29 Nisan 2016
HDP Ermeni Milletvekili Garo Paylan, Paris’teki "Türkiye’nin Güncel Durumu ve Azınlık Hakları Konferansı"na konuşmacı olarak katıldı. "Demokrat Haber"de yer alan habere göre milletvekili, Türkiye`deki azınlıkların, “Uslu çocuk" oldukları sürece hoş görüdüklerini, ama herhangi bir itirazları olunca "hain" olarak yaftalandıklarını kaydetti.
Paylan, “azınlıklar için tekrar riskli günler yaşıdıklarını" dile getirerek, "Bütün kimliklerimle gurur duyuyorum. Ama Türkiye’de Ermeni olmak hâlâ normal bir şey değil. Bazen çok yüceltilen, bazen de çok yerilen bir kimlik; bir küfür haline sokulabilen bir kimlik ki bunu son günlerde tekrar yaşıyoruz. Ermeni kimliğini, normal, bütün kimlikler gibi onurlu bir kimlik seviyesine sokmak amacındayım." ifadelerini kullandı.
Türkiye`nin Diyanet İşleri Başkanlığı diye bir kurumu mevcut olduğunu ve devletin, bu kuruma vatandaşların ödediği vergilerden oluşturulan çok ciddi bir bütçe ayırdığını hatırlatan milletvekili, sözkonusu bütçenin sadece Sünnilerin ibadet yerleri için harcandığını vurgulayarak, " Bu tabii ki adil değil. Bizim ruhban okulumuzun hâlâ kapalı olması, Yahudilerin hâlâ bu güvercin tedirginliğini yaşamaları, bu durumun göstergesi" şeklinde konuştu.
Sadece Ermeni meselesiyle ilgilenmediğini, herkesin meselesini çözebilecek genel bir paradigmayı hayata geçirebilmeyi önemsediğini vurgulayan Paylan, HDP olarak bunun hayalini kurduklarını dile getirdi. Türkiye`deki tüm azınlıkların, kendi hak ve çıkarlanını koruyacak kadar politize edilmediklerini ileri süren milletvekili, şu ifadeleri kullandı:
"Ermeni toplumu olarak biz de Hrant Dink’ten sonra politize olduk, onun kuşakları olarak öne çıkıyoruz. Mesela ben bir iş adamıydım, Hrant Dink öldürüldüğü gün benim için iş insanlığı bitti. Onun için adalet, Ermeni toplumu için mücadele etme fikri beni politize etti. Ama Türkiye’de gerek Ermeniler, gerek Yahudiler ya da başka azınlıklar için tekrar riskli günler yaşıyoruz ve Hrant Dink’in ‘güvercin tedirginliği’ diye adlandırdığı şey bence tekrar devrede. Yeni kuşaklar için geleceklerini Türkiye’de görmeme gibi bir durum maalesef tekrar sahneye kondu. Zaten çok az sayıdayız, zaten büyük kalabalıklar içinde asimile olma riskleri ile karşı karşıyayız."
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu çalışmalarına (cuma namazı için ara verildiği gibi) pazar günleri 10.30-12.00 arası ara verme talebinde bulunduğunua dair ise Paylan, bu teklifi ettiği zaman Komisyonun kırk üyelerinden hiç kimsenin itiraz etmediğini, hâlbuki tribünlere konuştuklarında başka davrandıklarını dile getirdi.
“Senin ibadet hakkın varsa benim de bu hakkım var” dediğim zaman itiraz edemiyorlar. Önemli olan bu aynayı onlara tutmak. İnsana dokunduğunuz anda en katısını bile yumuşatabiliyorsunuz. Hrant Dink’in de mesela öyle bir özelliği vardı, en milliyetçisinin bile oturup 10 dakika konuştuğu zaman bütün kafasını, bütün dünyasını değiştirebiliyordu. Ben de buna çabalıyorum ve çabalamaya devam edeceğim."
Ermeni Haber