04 Temmuz 2015
Aklınızdan bile geçirmeyin.
“Markar Esayan, birlikte program yaptığı arkadaşına cevap yazdırıyor” diye düşünmeye tevessül edenler bilsin ki Markar bu yazıdan sizlerle birlikte haberdar olacak. Haber verseydim eminim yazmamamı isteyecekti benden. Garo Paylan, “arkadaşı” Markar’ı eğer gerçekten tanıyorsa, bilir bu özelliğini.
Ama bu mesele Garo Paylan’ın Markar Esayan hakkında söylediklerindeki kişisellikten öte bir duruma işaret ediyor.
Paylan, Hürriyet gazetesinde Ahmet Hakan Coşkun’a verdiği röportajda, Markar Esayan’ın özellikle son iki yıldır işlenen pek çok suçu meşru kılmaya dönük bir performans sergilediğini söylüyor. Örneğin Gezi’de, Kobani’de farklı tutum aldığını, “Afedersin Ermeni” denilirken “Aslında öyle demek istemedi” diye durumu tevil etmeye çalıştığını ifade ediyor.
Markar, bu “suçları” nedeniyle nedamet getirmeliymiş Garo Paylan’a göre.
Markar Esayan’ın Gezi hakkında bir kitabı var, “Dünyayı durduran 60 gün” adında. Okumasını öneririm. Ucuz, sığ ve hiçbir temele dayanmayan suçlamalarını meşruiyet çizgisini de işin içine sokarak yaptığında, suçladığın kişinin fikirlerini bilmen gerekir. Sadece o değil. Markar ile birlikte pek çok kişinin “Kalkışma” ve “Darbe girişimi” olarak nitelediği Gezi için “meşru” liderin Selahattin Demirtaş’ın ne dediğini de biliyor olmalısın.
Demirtaş’ın aşağıdaki konuşması CNNTürk’teki bir programdan:
“Gezi’nin başlangıcını biz de destekledik. Ama buradan şöyle bir hareketin içine de girildi. Buradan hükümeti devirecek, darbeye götürecek bir halk hareketi çıkarabilir miyiz, bu halk hareketini buraya kanalize edebilir miyiz diye bir arayış oldu. Yani biz bunu sokaktaki gözlemlerimizle rahatlıkla ifade edebiliriz. Bu bir spekülasyon değil. Buna şiddetle karşı çıktık. O nedenle Gezi ile aramıza mesafe koyduk. Yani buradan darbe çıkarmaya çalışanlarla birlikte olmayız dedik.”
Garo Paylan, hani olur a, “İmralı heyeti”nde yer alabilir belki ileride. Bilgisi olsun diye Abdullah Öcalan’ın “Gezi 7 Şubat’ın devamıdır. 17 Aralık darbesine de karşı duracağız. Tüm darbelere karşı duracağız” dediğini de hatırlatalım insanlık namına.
Gezi’ye Sırrı Sakık’ın bakışı da lazım olabilir Paylan’a:
“Bazı kesimler sandıkta yenişemedikleri iktidar partisini acaba farklı alanlarda nasıl devirebiliriz, ne yapabiliriz anlayışı içinde oldular. Biz AKP ile çatışırız kavga ederiz ama bunun yolu yöntemi sandıkta hesap görülür. Bayraklarla, bayrakların sopalarıyla linç operasyonu gerçekleştirenlerin art niyetli olduğunu düşünüyoruz.” Paylan’ın fikir sefaletinin en büyük sebebi, olaylar hakkında sosyal medyada cımbızlanmış laflarla konuşuyor olması. Eğer gerçekten okuyup araştırsaydı böylesine şuursuzca konuşmak yerine bugünkü “muhalif” duruşuna hiç olmazsa biraz anlam ve derinlik kazandırabilirdi. En azından.
Gelelim Kobani hakkındaki “suç”a… Kobani’de de bir suç işlendi, evet. Garo Paylan’ın bugün milletvekili olduğu partinin eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın çağrısıyla sokağa dökülen teröristler 53 insanın canına kıydılar. Ama gördüğüm kadarıyla Paylan’daki kapasite, orada katledilen 53 insanın dökülen kanı üzerine kafa yormaya müsait değil. Demirtaş ile tokalaştığında eline bulaşan kırmızılık aslında o 53 insanın kanıdır Garo Paylan.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın NTV’deki söyleşide kendisine “Ermeni” sözcüğünün yanına çok çirkin sıfatlar takılarak saldırıldığını anlatması sırasında oluşan dil sürçmesini, daha doğrusu eksik kalan ifadeyi anlayabilmek için asgari bir izan ve ahlaki duruş yeterli. Erdoğan gibi 1915’ten bu yana geçen zamanda Ermeni halkı için en büyük adımları atmış bir lideri böylesine suçlamak için demek ki HDP’den milletvekilliği almak yeterli olabiliyormuş.
İnanmayacaksınız ama Garo Paylan “AK Parti’nin ilk döneminde Ermeniler rahatlamıştı ama son iki yıllık dönemde otoriter dilden nasiplerini aldılar” diyor bir de.Hakikaten bu kadarını beklemiyordum. İnsan AK Parti’nin iktidara geldiği yıllarda ulusalcıların nasıl azıttıklarını, o röportaj verdiği gazetenin, yani Hürriyet’in tıpkı “şerefsiz” diye hakaret ettiği Ahmet Kaya gibi Hrant Dink’i de ulusalcılara hedef gösterdiğini hatırlamak bile o dönem hakkında yeterli ipucu verebilir.
Bugün 1915’i “soykırım olarak anmak” üzere binlerce kişinin Taksim Meydanında gösteri yapabildiğini sen rüyanda görürdün AK Parti’nin ilk yıllarında. Ermeni konferanslarının bile yasaklandığı yıllardan bu yana AK Parti demokrasiyi ilmek ilmek ördü senin başına çorap örülmek istenirken.
Anlıyorum ki tutarsız ve her yeri dökülen konuşmalar yapmaya aday bir siyasetçimiz daha var artık Meclis’te.
Türkiye Gazetesi