22 Mayıs 2015
Kamp Armen Dayanışması, kampın iadesini talep etmek için Taksim’de yürüyüş düzenledi.
Kamp Armen Dayanışması, Hrant Dink’in de aralarında olduğu bin 500 çocuğun yetiştiği ve 17 gün önce iş makineleri sokularak yıkılmaya çalışılan Kamp Armen’in yıkımına karşı başlatılan direnişin 17’inci gününde Taksim Tünel Meydanı’ndan Galatasaray Lisesi’ne yürüyüş düzenledi.
Yürüyüşe aralarında Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekili adayları Murat Mıhçı, Garo Paylan, Deniz Zarakolu ve Flor Uluk Benli’nin de bulunduğu çok sayıda kişi katıldı.Kamp Armen Dayanışması adına açıklamayı yapan Sayat Tekir, Ermenilere yaşam hakkı tanımayan zihniyetin şimdi de kolektif bir hafıza mekanı olan Kamp Armen’i gasp ederek soykırımcıların utanç verici geleneğini sürdürdüğünü söyledi. Meselenin bir bina değil tarihi bir adalet mücadelesi olduğunu vurgulayan Tekir, Kamp Armen’in gasp edilen Ermeni varlıklarından sadece birisi olduğunu ve Ermeni halkına iadesinin bir başlangıç olmasını istediklerini söyledi.Tekir, “Kamp Armen Hrant Dink’in emanetidir. Herkesi bu emanete sahip çıkmaya Ermeni halkının yanında durmaya çağırıyoruz” dedi.
Kamp-Armen-2--22-Mayıs-2015
Kamp Armen’in Tarihçesi
Hrant Dink, içinde yetiştiği, sonrasında da eşi Rakel Dink’le birlikte yöneticiliğini yürüttüğü Tuzla Çocuk Kampı’nı ‘Atlantis Uygarlığı’ olarak tanımlamıştı. Bu tanım, kampın el emeği özelliğine vurgu yapıyor. Kampın tarihçesi şöyle:
Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi, dört-beş öğrencinin kaldığı yetimhanenin mevcudu artmaya başlayınca, kilisenin bodrumundaki yetimhanenin taşınması için bir arazi almaya karar verdi. Kilise vakfı yönetimi, 1962 yılının Kasım ayında, Vakıflar Bölge Müdürlüğü ve İstanbul Valiliği gibi, ilgili bütün devlet kurumlarından gerekli izinleri aldıktan sonra, Tuzla Kampı’nı Sait Durmaz’dan satın aldı ve tapuyu vakıf adına tescil ettirdi. Ardından, çocuklar bütün yaz çalışarak, yüzlerce öğrencinin gelip gideceği kampı kendi elleriyle inşa ettiler.
Nasıl el kondu?
Bu arada, 6 Temmuz 1971’de, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, oy birliğiyle, vakıf senetleri bulunmayan cemaat vakıflarının 1936 beyannamelerinin vakıf senedi olarak kabul edilmesini onayladı. Böylece, beyannamelerinde bağış kabul edeceklerine dair açıklık bulunmayan cemaat vakıflarının doğrudan ya da vasiyet yoluyla gayrimenkul edinemeyecekleri, yasal hükme bağlandı.
8 Mayıs 1974’te, Yargıtay Genel Kurulu’nun, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin verdiği kararı onamasıyla, emsal teşkil edecek içtihat gelmiş oldu. Bu kararın ardından açılan davalarla, cemaat vakıflarının 1936 yılından sonra edindikleri taşınmazların büyük çoğunluğuna el kondu.
23 Şubat 1979’da, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Kartal 3. Asliye Hukuk Hâkimliği’ne başvurarak, Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi Vakfı’nın elindeki tapunun iptal edilmesini ve eski sahibine geri verilmesini istedi. Dört yıl süren davanın sonunda, mahkeme, kamp arazisinin vakfın elinden alınıp eski sahibine verilmesine karar verdi. Böylece, Sait Durmaz, 1962’de boş olarak sattığı araziyi, hiç para ödemeden, üstünde kurulu olan kamp tesisleriyle birlikte geri aldı. Ermeni Protestan Kilisesi Vakfı, yıllar önce her türlü yasal işlemi yerine getirerek satın aldığı malı, sanki çalmış gibi, eski sahibine iade etmek zorunda bırakıldı.
İmc tv