17 Ağustos 2015
1998’den bu yana ‘doğaya, bilime, insanlığa özgürlük’ sloganıyla düzenlenen Gençlik Yaz Kampı bu yıl 13. kez ‘Özgür bir dünya için buluşuyoruz’ şiarıyla gerçekleştirildi. Bu yazımız da kampın son günü kapanış etkinliği sürerken yazıldı. E kolay değil Türkiye’nin dört bir tarafından yüzlerce gencin katıldığı bu buluşmada uygun vakit bulup da bilgisayarın başına oturmak. Biz bu satırları yazarken Metin Kemal sahne almış ‘Turnam Gidersen Mardine’ türküsünü seslendiriyordu. Şimdi Gençlik Yaz Kamplarının bilindik tabiriyle gelecekten çalınmış bu günlerin başına gidelim ve bu yılki buluşmaya bir bakalım.
Kampa gelmek için yola çıkılıyor... Tarih 7 ağustos... Otobüsler dolusu genç, ülkenin dört bir yanından yola çıkıyor. Yolun rotası kendilerinin de adlandırdığı gibi dünyanın merkezini işaret ediyor. Zeytin ağaçlarının altına kurulmuş, etrafı denizle sarılmış olan Dikili Sotes Tatil Köyü yüzlerce genci ağırlamaya hazır. Çadırları ile, minik barakaları ile... Daha önceden kamp alanına ulaşanlar kolları sıvayıp yoldan gelen arkadaşlarına kahvaltı hazırlamaya başlamış. Hiç durmayacak bir hayat akmaya başlıyor 8 Ağustos’un sabahında...
DEFLER, DARBUKALAR, ERBANELER...
Her anının gençliğin elleriyle örgütlendiği bir hayat. Suruç’ta yaşanan katliamın ardından güvenlik önlemleri arttırılmış. Yaka kartları ve kırmızı bileklikler dağıtılıyor. Güvenlik burada her bir gencin diğer arkadaşının güvenliği için ağustosun ılık akşamlarında tuttuğu nöbetler demek... Kamp ilk gününden itibaren dolu dolu bir programla işliyor. Birbirinden eğlenceli şarkılarla sabah kahvaltısı başlıyor... Ardından atölyeler kampın dört bir tarafına kuruluyor. Şöyle bir kamp alanına tur atsanız tam 13 tane atölye ile karşılaşıyorsunuz. Evrimden gazeteciliğe, ritimden kadın çalışmaları atölyesine ve politik iktisada kadar. İlk dikkatinizi çeken atölye Politik İktisat oluyor. Bakmayın adının ciddiyetine. En kalabalık atölye burası... Yürütücü Bülent Falakaoğlu başka bir iktisadı tartışıyor atölyeye katılan gençlerle. Her sabah bir nevi panel veriyor kendini ilgiyle dinleyen katılımcılara... İlk gün acemi vuruşlarla başlayan ritim atölyesi... Defler, darbukalar, erbaneler... Gün geçtikçe daha bir başka keyifle geliyor sesleri... Atölyelerin ardından yine hep birlikte hazırlanmış yemek birlikte yeniliyor... Ekmekler elden ele... ‘Hangi ilden katılıyorsun?’ soruları akşam saatlerinde halaylarda danslarda birbirini bulan elleri var ediyor...
‘SAVAŞA KARŞI BARIŞI SAVUNMAYA’
Tarih dokuz ağustosu gösteriyor. Bunca katliamın yaşandığı, gençliğe savaşın dayatıldığı, kolayca ‘evlatlarını’ feda edebilenlerin iktidarda olduğu bir ülke burası. Barış mücadelesi ve gençlik paneli emperyalist savaşların karşısında barışın sesini nasıl yükselteceğinin cevabını arayan gençlerle dolup taşıyor. Gün akşama kavuştuğunda kamp hayatı daha bir hareketleniyor... Akşam yemeğini hazırlamak için görevli olanlar yemekhanenin yolunu tutuyor, mıntıka temizliğine çıkacak olanlar ellerine eldivenleri geçiriyor, güvenlik nöbet saatleri kontrol ediliyor, sahildeki sahneden sound chack sesleri yükseliyor... Konsere hazırlık var. Denizden çıkanlar duşların yolunu tutuyor, etrafı şampuan kokuları sarıyor. Bir de cıvıl cıvıl şakalar, hararetli tartışmalar. Konser bitince eline enstrumanını alan yayılıyor çimenlere, ağaçların altına... Geniş geniş halkalar bitiveriyor kampta. Farklı melodiler, farklı dilllerde şarkılar yükseliyor. Kimi zaman halaya duruyor bu halkalar. Herkesin kendine değil bir bütün olarak özgür olduğu bir yaşamda gençliğin bu görüntüsü bambaşka bir özgüven veriyor insana. Akşamları sadece müzikle geçmiyor elbette. Yemekhanenin olduğu ve akvaryum adı verilen iskelenin üstü geceleri kampın en serin bölgesi oluyor. Serin rüzgarın, cır cır böceklerinin seslerinin olduğu ağaçların altları da dolu. Bir ağacın altında Diyarbakırlı gençler İzmirlilerle buluşuyor. Bir başka köşede meslek liseliler genç işçilerle. Başka bir köşeden üniversite mücadelesini tartışan üniversitelilerin sesleri geliyor. Bu tartışmalar ertesi günlerde yapılacak olan İşçi işşiz gençlik, liseli gençlik ve üniversiteli gençlik forumlarını örgütlüyor. Böylesi bir hız içinde geçiyor tarihler. 10, 11, 12, 13, 14 ağustos nihayet 15 Ağustos’a erişiyor. Kamp katılımcıları bambaşka bir haldeler şimdi. 7 Ağustos’ta bavullarına şort ve diş fırçalarının yanı sıra hayallerini, kafalarındaki soruları da koymuş olan gençlik günler 15 Ağustos’a kavuştuğunda işsizliği, savaşı, sömürüyü dayatan bir sistem ve iktidarın karşısına geleceğin güzel günlerini koymuş oluyor. Cebine de mücadele notlarını eklemeyi unutmadan elbette. 15 Ağustos’ta yapılan değerlendirme toplantısında bir bir çıkıp anlattıklarına bakılacak olursa yarın sabah geldikleri yerlere dönecek olan otobüsler bu kampı da yanlarında götürecek. 14. kez buluşmak üzere, geleceği örgütlemek üzere...
Evrensel