevreler dışında, kendi halkınız nezdinde ibretlik bir inkârcı söylem olarak kayda geçmiştir. Bu söylemin yakın gelecekte kimler tarafından ‘coşkulu alkışlarla’ karşılanacağı görülecektir.
Bu vesileyle sizin mektubunuzdaki dille ifade edecek olursak, duyduğumuz teessürü ve ilaveten isyan ile öfkeyi bir kez daha dile getiriyor, Zat-ı Alilerinize akıl, fikir, izan ihsan etmesini Allah’tan diliyoruz. Bir iç savaş ortamında her gün insanlar öldürülürken, ‘yurdumuz insanına yararlı hizmetlerde bulunan Devlet Ricalini çalışmalarında başarılı kılmasını’ dilediğiniz Yüce Allah’tan size de vakur duruş niyaz etmesi de en büyük temennimizdir.
En derin saygılarımızla,
AGOS