03 Şubat 2016
Tribünlerin tamamı dolu. Şeref Tribününde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Ermeni meslektaşı Serj Sarkisyan yan yana oturuyorlar. İki taraflarında, bu aksam orada sergilenecek olan Hrant Dink Çağdaş Oratoryosu`nun söz ve müziğini yazan iki sanatçı, Bercuhi Berberyan`la, Majak Toşikyan, Türkiye`de bilinen adıyla Cenk Taşkan var. Onların hemen yanında ise Hrant Dink`in eşiyle kızı oturuyor. Onların diğer yanlarında ise iki cumhurbaşkanının eşleri var.
İki başkan şu anda çevirmenleri aracılığıyla konuşuyorlar ve tribünlerin arkasındaki dev ekranda da bu anlar yakın çekim olarak gösteriliyor.
Bu akşam Türkiye ve Ermenistan Ulusal Televizyon kanalları ortak yayındalar. Bu yayın iki ülkenin tarihinde de bir ilki oluşturuyor. Aynı zamanda Avrupa Yayın Birliği`ne bağlı otuzu aşkın TV kanalıyla, dünya ölçeğinde yayın yapan CNN, BBC, Al Jezira gibi kanallar da bu tarihi olayı abone ve izleyicilerine canlı olarak duyuruyorlar.
Bu arada bir başka tarihi olay da Ermenistan`ın başkenti Erivan`da yaşanıyor: Ermenistan`ın başkenti Erivan`ın büyük devlet stadyumunda kurulan bir sahnede bu akşamki konser "hologram" yöntemiyle eş zamanlı canlı yayınla üç boyutlu olarak sergilenecek. Bu stadyuma gelen altmış bin kişi, Şükrü Saraçoğlu Stadı`ndaki izleyicilerle birlikte bu konseri canlı olarak izleyecekler.
Konserin başlamasına çok az zaman var. Programda konser öncesi her iki ülke başkanlarının kısa birer konuşma yapacağı yazılı.
Şimdi Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan ayağa kalktı, sanırım konuşmasını yapacak. Dev ekrana bu anın yansımasıyla stadyumda bir sessizlik oluştu. Erdoğan`ı dinliyoruz şu anda:
Yaşananların yanlışlığı konusunda hemfikiriz
"Sevgili Türk ve Ermeni kardeşlerim, sizleri saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Birazdan hep birlikte bir tarihi olaya tanık olacağız, dahası ‘bir tarih yazacağız’. Etle tırnak birbirinden ayrılır mı hiç! Biz de birbirimizden ayrılamayız. Tarihimiz bizim bugünkü duygularımızdan farklı olarak bir takım acılarla dolu olabilir, ama biz bugün bu acıları yüreğimizin derinliklerinde hissederek geni bir sayfa açmak üzere bu alanda toplanmış bulunmaktayız. Buna hem Ermenistan`taki sevgili kardeşlerim, hem de dünya şu anda tanıklık ediyor. Osmanlı İmparatorluğunun son döneminde ve maalesef Türkiye Cumhuriyeti`nin de ilk yıllarında, dünyada o zaman egemen olan düşüncelerin bir yansıması olarak bazı yanlışlar yapıldı. O günlerin zorlu koşullarında bu yanlışlar çok derin ve geniş acılara yol açtı, daha kötüsü, sonrasında da bunların yanlış olduğu görmezden gelindi. Ama hiç bir yanlış sonsuza kadar varlığını sürdüremez. Nitekim 100 yıl sonra bugün hem bizler, hem de dünya bu yapılanların ve yaşananların yanlış olduğu noktasında hemfikiriz. Dahası o yanlışlardan dönme ve onların hâlâ yüreklerde yaşanan acısını olanaklar ölçüsünde giderecek şekilde tazmin ederek dostluğumuzu ve kardeşliğimizi pekiştirmek arzusundayız.
Sevgili Hrant Dink bu konuda en çok çaba gösterenler arasındaydı. Sevgili Hrant’ı hem yeterince anlayamadık, daha da kötüsü onu koruyamadık. Ne yazık ki hepimiz insanız ve hatalar yapabiliyoruz. Bu konudaki eksiklikleri en azından bu yıl içinde gidereceğiz ve hatalarımızı düzelteceğiz. Onu ölümsüzleştirmek için bu akşam izleyeceğimiz bu yapıtı yaratan sevgili kardeşlerim Bercuhi ve Majak’a çok teşekkür ediyorum. Bizim önümüzü açtılar ve bir anlamda da yolumuzu çizdiler. Onlar bu ülkenin çok değerli sanatçıları. Ülkemizin bu güzide evlatlarına kez de sizlerin huzurunda şükranlarımı sunuyor, günün birinde Türkiye Ermenistan Kardeşliği üzerine de bir “eser” yaratmalarını diliyor ve istiyorum. Böyle bir yapıt, bir anlamda iki toplumun yeniden bir arada yaşamasının da bir kültürel garantisi olacak. Sağ olsunlar, var olsunlar. Eminim ki dünyada ilk kez seslendirilecek olan bu yapıtları bizi daha çok birleştirecek ve daha güçlü kılacak. Bu yapıt barış ve kardeşliğimizin dünyaya duyurulmasının da kalıcı ve ölümsüz bir fırsatı. Şu anda yaklaşık 1 milyar insan muhtemelen bizleri izliyor, onlar da bu sözlerimize tanık olsunlar. Bu vesileyle ataları bu topraklarda yaşamış, dünyanın her yerindeki tüm Ermeni kardeşlerimi yurtlarına dönerek bu kardeşliği gerçek kılmaya davet ediyorum. Yüz yıl önceki halleriyle olmasa da, o zaman sahip oldukları her şeyin sahibi yine onlardır. Aradaki farkı tamamlamaya bu ülkenin gücü yeterlidir, onların bu davete uymaları yalnız onların haklarını kazanmaları anlamına gelmeyecektir, aynı zamanda bizlerin geçmişimizle yüzleşmemizi de sağlamış olacaktır. İşte tüm bu nedenlerle sevgili sanatçılarımıza ve bizleri izleyen milyonlarca insana bize bu imkânı tanıdıkları için teşekkür ediyorum."
"Hepimiz Hrant`ız, hepimiz Ermeni`yiz"
Sayın cumhurbaşkanının anında Ermeniceye ve İngilizceye çevrilen bu sözleri üzerine stadyumu dolduran binlerce insan es zamanlı olarak, "Hepimiz Hrant`ız, Hepimiz Ermeni`yiz" yazılı dövizleri havaya kaldırıp, aynı anda da bu sözleri Türkçe ve Ermenice olarak bağırmaya başladılar.
Sevgili izleyiciler böyle bir an bu dünyada daha önce yaşanmamıştır diye düşünüyorum. Şimdi monitörden Erivan`daki stadyumdan yakın çekim görüntüler ekranlara yansıyor. Ermeni kardeşlerimiz birbirlerine sarılıp ağlıyorlar. Bu görüntüler şimdi buradaki dev ekrana da yansıtıldı, bir dakika sayın izleyiciler, burada da aynı görüntüler yaşanıyor… Sayın Ermenistan cumhurbaşkanı, sayın Erdoğan`ı kucakladı, onun da göz yaşlarını tutamadığını tüm dünya izliyor...
Sevgili izleyiciler, sizlerden özür diliyorum, sunuculuk profesyonel bir iş bunu biliyorum, sunucular duygularını izleyicilere yansıtmamalılar, bunu da biliyorum ama başka türlüsü elimden gelmiyor. Bu yüz yılın birikimi belki de ve o zamandan bu yana ağlamamız gerektiği halde bu güne kadar ağlamamamızın bir sonucu… Lütfen beni bağışlayın...
(Tam bu noktada yayının sesi kesildi. Ses yeniden geldiğinde) Mikrofonda Ermenistan Cumhurbaşkanı sayın Sarkisyan konuşuyordu, o da şunları söyledi:
"Sayın Erdoğan`a teşekkür ediyorum, kardeşlik budur ve barış ancak böyle mümkün olur. Kendisi bu sözleriyle ne kadar büyük bir devlet adamı olduğunu, belki öncüllerinden bile büyük bir devlet adamı olduğunu tüm dünyanın gözünün önünde ortaya koymuştur. Benim bunlara ekleyecek tek sözüm onun dileğini ve çağrısını yinelemek olabilir: Diasporadaki tüm kardeşlerime sesleniyorum, yuvalarınıza toprağınıza geri dönün ve bu kardeşliği gerçek kılın, dünyaya örnek olun, gerçek barış ancak böyle gelir. Sağ olun sevgili Kardeşim Erdoğan, sağ olun sevgili Türk kardeşlerim... "
Sevgili izleyiciler, gördüğünüz üzere simdi de Sayın Erdoğan Ermeni meslektaşını az önce onun kucakladığı gibi kucaklıyor. İzlediğiniz gibi yine az önce kaldırılan dövizler yine ellerde ve tribündeki izleyiciler yine aynı şekilde bağırıyorlar: "Hepimiz Hrant`ız, Hepimiz Ermeni`yiz"
Hepsi yalan…
Tabii ki bunların hiç biri olmadı. Hepsi yalan. Olmadığını bu satırları okuyan ve üzerinde yaşadığımız dünyada olan bitenleri izleyen herkes bunları biliyor. Olmadı ama olabilirdi. En azından bu yapıtın varlığından haberdar olduğum gün böyle bir düş kurmuştum.
Sevgili Majak Toşikyan başkaları gibi beni de aramış, yapıtının dünya prömiyerinin 2015’te bu topraklarda gerçekleşmesini istemişti. O ana kadar ne Cenk Taskan`ı, ne de Majak Toşikyan`ı tanıyordum. Onun meramını anlayınca, bu konuda bir şeyler yapabileceğini düşündüğüm, en azından aracı olabilecek insanlarla ve aynı konuda bir şeyler yapmaya niyetli olduklarını bildiğim kişilerle bağlantı kurmuş, ama bu düşü gerçek kılamamıştık. Düş 24 Eylül 2015’de Erivan’da gerçekleşti ve dünya prömiyeri orada yapıldı. Bunu duyunca içim acıdı ve “keşke” dedim bir kez daha. Sevgili Hrant’ın anısı önünde boynum bir kez daha büküldü. Bir kez daha sözler boğazımda tıkandı kaldı. İşte o tıkanan sözler burada yeniden yazılı olarak çıkıyor. Çünkü Sevgili majak Toşikyan’ın yapıtının Türkiye galası 24 Ocak 2016 Pazar gecesi İstanbul Lütfü Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayında yapıldı.
Muhtemelen bu satırları okuyanların çoğunun bilmediği, en azından tanık olmadığı bu gerçeği yaşayan ve tanık olan şanslı insanlardan birisi de bendim.
Daha önce Erivan`da sergilenen oratoryoyu bu kez, bu topraklarda yaşayan Ermenilerin çoğunluğunu oluşturduğu yaklaşık bin kişi büyük bir mutlulukla izledi. Yanımda oturan arkadaşıma
o sırada söylediğimi burada yinelemeliyim: "tek kelimeyle ‘muhteşem’di"
Yukarıda anlattığım düşüm gerçekleşmese de yaşadığımız her anlamda muhteşem bir olaydı. Tarihi bir akşamdı, sahnedeki yüzü aşkın sanatçı bu anın ve yaptıklarının değer ve öneminin bilincindeydiler.
Seyirciler de öyle; salonun tüm koltukları doluydu. Ön sıralarda da onur konuğu sevgili Rakel Dink dahil, bu olayın gerçekleşmesinde emeği geçen herkes oradaydı.
Her ne kadar sevgili Rakel Dink`in yanındaki koltukta oturmasa da, bence sevgili Hrant da oralarda bir yerlerdeydi ve öyle olduğunu salondaki herkes içinde ve yüreğinde hissetti.
Pangaltı Lisesi’nin 70. yıl etkinliği
Oratoryoya ev sahipliğini kuruluşunun 70. Yılını yaşayan Pangaltı Lisesinden Yetişenler Derneği yapıyordu. İstanbul Belediyesi’nin danışmanı Nadya Taşel ve bu olayın gerçekleşmesi için maddi manevi imkânlarını seferber eden Dikran Gülmezgil düşün gerçekleşmesinde en önemli katkıları sağlayan kişilerdi.
Sahnede ise 87. Yıldır etkinliklerini sürdüren Lusavoriç Korosu ve Senfonik Orkestrası vardı. Koro ve orkestrayı yöneten Hagop Mamigonyan 25 yıldır onların başında çok sayıda etkinliğe imzasını atmış bu topraklardan çıkan bir Ermeni sanatçıydı. Koro ve orkestranın önünde sahne alan üç güzel insan, Boğos Yeğyazar, Sercan Gazeroğlu ve Karin Çubukçiyan Bozkurt da sesleriyle oratoryonun bizlere ulaşmasını sağlayanlardı.
Tümü Ermenice sunulan oratoryonun öncesinde yine Majak Toşikyan’ın bestelediği üç şarkı dinledik. “Komidas”, “Ko Hayenik” ve Desnem Anin” adındaki bu üç şarkıdan sonra tümü 11 parçadan oluşan “Hrant Dink Çağdaş Oratoryosu”nu izledik.
Oratoryo Sevgili Hrant’ın yaptıklarını, düşündüklerini, ona reva görülenleri, sevenlerinin onun için söylediklerini ve başarılarını anlatıyordu. Müzikal yapısı olarak olan bitenleri seslerle, notalarla bir kez daha yüreğimizde hissettik. Bazen heyecanlandık, bazen düşündük, bazen içimiz umut doldu ama çoğu zaman hüzünlendik. Bazen güvercin kanatlarının sesini, bazen onun ardından yürüyen yüzbinlerin ayak seslerini duyduk notaların kulaklarımıza getirdiği seslerde. Ermenice olduğu için sözlerinin anlamlarını sonradan okuyup anladığım şarkıların Türkçe adları ve içlerindeki kimi sözler şöyleydi:
“Sırtımdan Vurdular Beni”: … al bir leke kaldırımda, yüreklerde derin yaralar / düşlerimin arkasından ne kaldı ki geriye…
“Yıkıldı Çınar”: … unutulanı hatırlamalı / sevgi yeniden galip gelmeli …
“Gerçek Nerede”: … yüzyıllar boyunca, biz bu topraklarda / kök salıp büyüdük ve parçası olduk …
“Anadolu Sevdam”: … giden her bir turna, güneşli günlere aşkla geri dönecek / o gün geldiğinde, yürekler gülecek ve sevgi galip gelecek”
“Aşk Olsun”: … bilmezler mi, zaten bütün renkler, iç içe geçerek, iyice karışırsa / karlar gibi, tertemiz dupduru, ve her renge hakim, parlak bir beyaz olur / bembeyaz bir barış… (olur)
“Biz Kaybettik”: … dünyanın dört bir yanına saçıldı çocuklarımız, biz kaybettik / o yabancı topraklarda filizlenip büyüdüler, hep özlemle …
“Çutag”: … nerdesin can yoldaşım, nerdesin tek arkadaşım / gururla taşımaktayım adını, ama yalnızım …
“Bir Çocuk Büyordu”: … sevgiyle birleşerek, bütün engelleri aşmak mümkün olur, görüyor / dikenli yollarını aşkla geçebilmek kardeş olabilmek istiyor …
“Seslerin Son Perdesi ve Sari Gyalin”: … kalbimize biz gömerek bu acıyı eski günlerdeki gibi / sessiz suskun ve umutlu / yeni baştan yeşertebilecek miyiz sevgileri …
“Toprak”: … her birimiz senin kadar bu toprağa bağlıyız / bir gün herkes anlayacak biz sabırla bekleriz …
“Aşk – İsyan”: … aşk yeter aşk yeter / aşk, suya toprağa / vatana, insana / aşk, sana tanrıya / aşk, aşk, aşk, aşk
Bu sözlerin hepsi, amatör tiyatrocu, kostüm sahne tasarımcısı, yazar, ressam, öğretmen, her şeyiyle kocaman yürekli bir insana, sevgili Bercuhi Berberyan’a aitti. O ortağı olduğu bu yapıtı “yürek avuçta yapılan işler” olarak nitelendiriyordu programda yer alan şu sözlerinde:
“Yürek avuçta yapılan işler”
“Hrant gibi acıları daima sevgiyle onarmayı öğütleyen insanların ‘anı’sını yaşatmaksa amaç, her iş ‘yürek avuçta’ yapılmalıdır. Ortaya çıkan şey yüreklere de dokunabilirse eğer, o ‘anı’ ölümsüzleşip sonsuzluğa emanet edilmiş olur.”
Bu sözlere katılmamak olanaksız, ama bir oratoryoyu yalnızca yazıyla anlatmak da çok zor, hattâ olanaksız. Oratoryo bundan sonra 16 Nisan 2016’da Amerika Birleşik Devletleri’nde Los Angeles’te sergilenecek. Bu topraklarda sonraki konser ne zaman nasıl gerçekleşir bilmiyorum ama böyle bir etkinliği haber alanlar mutlaka peşine düşüp izlemeli, bu imkândan yoksun olanlar ise bir süre sonra piyasaya da çıkacağı söylenen albümü edinebilecekler.
Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Ama özel teşekkürüm sevgili Majak Toşikyan’a… Haberdar ettiği, davet ettiği için. Bir de “özür”: Daha çoğunu yapamadığım için beni affet!...
Sen de Sevgili Hrant! (HS/HK)
Bianet