29 Mayıs 2015
Markar Esayan: Ergenekon’a inanmıyorum artık
Genel seçimin son düzlüğünde HDP adayı Garo Paylan, CHP adayı Selina Doğan Özuzun ve AKP adayı Markar Esayan’a, Ermeni toplumunun sorunlarını, 100. yılında 1915’i ve güncel siyasete bakışlarını sorduk.
Sizce Türkiyeli Ermenilerin üç temel sorunu nedir?
Ermeni toplumunun en temel sorunu, iç organizasyon. Bunların başında da patrikhanelerin tüzel kişiliğinin olmaması var. İkincisi, vakıfların seçim yönetmeliğinin çıkmamış olması. Üçüncüsü de Ermeni toplumunun bir siyasetinin olmaması. Eskiden, 1863 Ermeni Nizamnamesi’ne göre bir meclisimiz vardı. Oldukça demokratik yöntemlerle seçilen bir meclisti. Tek parti döneminde bu meclis lağvedildi. Ermeni toplumunun kendi cemaatiyle ilgili kararları alabileceği mekanizması yok edildi. Şu anda Ermeni toplumu, kendisiyle ilgili çok önemli kararlar alabilecek bir yetiden mahrum. Ben hayal ve umut ediyorum ki, hem patrikhanenin tüzel kişiliğinin oluşması, hem de demokratik bir seçim yönetmeliği çıkartılarak vakıfların yeni yönetimlerine kavuşması ve en önemlisi de Ermeni cemaatinin siyasetini belirleyecek olan Patrikhane’yle birlikte çalışacak sivil bir meclisin oluşması sağlanacak.
Seçim yönetmeliği, hükümette bekliyor. Tüzel kişilik ve meclisin oluşması da siyasi irade gerektiren bir durum değil mi?
Bu biraz, bizim cemaatin kendi içindeki organizasyon eksikliğinden kaynaklanıyor. Kendi içinde çoğulcu tartışmasını yapıp bu tartışmaları bire indirip hükümete göndermek konusunda bir organizasyon eksikliğimiz var. Bu nedenle temel sorunlarımız sürüncemede kalıyor. Pek çok sorunumuzu çözebileceğimiz bir hükümetimiz var. Tuzla Kampı meselesinde gördük. Yönetmelik meselesinde de dört beş tane farklı taslak gitti önlerine. Hükümet de böylesi bir durumda çekinir; kimseye yaranamayacağını, arada kalacağını bilir. Patrik, eş patrik meselesinde gördük. Burada hükümetten ziyade, bizim kendi iç sorunumuz var. Temsil kabiliyetimiz yok.
“1915 ile ilgili inkâr bitti”
1915’in 100. yılında, yüzleşmeyle ilgili nasıl bir noktaya gelindi?
Olumlu bir noktaya geldi. Son iki yıldır, iki taziye mesajıyla, cumhurbaşkanı ve başbakan düzeyinde 1915’in inkârı bitti. Özgürce tartışma önündeki her türlü engeller kaldırıldı. Hukuki ve psikolojik engeller kaldırıldı. Belli kesimler tarafından nasıl bu kadar takdir edilmekten uzak kalındığını hayretle izliyorum. İnkârın bittiğinin değerini görmemek, soykırım iddialarını kabul ettirip ettirmemekten taviz vermek anlamına gelemez. Burada devlet, 1915’le ilgili ciddi bir tavır değişikliğine gidiyor ve bu inkârın bittiği anlamına geliyor. 13 yıldır toplumda muazzam bir değişim var. Hükümet bu anlamda Ermenilerin düşmanlaştırılması ve ötekileştirilmesinin arkasından çekildi. Gerçekleşen değişimi görmemeye çalışmanın, doğru olmadığını düşünüyorum. Türkiye hem devlet zihniyeti olarak, hem de topluma yansıyan yumuşamayla bir değişim geçiriyor.
Meclis’ten çıkan 24 Nisan deklarasyonu, hükümet cephesinin açıklamaları, “Affedersiniz Ermeni” söylemleri de var bir yanda. Bunları nasıl okumak gerekiyor?
Söylemler, Hrant Dink’in sözlerindeki ‘kan’ nasıl cımbızlandıysa, Erdoğan’a yapılan cımbızlama da aynı. Ciddi bir operasyon var. Türkiye’de halk iradesine dayanan bir liderden bahsediyoruz. 13 yıldır bir sürek avı yapılıyor. Ermeni travmasından ve mağduriyetinden atış yapmak isteyen hazır bir kesim var. Orada kimliklerin artık Türkiye’de kendi değerleriyle serbest olduğunu, ırkçılığın bittiğini anlatmaya çalışırken, “Affedersiniz” lafını Ermeni’yle birleştiren, bu ülkede inkârı bitiren, hayatlarındaki en rahat dönemi açan, radikal bir kırılma yaratan bir partinin liderine çok büyük haksızlık yapıldı. Bunu medya çarpıttı. Ama zaten Erdoğan ve AK Parti’ye çok ciddi önyargı duyanlar, bu türden her şeyin üstüne atlıyorlar. Bahsettiğiniz gibi olumsuzluklar görmüyorum.
1915 Ermeni Soykırımı konusunda, bundan sonrası için daha ileri bir adım beklenebilir mi?
İnsani tavır, daha da belirginleşecektir. Ermeni meselesinde Türkiye’nin atacağı adımların gündelik siyasetle ilgisi yok. Ermenilerin oy potansiyeli ortada. Bir vekil bile çıkartmaya yetmeyecek oy potansiyeline sahibiz. Bu, hükümetin İttihatçı devlet zihniyetinden koptuğunu gösteren bir şeydir. Dersim özrü gibi pek çok alanda tezahür etti. Ermeni meselesinde de tezahür etti. Bu yeni ahlaki duruş, ürünlerini vermeye devam edecektir. AK Parti iktidarda kalır ve yeni bir fetret devri yaşamazsak, AK Parti bu ülkeyi 10-15 sene daha idare ederse, Ermeni meselesi 5-10 sene sonra, mesele olmaktan çıkar.
AK Parti’nin en zor seçimlerinden bir olduğunu katılıyor musunuz?
AK Parti karşısında bütün faktörler birleşti. Bir takım oyunu içerisinde oyun kuruyorlar. Ciddi anlamda, siyaset dışı yöntemlerin uygulandığı bir seçim. New York Times’ın başyazısını okudunuz. NATO’yu müdahaleye çağıran, yanlı bir başyazı. Darbeye kalkışmış, türlü davalarla açığa çıkmış, paralel örgütün medyasına bağımsız basın derken, Erdoğan’a doğrudan diktatör diyor. Bu, büyük bir egemenlik kavgası. Türkiye’nin kontrolünü kaçırmak istemeyen bir üst akıl var. Bu üst akıl, benzemezleri yan yana dizdi. Bu seçimin de pop starı HDP ve Demirtaş. HDP’nin barajı geçmesi için herkes çalışıyor, MHP dahil. DHKPC, paralel örgüt, CHP, herkes HDP’ye çalışıyor. Burada amaç, AK Parti’nin süngüsünü düşürmek ve oradan aslında siyasi görünümlü darbeye geçmek. Bu, halk tarafından görülmüş durumda. HDP, barışı destekleseydi; çözüm sürecinde AK Parti’yle yürümek ve çözüm üretmek isteyen bir parti olsaydı; 2007 ve 2011’de olduğu gibi HDP’yi desteklerdim. Ben hep AK Parti’ye oy verdim, ama yeni Türkiye’nin iki kurucu unsurundan biri olarak parlamentoda olmasını desteklerdim. HDP şimdi karşı tarafa geçti. Demirtaş, cumhurbaşkanlığı seçimine AK Parti sayesinde katılabildi ve 9,7 oy aldı. Böyle bir başarıdan sonra, 53 kişinin hayatını kaybettiği o çağrıyı yaptı. HDP’nin yüzde 10’u geçmesi durumunda, özerklik ilan edip sokağı karıştıracağını düşünmüyorum. Seçimle ilgili olduklarını düşünmüyorum. Referandum gibi sayıyorlar bunu. HDP’nin tavrını tehlikeli buluyorum.
AKP karşıtı cephenin genişlemesinde hükümetin hiç mi payı yok?
Var. Yeni Türkiye’yi kuruyor. Siz, halk iradesini; çevreye yığılmış, hırpalanmış bir sosyolojiyi merkeze taşıyorsunuz. Bu, statükoyu her zaman sinirlendirir. Türkiye’de partilerin çoğu format yemiştir, halk partisi değildir. HDP’nin de, üst akılla bir anlaşma yaptığını düşünüyorum. Bu da AK Parti sayesinde olan bir şey. Çünkü ülkenin yönetim iradesini halka taşıyor. Bu ülke, muz cumhuriyeti gibiydi. Ülke bağımsız bir iktidar kazandıkça, diğerlerini rahatsız edecektir. Önce askeri vesayeti kullandılar, sonra paralel yapıyı kullandılar, başarılı olunamayınca da HDP’nin öncülüğünde bir koalisyon kurdular. HDP parlatılıyor. Bizim elimizdeki veriler çok net. AK Parti bir seçim zaferine gidiyor. Aksi durumda Türkiye bir kaosa girecek.
Ergenekon, Balyoz ve JİTEM davalarının geldiği noktayı değerlendiriyorsunuz? Dink cinayeti davası da tıkanmış durumda? Engin Dinç istihbaratın başında ve ifade vermedi?
Bu süreçlerin bize
gösterildiği gibi olmadığını düşünüyorum. Türkiye’de Ergenekon diye sunulan, çoktan teslim alınmış bir kabuktan ibaretti. Biz de kandık buna. Cemaat orayı çoktan ele geçirmişti. Danıştay, Rahip Santoro, Malatya, Dink cinayeti gibi şüpheli olayların hepsi, Ergenekon’a bakmamızı sağlamak içindi. Bu cinayetlerde, faili belirsiz bir noktayı atarak, orada faili kaybettirip bizi belli bir süre oyaladılar. Paralel yapının bir ortaklığa girerek bu süreci yarattığını düşünüyorum. Doğrudan yapmış olamayabilirler, ama önünü açtılar. Ben Ergenekon’a inanmıyorum artık. Zaten eski Gladyo devletiydi ve onların çoğu bir mafyaya dönüşmüştü, askerin süngüsü düşmüştü. Cemaat, uzun zamandan beri oralara sızmıştı. Bu cinayetler sayesinde, Cemaat’in devleti ele geçirme süreci, yüzleşme süreci olarak gösterildi. Toplumun vicdanını yaralamak için bu cinayetlerin çok etkili olduğunu biliyoruz. Biz oraya bakarken arka tarafta aslında başka bir şey oluyordu. Dink cinayeti konusunda da kimse kendine güvenerek konuşmasın. Arkasından başka şeyler çıkabilir. Engin Dinç’in üzerine gidilsin, sorgulansın, ama bunun üzerine giderek bu iş takip ediliyor görüntüsü de verilmesin. Cesaretle her tarafından bakılmalı. 2006-2007 yıllarındaki cinayetler, Türkiye’de bir iklim yaratmak için yapıldı. Ergenekon, abartılmış bir hedef saptırma olabilir. Biz oraya bakarken bu davalar üzerinden, devletin sızılmayan taraflarına girildiği, kamuoyunun da bu şekilde etkilendiği ihtimalini görmek lazım.
Agos