04 Mayıs 2015
Talip Küçükcan`dan Adana Medya`ya özel açıklamalarPROF.DR. TALİP KÜÇÜKCAN: ÇÖZÜM SÜRECİ ÇÖZÜLMENİN DEĞİL BÜTÜNLEŞMENİN ADIDIR
Ak Parti Sorunları Örten değil, Çözen Partidir
Bir çok AK Partili ile sohbetimiz ve tartışmalarımız olur ve olmuştur. Birbirimize saygıda kusur etmeden, siyası konuları irdeleriz. Amacımız, “benim dediğim doğru” iddiası değil, ülke menfaatleri için doğruyu aramaktır.
Bazı siyasilerle konuştuğumda- itham değil itiraf ediyorum- derinlikleri olmadığını gördüm. Genel başkanları ne konuşmuşsa üç aşağı beş yukarı ona benzer konularla tartışıyorlar. Konu dışına çıktığınız zaman da şaşırıp kalıyorlar.
Hatırlayın çocuk oyunlarını; iki tip çocuk vardır. Biri, “Ben kiminle oynayacağım” diye düşünür diğeri de “Kim benimle oynayacak )” diye önderlik yapar. (Bu benzetme Mehmet Akdoğan’ın. Kendisini saygıyla anıyorum.)
Prof.Dr. Talip Küçükcan’da bu üretken, çözüm bulan ve önder niteliği gördüm. Zaten kendilerini, TRT’de katıldığı program ve SETA Vakfı Kurucusu olarak izliyordum. Ana hatları ile görüşlerini bildiğim bir bilim insanı.
Adana Medya Gazetesi’nda sabah kahvaltısında buluştuk. Çok sıcak bir karşılaşma oldu. Kendilerine …………………. Eşlik ediyordu. Sayın Taner Talaş, Sayın Doğan Gülbasar ve ben kahvaltı masasında sohbete başladık.
Aldığım notlara göre soru yanıt tarzında bu güzel ve verimli görüşmeyi sizinle paylaşmaya çalışacağım.
ADANALI İLE EL ELE
“Adaylığınız açıklanınca bir Tweet attınız?”
“AK Parti’nin Adana’dan Milletvekili Adayı gösterilmek bizim için bir onurdur. Bu güvene layık olmak için Adanalı hemşehrilerimizle el ele çalışacağız… Adanalı hemşehrilerimiz ile birlikte başaracağız. Başarımızda halkımızın emeği ve göz nuru vardır.”
“Biz görüşünüzde üç temel sorundan söz ettiniz? Onları açalım mı?”
Üç sorun önümüzde durmaktadır. Birincisi, Çözüm Süreci’nin hitama erdirilmesi ve eşit vatandaşlığın anayasal tesisi; Alevilik ve çoğulculuğun korunması; cemaat ve benzeri yapıların siyaset mühendisliği bahsettiğimiz üç temel sorun alanıdır. Türkiye bu sorunlar ile yüzleşmeye başladı ve belirli bir mesafe de kat edildi. Artık öyle bir zaman dilimindeyiz ki Türkiye bu sorunları ya çözecek ya da kulak ardı edip siyasal ve toplumsal çözülmenin eşiğine gelecektir. Burada şu ayrıntıya dikkat edelim, bu sorunlar daha önce zaten vardı. İçin için kaynamakta ve bir çok farklı soruna da kaynaklık etmekteydi. Ama göz ardı edilmekteydi. AK Parti iktidarı ile birlikte çözüm yoluna gidilmiştir. Hani bazı çevrelerde, “bu sorunlar yoktu, nereden çıktı?” gibi görüşler var. Oysa bu sorunlar hep vardı, göz ardı ediliyordu, çözülmek istenmiyordu ve şimdi çözüm aşamasına gelindi. Ya Türkiye bu sorunları çözecektir ya da bu sorunlar siyasal ve toplumsal çözülmeyi getirecektir.
“Çözüm Süreci’ne karşı yoğun tepkiler var. Çözüm Süreci’ni nasıl okumalıyız?”
“Modern Türkiye’nin vatandaşlık anlayışı tek tipleştirme felsefesine dayalı olduğu için kendi içindeki farklılıkları görmemeyi tercih etmiştir. Bunun faturası çok büyük olmuştur. Milliyetçilikler karşı milliyetçilikleri doğurmuş, güvenlik perspektifi hakim paradigmaya dönüşmüş, kendi vatanına ve devletine yabancılaşan kesimler ortaya çıkmıştır. Eğer bugün uzun yılların inkar ve ret politikaları toplumsal bir kopuşa neden olmadıysa bilinmelidir ki bu Anadolu irfanı sayesinde olmuştur. Temel hak ve hürriyetlerin temini konusundaki ilkesel duruşuna ilaveten AK Parti Hükümeti sosyolojik çözülme riskini de doğru okuduğu için çözüm sürecini başlatmıştır. Ciddi engeller ve zorluklar ile karşılaşılmış olsa da bu süreç Türkiye’nin bütünlüğü için sürdürülmesi ve hitama erdirilmesi gereken bir süreçtir.
Çözüm Süreci, çözülmenin değil bütünleşmenin adıdır.
AK PARTİNİN YAPTIĞI DEVRİM DEĞİL DE NEDİR?
“AK Parti’nin icraatlarını ‘Devrim’ olarak nitelemiştiniz?”
“Gayrimüslimlere malları iade ediliyor bu Türkiye için büyük bir devrimdir. Seküler iktidarlar, Kemalist iktidarlar bunu masaya bile getirmedi. Bugün Alevilerle konuşuluyor. Sorunlar çözülmedi mi, çözülmedi. Ama Alevilerle ilgili hükümet adım atacak, bu Türkiye için devrimdir. İslami hareketler içinde bir devrimdir. Muhafazakâr hareketler içinde. Kürtlerle konuşuyor, Öcalan’la konuşuyor. Büyük bir siyasi risk alarak konuşuyor. Bu devrim değil mi sizce? Türkiye’de kanın durdurulması, devrim değilse devrim değil, itirazım yok. Bunu Türkiye’de hiçbir iktidar yapmamıştı."
“Gülen Hareketi ile birlikte yola çıktınız. Şimdi ne oldu?”
“Türkiye’nin çözümlemesi gereken bir sorundur. Sorun sadece yüzeyde görülen cemaat olayı değildir. Esas sorun bu çatışmaya neden olan ‘siyasete müdahale girişimlerinin yapısal zemininin’ yeniden ele alınmasıdır. Siz bu cemaat meselesini çözersiniz ama bu soruna neden siyasal ve sosyal zemini kaldırmazsanız buna benzer sorun tekrar çıkar. Birlikte yola çıktık. Evet. AK Parti 28 Şubat süreci sonrasında kuruldu. Bu süreçten mağdur olan ve yeni bir Türkiye özlemi çeken kesimler ile kurulan ittifakta liberaller, dini cemaat ve gruplar beraber yer aldı. Bunlar arasında Gülen Hareketi kendisine açılan fırsat alanını en iyi değerlendiren ve büyüyen grup oldu.
AK Parti Hükümeti güven esasına dayanan ilişkileri nedeniyle ne Gülen Hareketi ne de diğer grupları sınırlandırma gereği duydu. Ancak Gülen Hareketi’nin AK Parti döneminde genişleyen güvenlik sektörü, yargı ve bürokrasideki beşeri sermayesi siyasi iradenin üzerinde ve dışında hareket etmeye başlayınca devlet mekanizmasında ciddi bir sorunun var olduğu ortaya çıktı. İşte Hükümet bugün kendisini hedef alan ve siyaseti biçimlendirmeye çalıştığını düşündüğü bu yapısal sorunla yüzleşmektedir. Siyasetin ve devlet mekanizmalarının dengelerini alt üst eden yapısal bozulma, devlet için bir beka sorunu olarak görülmektedir. Dini ve sosyal hareketleri kendi meşru faaliyet alanlarına çekerek bu sorun çözülmez ise Türkiye’nin çözülme riski vardır. Ne Hükümet ne de devlet buna seyirci kalamaz.
“Laiklik elden gidiyor mu?”
“Din ve vicdan hürriyetindeki gelişmeler, başörtü yasağının kaldırılması, Aleviler ile müzakerelerin başlatılması, Gayr-i Müslim vakıflara mallarının iade edilmesi, katı ve kısıtlayıcı bir laiklikten daha özgürlükçü ve kapsayıcı bir laikliğe geçiş olduğunu gösteriyor. Bu alanda hala sorunlar olsa da artık eskisi gibi şeriat geliyor denmiyor. Den se de toplumda artık bir değeri kalmadı.”“Dış politikada neden bu denli müdahale?”
“Kendi içinde demokratikleşen, vesayet ve müesses nizam ile mücadele veren, darbe mirası kalıntılardan kurtulmaya çalışan bir hükümetin bölge ülkelerindeki benzer toplumsal talepleri ve süreçleri desteklememesi düşünülemez.”
“AK Parti Koalisyon Yapar mı?”
“AK Parti’nin kendisi koalisyondur zaten. Hepimiz aynı yöne giden trenin değişik kompartımanlarında olan yolcularız. Pencerelerden baktığımızda ayrı şeyleri görebiliriz. Türkiye’de bu güne kadar görülmüş en mükemmel koalisyondur AK Parti.”
“Adana’da Suriyeli Göçmenler?”
“Suriyeli Göçmenler sadece Adana’nın değil artık Türkiye’nin sorunu olmuşlardır. Bakın bu güne kadar göçlerle ilgilenen bir kurum yoktu. Şimdi İç İşleri Bakanlığı’na Bağlı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü kurulmuştur. Bu da çözüm üretme yolunda büyük bir aşamadır.”
BİZİMKİLER ARTIK O BİZİMKİLER DEĞİL
“AK Parti muhafazakarlığı, bildiğimiz muhafazakarlığa benzemiyor?”
2002 yılında iktidar için mücadele veren AK Parti ile bu günkü AK Parti’nin aynı olduğu düşünülemez. Öyle de olmaması gerekir. Dünya değişti, anlayışlar, sorunlar ve çözüm yolları değişti, teknolojinin gündelik yaşamımıza müdahalesi değişti ve en önemlisi AK Parti’nin aldığı oylar değişti. Bir ülkede %50 oy almış bir partinin içindeki muhafazakarlıklar doğal olarak değişecek. İçine kapanık, dünya ile bağlantısı kısıtlı, bir anlamda dezavantajlı grup sayılan muhafazakarlık AK Parti sayesinde, daha akıldı, günceli daha yakalamış, teknoloji ile haşır neşir ve en önemlisi kendine güveni olan bir muhafazakarlık oluşturdu.
Parti içinde “bizimkiler” denir ya, o “bizimkiler” artık o “bizimkiler” değil. Bizimkiler, daha çoğaldı, ufukları genişledi, bir çok alan içerisinde aktif görev aldı. Çünkü o “bizimkiler” %50 oy alan partinin “bizimkiler”i oldu. Aynı olmaması gayet doğal.
“AK Parti’nin Adana Listesi?”
“Başbakan hemen hemen ilk diyebilirim listeler konusunda bu kadar hassas davrandı. Şimdiye kadar yapılmamış bir yöntemle, İlçe ilçe; İl il, raporlar incelendi, ilgili kişi ve kurumlarla değerlendirmeler yapıldı. Başbakan hemen hemen her ilin İl Başkanları ile süresi bir saati aşan görüşmeler yaptı. Örneğin Adana İl Başkanımız Sayın Fikret Yeni ile bizzat görüştü. Temsil sadece adayın kişiliği ve unvanı ile ilgili değil; arkasında kitle var mı? İş Adamları, sivil toplum kuruluşları, meslek örgütleri gibi itici güçler var mı? Tek tek incelendi öyle karar alındı. Adaylar bu yöntemle tespit edildi.
“Adana’da lobi çalışmaları?”
“Bu gün Adana’da Başbakan ile direk görüşecek bir iş adamı olduğunu sanmıyorum. Bu Adana Lobisi olmadığından kaynaklanmaktadır. Lobiler asla ideolojik olmazlar. Lobinin tek ideolojisi şehirleridir, şehirlerinin kalkınmasıdır.”Din, toplum ilişkisi, Think Tang’lar, düşünce kuruluşları, araştırma kurumları derken çok uzun ve her saniyesi dolu bir sohbet oldu.Sayın Küçükcan, memnuniyetini ifade ederek Adana Medya Gazetesi’ne teşekkür etti. Gazete adına sayın Taner Talaş’ta, Küçükcan’ın milletvekili olmasının Adana için büyük bir kazanç olacağını ve Adana’nın ufkunun açılacağını ifade ederek, Küçükcan’a şans diledi.
Adana Medya