05 Eylül 2015
1915 öncesi Kürt-Ermeni ilişkilerine dair az bilinen hususlardan biri farklı gruplar arasında "sanal akrabalık" ilişkileri kuran kirvelik geleneği. Ermeni soykırımına dair Diyarbakır bölgesindeki toplumsal hafızayı ele alan "Yüz Yıllık Ah, 1915 Diyarbekir" kitabının Adnan Çelik`le birlikte yazarı olan Namık Kemal Dinç ile kirveliğin anlamı, Kürtlerin ve Ermenilerin hafızasındaki yeri ve toplumsal işlevi ile ilgili konuştuk.
Kirvelik az bilinen bir olgu. Batı’da farklı, Kürt bölgelerinde farklı bir anlamı var. Kirvelik nedir, biraz anlatabilir misiniz ?
Müslümanlıkta erkek çocuklarının sünnet edilmesi bir kuraldır. Hatta onların dine girişini sembolize eder. Kirve, bu İslami kural için gerçekleştirilen sünnet ritüelde rol oynayan kişilerden birine verilen sıfattır. Buna göre kirve olan kişi, sünnet ritüelinde çocuğu kucağına alır, korkmaması için onu teskin eder, eliyle çocuğun gözlerini kapatır ve işlem gerçekleşir. Kirve sünnet ritüelinde rol oynayan kişiye verilen isim olsa da, kirvenin rolü ve kirvelik orada bitmiyor, aksine orada başlıyor. Artık kirve olan kişinin ailesiyle sünnet çocuğunun ailesi arasında yakın bir ilişki, bir nevi akrabalık kuruluyor. Ancak bu dostluk, yakınlaşma çok temel bir kuralla perçinleniyor: kirve olan aileler arasında evlilik yasaklanıyor.
Bu konuda araştırmaya başladığımda kirveliğin bütün Türkiye’de yaygın olduğunu düşünüyordum. Hatta İslam coğrafyasının tamamında var olduğunu düşünüyordum. İçinde yetiştiğim Alevi toplumu itibariyle çocukluğumdan beri deneyimlediğim bir gerçeklikti. Alevilerde kirvelik musahiplikten sonra gelen çok kuvvetli bir ilke olarak var. Bu araştırmaya başladığımızda Diyarbakır’da Kürtler hep Ermenilerle kirve olduklarından bahsettiler. Ancak araştırınca gördüm ki Türkiye’nin Sivas’tan Batı tarafında kirvelik hiç düşündüğümüz kadar yaygın değil.
Batıda nasıl biliniyor kirvelik ?
Bu konuda yapılmış ilk ve tek kitap çalışmasının sahibi olan Ayşe Kudat’a göre Türkiye’nin batısındakiler doğudan gelenlerden duyup öğrenmişler kirveliği. O sebeple kirve, batıda çocuk sünnet edilirken kucağına alıp gözlerini tutan, bu ritüelde rol oynayan kişi olarak bazen bilinir bazen bilinmez. Ama biçilen bütün anlam bu kadardır. Ama Sivas’ın doğusunda o andan itibaren gerek o kişi, gerek o kişinin ailesiyle bir akrabalık ilişkisi kuruluyor. Ve bu öyle basit değil, güçlü bir akrabalık ilişkisi. İki aile birbiriyle çok yakın bir ilişki içine giriyorlar. Neden ülkenin batısında bu kurum yok? Ülkenin doğu tarafında çok daha fazla etnik ve inançsal farklılıkların iç içe yaşıyor olmasından kaynaklı diye düşünüyorum. Sadece Müslümanlar ile Hristiyanlar arasındaki çoğulluktan bahsetmiyorum. Başka farklı gruplar da var. Ezidiler var, Aleviler var, bugün ismini unuttuğumuz pek çok farklı inanç ve etnik grup var. Diyarbakır’da Yahudi, Rum, Ermeni, Süryani, Alevi, Ezidi, Şemsi, pek çok grup birlikte yaşıyorlardı. Bu karmaşık toplumsal yapı ülkenin doğusunda kirveliğe zemin sunan toplumsal gerçekliktir diye düşünüyorum. Batıda da elbette toplumsal farklılıklar var, ama bu kadar iç içe geçmiş topluluklar değiller.
Kürt bölgelerindeki kirveliğin anlamı nedir ? Neyi kapsıyor bu sanal akrabalık ?
Kirvelik sadece Hristiyanlarla Müslümanlar arasında kurulmuyor. Bu kirvelik ilişkisi bugün en çok Aleviler ve Ezidiler tarafından devam ettiriliyor.
Aleviler kirveliğe nasıl bir anlam yüklüyor ?
Ezilen, mağdur durumda olan topluluklar daha fazla kirveliği sahiplenmişler. Ezidiler ve Aleviler bugün azınlıktalar, daha fazla baskıya maruz kalan bir konumdalar. Dolayısıyla azınlıkta olmanın getirdiği bir haleti ruhiyeyle diğer topluluklarla ilişki kurabilmek için bu mekanizmayı geliştiriyorlar diye düşünüyorum. Araştırmalarımız sırasında bazı Sünni din adamları kirveliğe bu kadar önem vermediklerini belirttiler. İslami bir rituel diyoruz ama bu islami ritüeli bir şeyh o kadar önemsemiyor. Ama bir Alevi, bir Ezidi daha çok önemsiyor. Bu durumun inancın ötesinde toplumsal konumla alakalı olduğunu düşünüyorum. Toplum içerisinde azınlıkta olmaları ve daha fazla kendilerini koruma arayışı içinde olmalarıyla alakalı.
Nasıl bir anlam biçiliyor dersek, kirveliğin ikili bir işlevi var. Birincisi kirvelik kurulan aileyle evlilik ilişkisi yasaklanır. Yani kirvelik ilişkisi kurduğun aileden biriyle evlenmek bundan sonra tümüyle yasaktır. Bunun sınırı da yok. Yedi nesil sonra dahi evlenilemez. İlelebet ve ailenin tüm üyeleri için geçerlidir bu yasak. Yasaklamak aslında bir taraftan ilişkiyi düzene sokmak anlamına geliyor.
İlginç olan şu: kirveliğin yaygın olduğu bölgelerde akrabalarla evlenmek yasak değil. Hatta tam tersine çok yaygın, bazı aileler için tercih edilen bir durum.
Evet, endogami çok yaygındır. Ama çekirdek aile içinde, kardeşler arasında evlilik yasaktır. Kirvelik bu anlamda ilişkiyi amca ya da teyze oğlu düzeyine değil, kardeşlik düzeyine getiriyor. Kardeş olmanın getirdiği bir hukuktur evliliği yasaklamak. Yoksa endogami çok yaygın. Örneğin bizim ailede amca çocuklarıyla evlenmek adeta bir gelenektir, daha yeni yeni kırılıyor. Kirvelik evliliği yasaklıyor dediğimizde araya bir takım sınırlar koyuyor gibi düşünüyoruz, aksine kardeş düzeyine getirdiği için sınırları kaldıran bir yaklaşım.
Mahrem-namahrem kavramı çerçevesinde düşünmek gerek belki. Örneğin eve yabancı bir erkek girdiğinde kadınlar orada bulunmamalı gibi sınırları da ortadan kaldırıyor sanırım.
Hepsini ortadan kaldırıyor. Aynı aile gibi olmayı getiriyor. Kesinlikle evliliğin yasak olduğunu bildiğin bir ailenin ferdiyle kadın ya da erkek olsun, yakınlaşman çok daha kolay. Sonuçta evlilik yapamayacağını biliyorsun, bu bir kural, bunu çiğnemek mümkün değil. Ki buna ilişkin bir sürü hikaye, şarkı, türkü, destan var. Murathan Mungan’ın Mahmut ile Yezida’sı böyle bir şeydir. Şivan’ın okuduğu Kirivo, ya da Gülistan’ın okuduğu Sinanê Kiriv parçası hep bu hikayeleri anlatır. Yani kirve olduğun ailenin kızıyla ya da oğluyla evlenmem mümkün değil. Aşık olabiliyorsun fakat o işte umutsuz, sonu olmayan bir aşka yol açar.
Müslüman ve Hristiyan topluluklar zaten farklı dinden kişilerle evliliğe sıcak bakmazlar ama sonuçta bu yasağı aşan örnekler var. Öyle anlaşılıyor ki kirvelik bu yasakların da ötesinde bir anlam içeriyor.
Buna uhrevi, dini bir boyut katıyor. Farklı inançtan insanların ortaklaştıkları, kesiştikleri bir yer olması açısından da önemli. Çünkü özellikle azınlık gruplarının kirve olarak diğer grupları tercih etmesinin önemini görmek gerek.
Aleviler, Ermeniler, Süryaniler, Nesturiler diğer gruplardan tercih ediyorlar kirvelerini değil mi ?
Mutlaka dıştan bir grupla kirvelik ilişkisi kurulmalı diye bir kural yok. Çünkü son yüzyıldır homojenleştirme siyaseti sebebiyle bu konuda sorunlar yaşanıyor. Ermeni kirve bulmak örneğin o kadar kolay değil. Ama Ezidilerle Alevilerin hala Sünnilerden kirve tercih etme durumları var. Örneğin Ezidilerin Şengal katliamına dair “Kirvelerimiz bu Işid’i getirdiler” demeleri Araplarla ve Sünni Kürtlerle kurdukları kirvelik ilişkisini işaret ediyordu. Kendi ailemden bahsedersem benim kirvelerim Bingöllü Şafi Kürtlerdir. Hala bu gelenek bu şekilde devam ediyor.
Alevilerin aslında en çok çekindikleri toplulukların başında geliyor Şafiiler.
Evet. Çocukluğumdan beri anlayamadığım bir hikayeydi bu. Şimdi bu araştırmayla birlikte anlıyorum.
Bu bir koruma ihtiyacı, “bizi korusunlar” diye yapılan bir tercih olabilir mi ?
Koruma duruma göre değişir belki. En azından arada bir ilişki kurulabilmesi olanağını yaratan, yakınlaşmayı sağlayan bir kurum aslında. Aksi durumda çok fazla gerginleşilebilecek, sorun yaşanabilecek, inanç üzerinden çatışmaya dönebilecek durumlar varken onu yumuşatan ve ilişkiyi güçlendiren bir özellik taşıyor. Evliliği yasaklarken kardeşleşmeyi beraberinde getiriyor. Örneğin kız kaçırmaların önüne geçmiş oluyor. O eve girip çıkmanın sağlanması, o evde ailenin tüm fertlerinin kalabilmesi çok önemli şeyler. Bugün bile topluluklar arasında inanılmaz duvarlar var. Türkiye toplumunda kendinden olmayan gruplara karşı çok fazla güvensizlik var. Aslında bu güvensizlik duvarını kırmaya dönük çok önemli ve dini işlevi olan bir toplumsal kurum kirvelik. Dini bir ritüelin yerine getirilmesi sürecinde rol almak üzerine kurulu olsa da toplumsal ilişkilerin geliştirilmesine dayalı bir toplum aklının, yasasının ürünü olarak değerlendirmek gerek.
Farklı toplumlar ve bağlamlar da olsa, vaftiz babalığı ile bir benzerlik kurulabilir mi ?
Çok benziyor aslında. Böyle bir şeyden ilham almış olma olasılığı da yüksek. Ama vaftiz analığı ve babalığı hem kadın hem erkeğin rol oynadığı bir süreç. Kirvelikte sadece erkek rol oynuyor. Ama o erkek üzerinden bütün aileyle kirvelik ilişkisi kuruluyor. Vaftiz babalığıyla şöyle bir benzerliği de var: sünnet ritüelinde rol alan kişiler sünnet olan çocuğun tüm yaşamı boyunca onunla ilişkilenmek, ona destek vermek, onun yanında olmak gibi bir yükümlülüğü var.
Neleri içeriyor bu yükümlülük ?
Sünnet ritüelinde o çocuğun giyiminden, kuşamından, sünnet düğünü sırasında yapılacak harcamalardan, o çocuğun okula başlamasından evlenme zamanına kadar bütün süreçlerde çocuğa yardım edecektir. Çocuğun yanında olacaktır. O ilişkinin süreklileşmesi söz konusu.
Bazı Kürt aşiret konfederasyonlarının içinde, özellikle Midyat bölgesinde, Hristiyan grupların da yer aldığını biliyoruz. Acaba kirvelik bir aşiret konfederasyonu içinde yer almayan Hristiyanlara hitap eden bir toplumsal kurum mu? Çünkü aşiret mensupları zaten o aşiretin koruması altında kabul ediliyordu.
Bahsedilen konfederasyonlar 1860’lardan sonra kuruldular. Öncesinde ağırlıklı olarak beylikler sistemi kuvvetliydi. Beylikler dağıldıktan sonra bir karmaşa dönemi vardır, o dönemde birbirine yakın olan aşiretler konfederasyonlar kurmuştur ki kendilerini koruyabilsinler. Örneğin Milli aşiretinin içinde Süryaniler, Ezidiler, Araplar var. Ama 1860’ların öncesinde beylikler döneminde Hristiyanların koruması Mir’in denetimi altındadır. Bu dönemde Hristiyanlar ve Müslümanlar Hans Lukas Kieser’in deyimiyle “tahammül edilebilir bir birlikte yaşam” kurmuşlar. O çok kimliklilik, kültürlülük birbirine yakınlaşmayı da beraberinde getiriyor, sadece koruma şemsiyesi değil.
Aşiret üyesi olanlar da bu anlamda kirveliğe başvurabildiler. Çünkü ilişkileri kuvvetlendirme, toplumsal gerginlikleri ortadan kaldırmanın bir aracı olarak düşünülmeli. Ekonomik boyutuna da bakmamız lazım. Bu topraklarda Hristiyanlarla Müslümanlar arasında bir işbölümü var. Bu işbölümü kirvelik kurumunun anlaşılması açısından da çok önemli. Soykırım anlatılarında vardır hep “Onlar gittikten sonra burası çoraklaştı” meselesi vardır. Hristiyanlar için Meşrutiyete kadar silah taşımak, ata binmek, askerlik yapmak yasak. Hristiyanlar dolayısıyla zanaatçılıkla, esnaflıkla, toprakla uğraşıyorlar. Kürt beyleri bölgeyi ve tüm toplulukları idare ediyorlar. Aşiret olarak yaşayan Kürtler hayvancılık ve tarımla uğraşıyorlar. Diğer zanaat işlerini yaptıklarına dair bir örnek yok, bütün bu işleri Hristiyanlar yapıyorlar. Kürt aşiretlerinin hakim oldukları bölgelerde Hristiyan nüfus o dönem çok fazla. Kirvelik bu iki grubun birbirlerine ihtiyacından, simbiyotik ilişkisi ile de bağlantılı. Ekonomik olarak güçlü ilişkiler kuruyorlar ve bu ilişkileri perçinlemenin yolu da kirvelik. Bir Hristiyan’ın, Yahudi’nin dükkanına gidip rahatlıkla alışveriş yapmak, atının nalını, tarlasında dehresini, orağını onlara yaptırmayı içeren bir ilişkileri var. Bu durumu kirvelikle güçlendirdikleri kanaatindeyim.
Peki bugün durum nasıl ? Kirvelik nerede ve nasıl devam ediyor ?
Kirvelik azınlıkta olan ve daha fazla savunmaya ihtiyacı olan gruplar tarafından sahiplenilmiş durumda. En çok Aleviler arasında var. Daha sonra da Ezidiler arasında var. Aleviliğin bizzat inanç kurumları içerisinde ilk sıralarda değil. Ancak ikinci halka içerisinde yer alabilecek ve önemsenen bir kurum. Her sünnet ritüelinde mutlaka bir kirve olur. Ama Aleviler bugün kirveleri daha çok Aleviler arasından seçiyor. Ezidilerde hala devam ettiğini görmekteyiz.
Türkiyeli Ermenilerde kirvelik devam ediyor mu ?
Hiç duymadım. Türkiyeli Ermenilerin bu yönde hafızası ne kadar var bilmiyorum. Ama bugün olabildiğince Müslümanlardan uzak durmak, koruma aramaktan ziyade kaçmak gibi bir yaklaşımları var. İsmail Beşikçi 1968’de basılan ”Doğu Anadolu’nun Düzeni” kitabında Süryaniler ile Kürtler arasında kirvelik ilişkisinin devam ettiğini söylüyor. Ama bugün ne kadar devam ediyor, elimizde yeterli bilgi yok.
Bugün Diaspora Ermenilerinde kirveliğe dair bir hafızanın olmadığını görüyoruz. Bunu nasıl yorumlamak gerek ? Neden kirveliğe dair anılar aktarılmamış ?
Hafıza çok seçici ve bugünden bakan bir şey. Geçmişi de bugünle birlikte yorumlayan bir şey. Kürtler neden kirveliği bu kadar çok hatırlıyorlar ? Çünkü Ermenilerle kendi mağduriyetleri üzerinden bir empati kuruyorlar. Ermenilere dair Kürtlerin hatıraları hep olumludur. Neredeyse idealize eden bir pozisyondalar. Nostaljik yaklaşımlar fazla, 1915 öncesine dair tozpembe bir tablo çizenler de var bunun içerisinde. Bu bize hafızanın oyunlarıdır. Bu durum kendi mağduriyeti üzerinden onun da mağduriyetini görme, onunla bir hemhal olma hali yaratırken, biraz da kendi payından bazı şeyleri görmezden gelmeyi getiriyor. Ermenilerin seçici hafızasında olumlu şeylerin yer almaması, yaşadıkları travmanın aktarılması ve o travmada Kürtlerin olumsuz algılanmasıyla alakalı. Kürtler nasıl bugün Ermenileri hep olumlu hatırlıyorlarsa, Ermeniler de maalesef negatif algılıyorlar Kürtleri. “Kürtler bizim katlimizde rol oynadılar” gibi bir perspektiften yaklaştıkları, “Devletle birlikte hareket ettiler ve atalarımızı öldürdüler” diye düşündükleri için biraz bunu unutmuşlar.
O algıda kirvelik gibi pozitif bir hususa yer yok galiba.
Yer yok. Ama Kürtlerin istisnasız yüzde doksanının “Biz Ermenilerle iyiydik” derken kirveliğe vurgu yapması, aramızdaki ilişkinin iyiliğini, güzelliğini gösteren bir simge gibi kirveliği vurgulamaları da dikkat çeken bir şey.
Ermeniler ve Kürtler arasında kirve olmayanlar bile o dönem birbirlerine kirve diye hitap ediyorlar sanırım, değil mi ?
Evet. Bu artık bir gelenek haline gelmiş. Nasıl Kürtçe’de arkadaş “Heval” dersin, onun gibi “Kirve” diye birbirlerine seslenmişler. Bu hitap tarzı bugün en çok Dersim’de yaygındır. Dersimliler birbirlerine “Kirve” derler. Ermenilere değil, kendi aralarında birbirlerine “kirve” diye hitap ederler. Bu düşündürücü bir şey. Hatta bu durum siyasi örgütlere yansımıştır. Dersim kökenli Tikko benzeri siyasi örgütler, nasıl PKK içinde “Heval” diye hitap edilirse onlar da birbirlerine “Kirve” diye hitap ederler. Bu da belki araştırılması gereken hususlardan bir tanesi.
Namık Kemal Dinç