08 Temmuz 2015
Bazılarının, bazı sözlerin çirkinliğini, içerdikleri ağır tehditleri görebilmeleri için, o sözleri başka bir ülkede edilmiş sözler olarak mı duymaları lazım?
Mesela Almanya’nın aşırı sağcı bir örgütü “Ne yapalım, Müslümanlar’ı sokakta avlayalım mı” diye sorarsa, bunun bir soru olmadığını hemen anlardınız değil mi?Ya da Bulgar aşırı sağcı bir örgüt, “Türkler’i avlayalım mı” dese, bu cümlenin ne anlama geldiğini anlamanın da ötesinde, infiale kapılırdınız, Bulgaristan’da hak kukuk var mı diye sorardınız, değil mi?
Çünkü basit bir muhakemeyle, bu tür sözlerin bir azınlık grubunu hedef haline getirdiğini, bu tür sözlerin serbestçe dolaştığı bir yerde bir süre sonra o sözlerin hedefindekilerin saldırıya uğrayabileceğini hemen herkes anlayabilir...
İşte bu yüzden dünyanın bütün medeni ülkelerinde, belli insan gruplarını hedef alan “nefret söylemi” ciddi bir suç olarak kabul edilir.
Bizde de bunun karşılığı TCK’nın 216. Maddesi’ndeki “halkı kin ve düşmanlığa sevk etmek” suçudur.
Kars Ülkü Ocakları’nın “ne yapalım, sokaklarda Ermeni avına mı çıkalım”
sözünden daha tipik bir “halkı kin ve düşmanlığa sevk etme cümlesi” olabilir mi?
Ama nasıl oluyorsa, bizim hukuk sisteminin gözleri kör, kulakları sağır oluyor bu tür nefret söylemleri karşısında...
Alın size başka bir tipik nefret söylemi de Adana’dan... Adana’nın MHP’li belediye başkanı, Ermeni kökenli milletvekillerinin TBMM’ye girmesini kastederek, “Manukyan’ın Adana’daki yeğeni mutludur. Üç teyze çocuğu daha Meclis’e girdi” diyerek tweet atıyor...
Bu kadar açık ırkçı nefret içeren bir mesajı kamuya açık bir alanda paylaşan bir siyasetçinin istifa baskısı altına girmemesini bırakın, ciddi bir toplumsal kınamayla karşılaşmaması, toplum olarak ne kadar acıklı bir durumda olduğumuzu göstermiyor mu?
Bütün bunlar kafamdan geçerken, Ankara Düşünceye Özgürlük Girişimi’nin “Ermeni milletvekilleri hakkında partilerinin ve Yargı’nın dikkatine” başlıklı dilekçesini görünce, küçük de olsa bir teselli buldum.Altına yüzlerce aydınımızın imza attığı bu dilekçede Ankara Düşünceye Özgürlük Girişimi, ilk olarak savcıları bu nefret söylemlerini kovuşturmaya davet ediyorlar.Ardından da siyasi partileri Meclis’e soktukları Ermeni kökenli milletvekillerine sahip çıkmaya ve bir “nefret suçları yasası” çıkarmak için kolları sıvamaya çağırıyorlar...Umut ediyorum ki, bu anlamlı çağrıları bir karşılık bulur; nefret söylemleri ve nefret suçları hak ettikleri cezaları bulur...
Bugün