Kulak Verdim Taşlara - Gündem
24 Kasım 2024 - Հակական տոմար - Տարի : 4517 / Ամիս : Տրե / Օր : Լուսնակ / Ժամ : Կամաւօտ

Gündem :

17 Mayıs 2016  

Kulak Verdim Taşlara -

Kulak Verdim Taşlara Kulak Verdim Taşlara

ŞEHİR TELLALI

“İsamu! İsamu!” diye bağırdı ressam Aşil Gorky. Asıl adı Vostanik Manuk Adoyan, Manhattan’da, Village’de, Macdougal Alley’de o gece. Heykeltraş İsamu Noguchi’nin kapısına dikildiğinde yıl 1948, aylardan haziran. Sabaha karşı saatler. Ailesi, arkadaşları, ülkesi onu terkettiğinde. Kendini öldürme kararını vermeden önce. Bir kere daha cesaretle en yakın dostu İsamu’dan medet umarak stüdyosunun kapısına dikildiğinde. İsamu’nun Japonca’da cesaret anlamına geldiğini bilircesine. “İsamu! İsamu!” diye bağırdı Vostanik Manuk Adoyan.

İnsanlık insanlıktan çıktığından bu yana, sesi hala çınlıyor ıssız, yıkıntı virane taş üstüne taş kalan her yerde. İsamu! Cesaret…

O “korkusuz dünya için” yürüyebilecek mi Obama şimdi Hiroşima’da? Heykeltraş İsamu Noguchi’nin eseri “Barış Köprüsü”nün üstünde. Olanlar olduktan sonra. 6 Agustos’da. Amerika’nın Hiroşima’ya atom bombasını atmasının 64. Yıldönümünde, Evrensel Barış Gününde. Olanlar olduktan sonra onu çağırıyor korkuların hükmettiği dünyada hayatta kalanlar. Onu çağırıyor yeni hayatlar, genç fidanlar, onun için oy kullananlar. Onu çağırıyor, nükleer silahlardan ve korkudan kurtulmuş bir dünya umudu ve 2009’da aldığı Nobel Barış ödülü.

Long İsland City’de açık bir Japon bahçesi olarak düzenlediği müzesinde İsamu Noguchi’nin taşlarına kulak verdim yeniden. O taşlarda, Noguchi’nin çocukluğu, annesiyle Japonya’da bir bahçeden bir bahçeye taşınıp durduğu zamanların yanısıra, Village’de Macdougal Alley’de 33 numaradaki stüdyosunun kapısına sabaha karşı bir saatte dikilip “İsamuuu! İsamuuu!” diye bağıran Van doğumlu Ermeni sanatçı dostu Aşil Gorky’nin sesini duydum. Vostanik Manuk Adoyan, gerçeküstü resim akımının babası Andre Breton’un deyimiyle “Amerikanın en önemli gerçeküstü ressamı” Gorky. 1915’te sürgünü takiben Erivan’da anasının açlıktan ölümünden sonra 16 yaşında babasının peşinden Amerika’ya gelerek kurtuldu Ermeni katliamından. Ama iyi geçinemedi babasıyla.

Noguchi’nin onu derinden etkileyen Gorky ile dostluğu 1941 yılı baharında yeşerdi. Aynı kızı sevmeleri bir yana aralarında koca bir okyanus insanlık paylaştıklarından.

Noguchi’nin babası, Pierre Loti’nin”Madam Kasımpatı” romanına Japon “onuruyla” cevap vermek üzere Amerika’yı gezen, gezisini “Boru Çiçeği” adlı romanıyla “batı ve Amerika’yla hesaplaşarak” nakleden ve bu arada aynı Loti gibi, geçici olarak birlikte olduğu Amerikalı eşinden bir oğul peydahlayan şair Yone Noguchi. Gayri meşru oğluna “cesaret” anlamına gelen İsamu ismini verdiği halde onu asla sahiplenmez, Japonya’da barınmasını, soyadını kullanmasını dahi istemez. Japonya’nın Pearl Harbor saldırısını destekleyen savaş yanlısıdır o. 1947’de, Nagasaki ve Hiroşima’da atom bombasından bir yıl önce Tokyo’da Müttefik bombardumanıyla yıkılır evi. O yıl mide kanserine yenilir.

Noguchi ile Gorky arasındaki dostluk Conneticut’da davet edildikleri öğlen yemeğiyle kuvvetlenir. İkisi de yemekten sıkılınca yakındaki göle kadar gidip yüzmeye niyetlenirler. Yeni çiçeklenmiş meyve ağaçlarının altına uzanıp baharı kokladıkları sırada “tüysüzlüğünü” vurgularcasına ya da Gorky’nin “tüylü” tipine iltifat etme amacıyla Noguchi sazanlardan bir bıyık yapar kendine dudağının üstüne yapıştırır. Gorky’nin keyfi yerindedir, Ermeni şarkıları söyler. O da sazlardan bir kaval yapıp çalar. Sonra çocukluğunu anlatır Noguchi’ye. Van gölü kıyılarını, bahçelerini, dağlarını anlatır. Gorky’nin ruh halini beğenmeyen dostları, California’da sergi bahanesiyle bir hava değişikliği önerirler ona. Hemen orada yolculuk planı çıkar ortaya. Noguchi’nin station vagon Ford arabasında Gorky ve nişanlısı, kıymetlisi “muguç” Agnes Magruder. Arka koltuk Noguchi’nin heykel malzemeleriyle dolu olduğu için üçü de ön koltukta. Gorky araba kullanmasını bilmediğinden, Agnes’in ehliyeti olmadığından şoförlüğü Noguchi üstlenir, koyulurlar yola. Haziran başında başlar yolculuk. Pennslyvania, Ohio, İndiana üzerinden güneye Noguchi’nin “epik yol” olarak nitelendirdiği güzargahta savaş, ve savaş, politika, arasıra makinanın insan üzerindeki etkisi, ve sanat hakkında konuşa konuşa sürer. Gorky ateşlidir. Noguchi soğuk ve duygusuz. Hiçbir konuda anlaşamazlar, sürekli bir tartışma şeklinde devam eder kilometreler. İkisi de iddialı, ikisi de özgün fikirlerle dolup taşarken, konuşmalar çoğu kez tiradlara kayar, bağıra çağıra sürer yolun büyük kısmı. En büyük anlaşmazlık sebebi bulut olur. Gorky bulutları yaşlı köylü kadınlarına benzetir. Bulutlarda bir yığın savaş sahnesi yakalar. St George ejderhayı öldürür gökyüzünde. Noguchi, “amma da uyduruyorsun” diye gerçekçilikten taviz vermez, “bulut buluttur işte o kadar!” Ama Gorky bu, gördüğünü görmeye devam eder:”sahi sen şimdi o yaşlı teyzeyi görmüyor musun orada? Hayret!” diye bastırır. Noguchi doğanın Gorky’e bambaşka göründüğünü öyle anlar. O anları: Gördüğü herşeyi biçimlendirip çok güzel bir Ermeni oya işine dönüştürürdü” diye hatırlar Noguchi sonradan. Arabanın camından gördüğü her şeyi hatıralarıyla mukayese eder Gorky. Noguchi ya da Agnes manzarayı överse Gorky bastırır: “ah ama bizim Ermenistan’daki ağaçlar, bir de onları görün siz, bunlardan çok büyüktür, çimen çok daha yeşildir, tepeler çok daha güzeldir, meyveler çok daha kırmızıdır, her şey çok daha iyidir…” Konakladıkları her yerde bu iki birbirinin zıttı gibi duran erkeği gören yöre halkını pek meraklandırdılar. Gorky’nin “dondurma dahil her şeyi kızartıyorlar” türünden dehşet dolu çığlıkları garson kızları korkuyla tirtir titretir. Mevcut önyargılar bazen açık hakarete dönüşür. Agnes bazen Noguchi’nin yanında yer alır tartışmalarda. Bu durum nişanlısını iyice çileden çıkarır. Missisippi nehrinin üzerinde bas bas bağırır Gorky, “durdur arabayı! Ben iniyorum, eve yürüyerek gideceğim buradan!” Santa Fe’de işler biraz yumuşar. Gorky’nin hoşuna gider ekmek fırınları, toprak evler, Kızılderili el işleri. Boyalı Çöl’de kaybolurlar bir kum fırtınasında. Geceyi bir çadırda geçirirler. Grand Canyon’a vardıklarında ikisi de sırtlarını çevirip oturur. İkisine de çok büyük görünür kanyon. Tam bir posta kartı gibi mükemmeldir. Bu kanyonun nesi eksik diye tartışmaya başlarlar, ilginç bir yer haline gelmesi için ne gerekiyor, mesela bir uçtan bir uça asılı ip üzerinde bisikletiyle dolaşan bir ip cambazı mı? Gorky bir ara Agnes ile Noguchi arasında romantik bir ilişkiden şüphelenip kıskançlığa kapılır. Halbuki Noguchi böyle bir şeye asla kalkışmayacak kadar sadıktır Gorky’e. Agnes’i hırpaladığını görünce dayanamaz, o kadar bağırıp çağırışmayı kaldırıp kaldırmayacağından emin değildir. Bir gece Noguchi Agnes’e dayanma gücü vermek niyetiyle iyi geceler dilerken Gorky sessizce arkadan aniden dalar odaya ve basar onları. Agnes’in üzerine bir çuval çimen boşaltır. Bir başka gece bir İspanyol klübünde Agnes Gorky’i dansa kaldırır. Gorky dans partilerini elinde beyaz mendili ile Ermeni havasına çevirerek enerji ile doldurmasına rağmen o gece fokstrot bilmediğinden dans pistini bırakır. Noguchi devralır Agnes’i. Gorky’nin ateş püsküren bakışlarına rağmen Agnes’le doyasıya dans eder.

Böyle derinleşen dostluktur Gorky’yi son anında, ailesini, eşini dostunu kaybettiğinde, intihar kararını aldığında Noguchi’nin kapısına getiren. Hiroşima ve Nagazaki’de Amerika’nın atom bombası kullanmasından üç yıl sonra. Gorky cesaret istercesine bağırır “İsamu… İsamu!” diye. Noguchi o çığlığı bir şarkı gibi hatırlar sonradan: “rüya görüyorum sandım, sanki bir şarkı duydum rüyamda!” Cesaret! diye çınlıyor hala Noguchi’nin taşlarında Gorky’nin sesi.

T24





Bu haber kaynağından gelmektedir.

Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı () ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.

Opinions expressed are those of the author(s)-(). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com
+