09 Nisan 2016
Kadınların, çocukların, gençlerin, işçilerin mümtaz koruyucusu olan Şefimizi isyan ettirdiler
Gazeteci Yazar Hayko Bağdat Cumhurbaşkanı Tayip Erdoğan’ın Kılıçdaoğlu’na yönelik “siyasi sapık” ifadelerine ilişkin, “Bugüne kadar ağzından bir tek kötü söz çıkmamış olan Reisimize “Sapık” dedirttiler. Kadınların, çocukların, gençlerin, işçilerin mümtaz koruyucusu olan Şefimizi isyan ettirdiler” dedi.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Aile Bakanı Sema Ramazaoğlu’na yönelik “Aile Bakanı birilerinin önüne yatmış durumda o zaten hiç konuşmuyor” açıklamasının ardından tartışmalar devam ediyor.
Hayko Bağdat’ın Diken’de yayınlanan, “Vay Kılıçdaroğlu vay…” başlıklı yazısı şöyle:
Olacak şey değil. Memleketin koskoca Cumhurbaşkanı’na yeminini bozdurdular. Tarafsız kalacağına, partiler arasında ayırım yapmayacağına dair şerefi ve namusu üzerine yemin etmiş bir liderin ilk defa siyasete karışmasına sebep oldular.
Bugüne kadar ağzından bir tek kötü söz çıkmamış olan Reisimize “Sapık” dedirttiler. Kadınların, çocukların, gençlerin, işçilerin mümtaz koruyucusu olan Şefimizi isyan ettirdiler.
O’nun bu tarihsel çıkışıyla artık Beyoğlu’ndaki, Konya’daki, İzmir Kordon’daki ya da Cizre’deki her bir kadın ve çocuk kendisini daha çok güvende görüyor ve devletin şefkatli kollarını yakinen hissediyordur sanırım.
Fakat benim Kılıçdaroğlu’na öfkem henüz geçmiş değil.
Cehape liderinin sapıklığı meselesinde Cumhurbaşkanımızın başlattığı sürecin sonuna kadar takipçisi olmak istiyorum.
Araştırmacı gazeteciliğimin tüm meziyetlerini kullanacak ve ibret-i alem için halkımızla paylaşacağım.
Son meselede zikredilen ‘Önüne yatmak’ sözü Cehape liderini rezil etmem için yeterli malzemeyi vermiyor bana. Adam iki yıl önce de bir tv programına çıkmış ve “Önüne yatmak ne demektir?” sorusuna “İmkanlarını kullanarak kollamak” diye cevap vermiş. Bütün çabama rağmen buradan bir ekmek çıkaramadım maalesef.
Fakat Dünya Liderimizin sapık dediği bir zat mutlaka daha önce de bazı haltlar karıştırmış olmalı. Bunları bulmak için hemen kolları sıvadım.
Bu konulara duyarlı olduğunu bildiğim asistanım Fatma’yı hemen göreve davet ettim. Bizi kimsenin dinlemediğine emin olduğum bir ortamda çok gizli bir araştırma için talimatlar yağdırdım. “Fatma, hemen bu adamın daha önce kadınlar için söylediği iğrenç lafları bulup dosyala ve masamın üzerine getir. Sana üç gün mühlet. Sakın kimseye görevinden bahsetme” dedim.
Fatma 15 dakika sonra elinde koca bir klasörle odama geldi. Allah herkese böylesi çalışkan bir asistan nasip etsin.
Klasörü karıştırırken yemin ederim yüzüm kızardı. Ben şimdiye kadar kadından, kadın vücudundan, seksten bu kadar bahseden başka bir siyasetçi ne duydum ne gördüm arkadaş. Birkaç örnek vereyim de anlayın.
Yıllar önce bir kadın gazeteci röportaj için bunun kapısını çalıyor. Oturup güzel güzel konuşuyorlar. Sonra çoğunluğu erkeklerden oluşan kalabalık bir salonda kadınla geçirdiği süreyi şöyle anlatıyor: “Bana bir keresinde bir gazeteci geldi, karşıma geçti bacak bacak üstüne attı, makyaj çantasını çıkardı. sanki benimle alay ediyor, o zaman da il başkanıyım.”
Durun, devam etmeden bir anlamaya çalışalım.
Kadın bacak bacak üstüne mi atmış? Peki etek mi varmış üstünde? Yani orasını burasını göstermeye mi çalışmış? Etek giyen kadınlar genelde bu ahlaksızlığı mı yaparmış?
Ah Cumhurbaşkanım, sen az bile söylemişsin…
Neyse devamına bakalım: “Başladı sağını solunu pudralamaya (salon gülüyor), ‘Sayın başkan’ dedi, ‘siz’ dedi ‘makyaja karşısınız’ dedi (salon gülüyor), ‘Ben kullanmam’ dedim, ‘Sizin herhalde ihtiyacınız var’ dedim ben (salon gülüyor), ‘Hani vardır ya…’ dedim ‘böyle kaportası böyle dökük araçlar olur, makyaj yaparlar onu boyarlar (salon gülüyor, alkışlayıp ıslık çalıyor), araba kasisli yola girdiğinde de dökülmeye başlar, evvel Allah’ dedim ‘bizim kaporta sağlam, makyaja ihtiyacımız yok.’”
Bu siyasetçi resmen makyaj yapan kadının kaportası bozuktur diyor yani?
Eşi, annesi, kız kardeşi, kızı, sevgilisi yüzüne pudra süren tüm erkeklere sesleniyorum: Cehape lideri onlara kaportası bozuk dedi. Hele etek de giyiyorlarsa daha fazlasını söyledi. Hele bacak bacak üstüne atıyorlarsa…
Klasörde rastgele başka bir sayfa açtım.
Bir de ne göreyim?
Memleketin bir köşesinde bir gösteri yapılıyor. Yine polis müdahale etmiş. Sen kalk bu müdahale için aynen şöyle konuş: “Bu sabah bakıyorum bir televizyon kanalında Ankara’da bir polis panzerine tırmanan bir tane kız mıdır, kadın mıdır bilemem…”
Nasıl yani?
Ey Kılıçdaroğlu, sen bu eylemi gerçekleştiren kadının daha önce seks yapıp yapmadığını mı sorguluyorsun be? Buna nasıl cüret edersin? Ne alakası var? Senin aklın nerelere gidiyor? Bir başkası senin ailenden bir kadın için böyle iğrenç bir şey dese ne yaparsın?
Ah Dünya Liderim, az bile söylemişsin…
Bir başka sayfa daha açayım dedim klasörden.
Ohaaa…: “Yatıyorsunuz kalkıyorsunuz Uludere diyorsunuz. Her kürtaj bir Uludere’dir diyorum.”
Nasıl yani? Devlet uçakla köylüleri bombalamışken aklına bu benzetme mi geldi yani?
Bir başka sayfa: “Herkesin kendine ait bazı kuralları vardır. Bir anne, baba kızının birinin kucağında oturmasını ister mi?”
Yok artık! Gençlerin flört etmesini, sevgililerin birbirleriyle münasebetini ‘kucağa oturmak’ diye tarif etmek nedir yahu? Bu nasıl aymazlık, bu ne çirkin bir bakıştır?
Ah geleceğimin Başkan’ı, az bile söylemişsin…
İnanın devam edecek cesaret bulamıyorum kendimde. Üstelik klasörde Cehape liderinin en yakınında siyaset yapanların, korumalarının, ona yakın gazetelerin kırdığı cevizlerle ilgili bir bölüm daha var ki buraya yazsam insan içine çıkamaz bir daha.
Ben görevimi yaptım sevgili okuyucular. Kemal Kılıçdaroğlu’nun kadına bakışını gözler önüne serdim.
Artık kimin ne mal olduğunu anlamışsınızdır. Gereken tepkiyi gösteriniz.
Çok önemli not: Yazı yayına girdikten hemen sonra Fatma aradı. “Siz bu adamın kadınlar hakkındaki iğrenç sözlerini bul dediğinizde… şeyy… ben Erdoğan’dan bahsediyorsunuz zannetmiştim. O klasör Kılıçdaroğlu hakkında değildi…”
Ah be Fatmacım, yaktın sen beni. Vatandaşlıktan çıkarırlarsa görürsün sen…