29 Nisan 2016
Meclis Başkanı İsmail Kahraman`ın tam olarak öyle söylemese de Anayasa konusundaki sözleri, özellikle CHP`de ve `ben laikim` diyen çevrelerde `ateşleme` etkisi yaptı.
Laikliğin anayasadan çıkacağı düşüncesine köpüren laikçi yazarlar açıkça küfürler etti. Bazı CHP`li vekiller, yeni bir `kurtuluş savaşı` mücadelesi vereceklerini söyledi.
TBMM Başkanı bireysel olarak bir görüş belirtmiş. Beğen ya da beğenme. Dayatmada bulunmamış, şiddeti övmemiş, hakaret etmemiş.
Yani tam da düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirilecek bir durum. Ona gerekli yanıtını ver, en sert şekilde eleştir ama bu küfür-kıyamet, bu faşizm-şiddet nedir?
Mesela, PKK`nın çukur terörüne ses etmeyip sadece "Katil devlettir" diyen akademisyenler söz konusu olduğunda "Düşünce özgürlüğü" diyordu bazıları.
`Katil devlet`e bile müsamaha gösteren özgürlükçü ve demokrat(!) tiplerin, İsmail Kahraman`ın sözlerine kustuğu öfke ve nefret, herkesin gerçek yüzünü ortaya çıkardı.
Olayı bu kadar rayından çıkarıp, saptırıp, küfür etmeye vardıranların ikiyüzlülüğünü bir kez daha göstermesi açısından belki de hayırlı oldu bu tartışma.
İsmail Kahraman`ın açıklamasına katılmasam da bence bu bir açıdan daha hayırlı oldu. O da en azından CHP`lilerin her meselede sadece `hayır` demek yerine yeni anayasanın ne kadar önemli olduğunun farkına vararak potaya girmesini sağladı.
Ve yine CHP mal bulmuş mağribi gibi "laiklik" tartışmalarına sarıp çarpıtılmış cümleler üzerinden yeni bir gerilim yaratacağına laikliği bu kadar önemsiyorsa en başta Paralel yapının peşini bırakmalıdır.
***
Bu ülkede Laiklik, dindarlara baskı aracı olarak kullanıldığı için laikliğin maalesef çok kötü bir geçmişi var hafızalarımızda.
Geçmişte Atatürk ismi ve Laiklik araçsallaştırılarak dindarlara bu kadar eziyet edilmeseydi bugün laiklik bu kadar tartışılmazdı.
Dindar ya da kara laikçi bir anayasa değil; insan haklarına, inanca, düşünceye, saygılı demokrat bir anayasa gerekiyor bize.
Mesela bir başörtülü bir daha asla ama asla ötekileştirilmemeli. Din ve vicdan hürriyeti, Anayasa ile garanti altına alınmalı.
Geçmişte; solculara, Ülkücülere, dindarlara, Alevilere, Kürtlere, Gayrımüslimlere eziyet edildi. Bir daha asla olmasın diye sivil bir anayasaya ihtiyacımız var
Dindar kesim, iktidarını demokrasiye borçlu. Bu yüzden de zerre kadar endişe taşımıyorum demokrasi ve laiklik konusunda.
Zaten Cumhurbaşkanı`ndan Başbakan`a, bakanlardan milletvekillerine kadar eskiden beri AK Parti`nin laiklikle ilgili meselesi biliniyor ve toplum bu yönde hiç de manipüle edilemeyecek kadar meselenin farkında.
Paralel yapının devleti içeriden ele geçirip meşru hükümeti devirmeye kalktığı günlerde defalarca yazdım; "Gözünü seveyim Laikliğin" diye. Çünkü laikliğin gerçek anlamda uygulandığı bir ülkede dini kisve altında hiçbir yapı devleti ele geçirmeyi aklından bile geçiremez.
Tartışmalardaki bir diğer yanlışlık ise "Ben laikim" diyenlerin aşırı tepkisi. Halbuki, kişi laik olamaz zaten. Laiklik kavramı devletlere aittir. Din ve devletin alanını birbirinden ayırmayı önceleyen bir kavramın bireyle ne ilgisi olur?
Ve bir not. Akıllı her devlet, din ve vicdan özgürlüğü noktasında olabildiğince özgürlük tanır insanlara…
Geçmişte, Amerika ve İngiliz laiklik anlayışı yerine Fransa`nın, kara Avrupa`sının katı laiklik anlayışı tercih edildi. Düğme o zamandan yanlış iliklendiği için de laiklik bir mühendislik projesi deli gömleği gibi topluma giydirilmek istendi.
Anayasalar toplumsal sözleşmelerdir.
Herkesin söz hakkı vardır, olmalıdır.
Müslüman`ın, Hıristiyan`ın, Musevi`nin, Alevi`nin, Sünni`nin, her türden etnik kökenden insanların yani özetle "Milletin" üzerinde anlaşacağı ortak bir metin üzerinde uzlaşacağız inşallah…
Sabah