18 Nisan 2015
Cemal Azmi, 1915’te Trabzon’daki Ermenileri öldürtmekle kalmamış, aynı zamanda çevre illerdeki yerel yöneticileri de Ermenileri katletmeleri için organize etmişti.
1868’de Arapkir’de doğan Mehmet Cemal Azmi Bey, eğitimini Mülkiye’de tamamlar. Öğretmen olarak devlet hizmetine başlar, çeşitli bölgelerde memurluk ve kaymakamlık görevlerinde bulunur. Kosova Merkez Kazaları kaymakamlığı döneminde İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne dâhil olur ve 1908’de meşrutiyetin yeniden ilanında rol alır. 1914 yılına değin Rize mutasarrıflığı görevini yürütür ve bu esnada “eli sopalı mutasarrıf” namını alır. Ardından Trabzon’a vali olarak atanır ve dört yıla yakın bu görevde kalır.
Cemal Azmi Bey, aynı zamanda Teşkilat-ı Mahsusa’da da görevlidir. Savaş sırasında, gayr-i nizami harpte görev alacak çetelerin oluşturulmasında aktif rol oynamıştır. Bu kapsamda, mahkûm, tutuklu ve firarilerden bir birlik oluşturmaya çalışan Cemal Azmi Bey, Trabzon dâhilinde bu kişilerden 800 kişilik bir birlik oluşturulacağı bilgisini Dahiliye Nezareti’ne iletir. Bununla beraber, dağlarda bulunan eşkıyaların affedilerek, çeteci olarak işe alınmasını da bizzat kendisi yürütür.
Ermenileri mavnalara bindirerek...
Cemal Azmi Bey, Trabzon dâhilindeki Ermenilerin sürgün ve kıyımının baş sorumlularından biridir. Kasım 1914’te Rus savaş gemilerinin şehri top ateşine tutmasıyla Trabzon’da Ermenilere yönelik baskılar başlar, ancak sistematik olarak Ermenilerin tutuklanması ve şehirden silinmesi planı 2 Mayıs 1915’te pratiğe dökülür. Jandarmalar, Ermenilerin evlerinde arama yaparlar, Ermeni ileri gelenlerine yönelik tehditler artar. Bahattin Şakir’in 19 Haziran’da Trabzon’a gelmesi ve valiyle görüşmesinin ardından Ermenilere yönelik şiddet giderek tırmanır. Bu görüşmenin ardından, Cemal Azmi’nin, Trabzon’daki sivil ve askeri yetkilerle yaptığı toplantıda, Ermenilerin şehir dışında katledilmesini önerdiği aktarılır. Bu bağlamda, Talat Paşa’nın “istisnasız bütün Ermenilerin” tehcirini emrettiği 21 Haziran tarihli kararı doğrultusunda Trabzon’da sürgünler başlar. Öncelikle aralarında Taşnak mensuplarının, iş adamlarının ve öğretmenlerin olduğu 42 kişilik bir grup Samsun’a gönderilecekleri bahanesiyle, mavna cinsi teknelere bindirildikten sonra denizde boğularak öldürülürler. Kıyıya yüzerek hayatta kalmayı başaran, Trabzon’da lokantacılık yapan Vartan isimli Ermeni ise tanıklık edeceği korkusuyla Cemal Azmi’nin emri doğrultusunda kaldırıldığı hastanede zehirlenerek öldürülür.
Cemal Azmi, Ermenilerin tehcir sırasında şehir dışında katledilmesinde, bu katl işi için çeteler teşkil edilmesinde, kadınlara cinsel şiddet uygulanmasında ve Ermeni sürgünlerinin denizde boğularak öldürülmesinde karar alıcı konumdadır. Savaş sonrası yapılan yargılamalarda bu suçlar tanıklıklar eşliğinde kayıt altına alınacaktır.
Bir tanık: Hafız Mehmet Bey
11 Aralık 1918 tarihli Meclis-i Mebusan’daki oturumda, Trabzon Mebusu Hafız Mehmet Bey, denizde boğularak öldürülme hadisesine, şahit olduğu bir olay kapsamında değinir. Hafız Mehmet Bey, Ordu kazasında kaymakamın “Ermenileri kayığa doldurarak Samsun’a göndermek bahanesi ile denize” döktürdüğünü, Vali Cemal Azmi’nin aynı uygulamayı yaptığını işittiğini, Trabzon’a gidemediğini ama durumu Talat Paşa’ya aktardığını söyler. Hafız Mehmet Bey, kaymakamın görevden azledildiğini, ancak valiye hiçbir şey olmadığını söyler. Yargılamalar sırasında da Giresun Kaymakamı Arif Bey, Musul’a tehcir bahanesiyle sevk edilen Ermenilerin denizde boğulması emrini Vali Cemal Azmi’den aldığını öne sürer.
Cemal Azmi, aynı zamanda, Ermenilerin ihtida ederek yani din değiştirerek tehcirden muaf kalmasına da engel olur. Osmanlı hükümetinin, ihtida ile ilgili tehcirin başlangıcındaki emirlerine direnir, 1894-6 Katliamları sırasında ihtida eden Ermenilerin, tekrar kendi dinlerine döndüğünü örnek göstererek gelecekte sorun olabileceğini belirtir.
15 Nisan 1916’da Rusya’nın Trabzon’u işgaliyle birlikte, Cemal Azmi Bey, Ordu’ya yerleşir. Bu dönemde Ordu’da yaşayan Rumların sürülmesinde ve mallarının düşük fiyatlarla tasfiye edilmesinde rol oynar.
Şubat 1918’de valilikten ayrılan Cemal Azmi Bey, savaşın bitmesinin ardından yargılamadan kaçmak amacıyla ailesiyle birlikte Berlin’e yerleşir. Ancak Osmanlı hükümeti tarafından kurulan Divan-ı Harb-i Örfi’nin Trabzon davasında Ermeni katliamının başlıca tertipçilerinden biri olarak gıyaben yargılanır ve hakkında idam cezası verilir.
Mahkemenin kararına göre, Cemal Azmi’nin işlediği suçlar; “görünüşte tehcir kanunu tatbik etmek ve hakikatte gizli olarak bildirilen emirler gereğince Ermenileri yok etmek üzere gerekli düzenlemeleri kararlaştırıp”, suçlular ve jandarmalar vasıtasıyla sevk ettirdikleri savunmasız Ermenileri şehirden uzaklaşınca erkek ve kadınları birbirinden ayırarak katlettirmek, kadınların üzerlerindeki değerli eşyalarının yağmalanmasına, kadınlara tecavüz edilmesine ve yaya olarak aylarca yol yürütülerek açlıktan ve susuzluktan ölmelerine neden olmak, Trabzon’da alıkoydukları bazı kadınları ve koruma bahanesiyle baba evlerine ve hastanelere dağıttıkları erkek ve kız çocuklarını mavna ve kayıklarla sevk ettirerek, denize açıldıktan sonra boğdurup öldürtmektir.
Cumhuriyet onu unutmadı
Bu suçlardan dolayı, Cemal Azmi’ye verilen idam cezası Berlin’de olduğundan uygulanmaz. Ancak 17 Nisan 1922 tarihinde, Berlin’de Bahattin Şakir ile birlikte yürüyüşe çıkan Cemal Azmi, Nemesis adlı örgüt tarafından vurularak öldürülür.Cemal Azmi yaşasaydı, Cumhuriyet döneminde nasıl bir hayatı olurdu bilinmez. Belki de kendisiyle benzer durumda olan valilerin hikâyesinde olduğu gibi bakanlık seviyesine kadar yükselebilirdi. Her şeye rağmen, Cumhuriyet yönetimi, Cemal Azmi’yi unutmadı. 31 Mayıs 1926’da kabul edilen “Ermeni suikast komiteleri tarafından şehit edilen” kişilerin ailelerine Ermeni emval-i metrukesinden 20 bin lira yardımda bulunulmasını öngören kanun çerçevesinde, Cemal Azmi’nin karısı, çocukları ve kardeşine Galata Voyvoda Caddesi’nde bulunan bir bina tahsis edilmiştir.
Agos